Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2015/10473 E. 2015/10152 K. 17.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/10473
KARAR NO : 2015/10152
KARAR TARİHİ : 17.09.2015

MAHKEMESİ : İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/12/2014
NUMARASI : 2013/92-2014/451

Davacı S.. E.. vekili Avukat Hülya tarafından, davalılar B.. Ö.. ve diğeri aleyhine 25/02/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 18/12/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1- Davalı E.. Ç..’nin temyiz itirazları yönünden;
Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş, karar davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı E.. Ç..’nin resmi nikahlı eşi olduğunu, diğer davalı B.. Ö..’ın, kendisi ile evli olduğunu bildiği halde davalı eşi ile birlikte olduğunu, bu ilişki nedeniyle evlilik birliğinin eylemli olarak dağıldığını ve tarafların ayrı yaşamaya başladıklarını, davalıların eylemlerinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğunu iddia ederek, uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacının eşi olan davalı Ejder ile diğer davalının, evlilik birliği süresi içinde duygusal birliktelik kurduğu, davalı eşin davacıya karşı sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, diğer davalının da eşin eylemine bilerek iştirak ettiği ve davacının zarar görmesine neden oldukları belirtilerek; boşanma dosyası ve manevi tazminat dosyasında hüküm altına alınan tazminatlar ile tahsilde tekerrür olmamak üzere davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı ve davalı eş arasında, İstanbul 7. Aile Mahkemesi’nin 2010/950 esas ve 2013/143 karar sayılı dosyası üzerinden boşanma davası görülmüştür. Boşanma davasında; davalı eş E.. Ç..’nin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, Nalan Perihan Aydınlar ve B.. Ö.. isimli bayanlar ile olağan dışında ve sürekli olarak telefon görüşmeleri yaptığı ve bu nedenle ağır kusurlu olduğu belirtilerek; 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı Ejder’den tahsiline karar verilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. Boşanma kararının özetlenen içeriğine göre; eldeki davaya konu edilen eylem nedeniyle, boşanma dosyasında davalının tazminata mahkum edildiği anlaşıldığından, aynı eylem nedeniyle yeniden tazminata hükmedilmesine yasal olanak bulunmadığından, davalı Ejder yönünden manevi tazminat isteminin tümden reddi gerekmektedir. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

2- Davalı B.. Ö..’ın temyiz itirazları yönünden;
TMK’nın 185. maddesine göre, “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” Aynı Kanunun 174. maddesine göre de, “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
Evlenmeyle eşler arasında kurulan aile birliğinin taraflara yüklediği ödevlerin ihlali veya yerine getirilmemesi durumunda bu yükümlülüğü yerine getirmeyen eş yönünden Türk Medeni Kanunundaki sonuçları, boşanma ve boşanma sebebi olması durumunda, bu olaylar yüzünden kişilik haklarının saldırıya uğraması halinde manevi tazminat talep edilebileceğidir.
BK. 41 (TBK 49). maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Yine BK. 49 (TBK.58) maddesinde “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.” Haksız fiile dayalı bir borcun doğabilmesi için, hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, fiili işleyenin kusuru olmalı, sonuçta bir zarar doğmalı, zarar ile işlenen fiil arasında da uygun nedensellik bağı bulunmalıdır.
Somut olaya gelince, davalıların davacıya yönelik ve aldatma mahiyetinde bulunduğu iddia edilen davranışlarının davalı B.. Ö.. yönünden manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğinin tartışılması gereklidir.
Yukarıda incelenen Kanun maddeleri uyarınca, davacının davalı eşinin TMK’nın evlenmeyle eşe yüklediği ödevler arasında bulunan sadakat yükümlülüğünü ihlali nedeniyle, Kanun’un 185. ve 174. maddeleri uyarınca boşanma sebebi ve istek halinde manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu kuşkusuzdur. TMK’daki düzenleme, davalı eşin evlenme ile kurulan aile birliğinin tarafı olması sıfatından kaynaklanmaktadır. Zira davalı eş kendi iradesi ile bu birliğin tarafı olmayı kabul etmiş ve yasanın kendisine tanıdığı hak ve yükümlülükler altına girmiştir.
Davalı B.. Ö..’ın eyleminin manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğine gelince, davalının doğrudan davacının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemez. Söz konusu yasada yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme getirilmemiştir.
Dava konusu eylemin gerçekleştiği belirtilen tarih itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerinin de uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Zira, sözkonusu Kanunun 50. maddesinde haksız fiil nedeniyle müteselsilen sorumluluğuna gidilebilecekler gösterilmiştir. Yukarıda açıklanan yasal duruma göre, davalı Bahar zararın meydana gelmesinden asli olarak sorumlu tutulamaz. Yine Kanun hükmünün aradığı anlamda iştirak hali de söz konusu olamaz. Zira iştiraken işlenebilir bir eylemin varlığının kabul edilebilmesi için, eylemin müstakilen ve asli olarak da işlenebilir olması gerekir. Ayrıca haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmek, bu sorumluluğu belirsiz hale getirecektir.
Açıklanan nedenlerle, BK.49 (TBK.58) maddesine göre, davalı Bahar’ın eylemi, davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemez. Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacının manevi tazminat isteminin davalı Bahar yönünden tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davalı E.. Ç.. yararına oybirliği, (2) sayılı bentteki sebeplerle davalı B.. Ö.. yararına oyçokluğu ile BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 17/09/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dosyadaki yazılara kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere özellikle delillerden değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, mahkemenin davalılardan B.. Ö..’ın eylemini davacının kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirmesi yerinde olup, şu aşamada hükmedilen manevi tazminat miktarı konusunda görüş bildirmeksizin dairemiz çoğunluğunun (2) nolu bozma kararına katılmıyorum. 17/09/2015

KARŞI OY YAZISI

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumdan dairemiz kararının (2) nolu bozma nedeni yönünden sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum. 17/09/2015