Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2015/11299 E. 2017/3966 K. 13.06.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/11299
KARAR NO : 2017/3966
KARAR TARİHİ : 13.06.2017

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalılar ve … aleyhine 12/12/2013 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 21/05/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı; davalı şirketin sahibi olduğu sayısında, diğer davalı … tarafından kaleme alınan ve sürmanşet olarak verilen başlıklı yayında ve yine aynı gazetenin 13. sayfasında yer alan Adamının Acı İsyanı başlıklı haber yayınında sarf edilen sözlerin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu beyan ederek, uğramış olduğu manevi zararın giderilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalılar, talebin reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi (818 sayılı BK 49. maddesi) hükmüne göre kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenler karar yerinde objektif olarak gösterilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
AİHM kararlarında da ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamanın; kanuni olması, meşru amaca dayanması ve demokratik toplumda gerekli ve orantılı olması gerektiği
./..
-2-

belirtilmiştir. İfade özgürlüğü kural, sınırlama ise istisna olduğundan, sınırlama (somut olayda tazminat miktarı) kişilik haklarına yapılan saldırı ile orantılı olmalıdır. Aksi halde sınırlama, maddesine aykırılık teşkil edecektir.
Somut olaya gelince; yukarıda belirtilen ilkeler dikkate alındığında, haber yayınının içeriği, tarafların konumu, haksız eylem tarihi dikkate alındığında davacı yararına hüküm altına alınan tazminat miktarı fazla olup daha alt seviyede manevi tazminata karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 13/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.