Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2015/10012 E. 2015/10494 K. 01.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/10012
KARAR NO : 2015/10494
KARAR TARİHİ : 01.10.2015

MAHKEMESİ : Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27/01/2015
NUMARASI : 2014/375-2015/30

Davacı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili Avukat Gülzemin tarafından, davalı T.. M.. aleyhine 23/07/2014 gününde verilen dilekçe ile kurum alacağının istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; mahkemenin görevsizliğine dair verilen 27/01/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, davacı kurumun uğradığı zararın tazminine ilişkindir.
Mahkemece, uyuşmazlığın tahkimde görülmesi gerektiğinden bahisle görev yönünden davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, 21.05.2001 tarihinde vefat eden Belkıs vefatından sonra emekli aylığının 01.08.2001-31.07.2005 tarihleri arasında fuzulen ödendiğini, zararın giderilmesi için ödeme yapan Ziraat Bankası aleyhine Bakırköy 5.Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açtıklarını, açılan davada Ziraat Bankası’nın zarardan sorumlu tutulduğu ve dosyanın Yargıtay onamasından geçerek kesinleştiğini, Ziraat Bankasının yanısıra Nüfus Müdürlüğünün’de meydana gelen zarardan sorumlu olduğunun belirtildiği, bu nedenle uğradığı zararın tazminini davalı kurumdan talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın 3533 sayılı yasa gereği tahkimde görülmesi gerektiğinden davanın görev yönünden reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, uyuşmazlığın tahkimde çözülmesi gerektiğinden bahisle davanın görev nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Anayasanın 125/son maddesine göre; “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.”
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/b maddesi ile; “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davasının idari yargı yerinde açılacağı düzenlenmiştir.”
İdarenin kusurlu sorumluluğunda yer alan hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, hizmetin geç işlemesi veya hizmetin hiç işlememesi halleridir. Hizmet kusuru, 6098 sayılı BK’nun 49. maddesindeki haksız fiilden farklı olup idare hukukuna özgü olaylara göre değişebilen, esnek bir sorumluluk türüdür. Hizmet kusurunun kapsamı içtihatlarla oluşturulmuştur. Gerek Anayasa gerekse 2577 sayılı İYUK’da idarilik niteliğini kaybeden eylemler ile idari eylemler arasında herhangi bir fark olmadığı; bu bakımdan her tür eylemlerin idarilik vasfını yitirdiği, bu sebeple idari yargının görevli olmayacağı görüşünün doğru olmadığı; fiili yol teşkil eden eylemlerden ötürü adli yargıya gidilmesinin nedeni olarak, adliye hakiminin ilgilileri daha iyi koruyacağı görüşü ileri sürülmüştür. (Yıldırım Turan: İdari Yargı, Beta Yayınları, İstanbul 2008, s. 23.)
İdari eylem ve işlemlerden doğan uyuşmazlıklar bakımından genel görevli yargı yeri idare mehkemeleridir. Adli yargı yerleri ancak özel düzenlemelerin varlığı halinde, idarenin eylem ve işlemlerinden doğan uyuşmazlıkları çözümlemekle görevlidirler.
3533 sayılı Yasa’nın 1. maddesine göre genel, katma ve özel bütçelerle yönetilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı devlete veya belediyelere yahut özel idarelere ait olan daire ve müesseseler arasında çıkan uyuşmazlıklardan adli yargının görevi içinde bulunanlar o Yasa’da yazılı tahkim usulüne göre çözümlenir.
Yargı yolu, 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-b ve 115. maddelerinde düzenlenen ve yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilecek olan dava şartıdır.
Dosya içeriğine göre; Nüfüs ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün ölüm olayını Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmesi yasal olarak görevi olmasına rağmen bildirmediğinden bahisle davacı kurumun zarara uğradığı ileri sürülmüştür. Hizmet kusuruna dayalı açılan davanın ilgili idareye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası olarak açılması gerekir. 3533 sayılı yasa adli yargının görev alanına giren uyuşmazlıklarda uygulanabilir. Somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlığın idari yargının görev alanında kaldığı anlaşılmakla; mahkemece yargı yolu bakımından görevsizlik nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde uyuşmazlığın tahkimde çözülmesi gerektiğinden görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş ve bu yön bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA; 01/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.