Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2014/7813 E. 2015/4024 K. 01.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7813
KARAR NO : 2015/4024
KARAR TARİHİ : 01.04.2015

Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 09/07/2012 gününde verilen dilekçe ile alacak istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 28/01/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 01/04/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dava, davalıya verildiği iddia edilen bir miktar paranın iadesine ilişkindir.
Davacı, ihale yoluyla satışa çıkarılacak hazine arazisinin alımında kendisine yardımcı olması için davalıya veridği 3.500 USD paranın iadesini talep etmiştir.
Davalı kendisine böyle bir paranın verilmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Delil olarak gösterilen Nazilli Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/313 Esas, 2010/399 Karar sayılı dosyasında, davalının para alma eyleminin TCK’nın 257/3 maddesinde düzenlenen görevin gereklerine aykırı davranarak çıkar sağlama suçu niteliğinde olduğu kabul edilerek zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmiştir.
1- Dava konusu yapılan alacak miktarı 3.500 USD olup, karar tarihindeki kur değeri hesaplandığında mahkemenin görev sınırını geçmektedir. Öncelikle görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesi doğru olmamıştır. Görev kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gereklidir.
2- Davalının eylemi ceza hukuku yönünden suç teşkil ettiği gibi, borçlar hukuku yönünden de hukuka aykırı bir eylemdir. Esasen taraflar arasında düzenlenen bir sözleşme mevcut olup, davalı bu sözleşme uyarınca hukuka aykırı para alma eylemini gerçekleştirmiştir. e BK’nın 20. (TBK’nın 27.) maddesi uyarınca “kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı olan sözleşmeler” kesin olarak hükümsüzdür. Yine e BK’nın 65 (TBK’nın 81.) maddesi uyarınca “hukuka veya ahlaka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şey geri istenemez. Ancak açılan davada hakim, bu şeyin Devlete mal edilmesine karar verebilir” düzenlemesi mevcuttur. İster sözleşmede doğsun isterse haksız fiilden doğsun “eksik” borçlar ödenebilir, fakat dava edilemez. Davalının para alma eylemi hukuka ve ahlaka aykırılık nedeniyle borç doğurmaz. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru olamamıştır.
3- Kabule göre de, davalının para alma eylemi sözleşmenin uygulanmasıdan doğan haksız fiil olarak kabul edildiğine göre, TBK’nın 72. maddesindeki uzamış zamanaşımı süresine tabi olacaktır. Davalı hakkındaki ceza davası 17/01/2011 tarihinde zamanaşımına uğramış, iş bu dava ise 18/05/2011 tarihinde açılmıştır. e BK’nın 60. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmuştur. Davalı 23/02/2012 tarihli cevap dilekçesinde zamanaşımı defi’nde bulunmuştur. Davacı tarafın zamanaşımı defi’nin süresinde olmadığına dair savunması yoktur. Bu nedenle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Bu nedenlerle yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği düşüncesiyle değerli çoğunluğun onama kararı verilmesi görüşüne katılmıyorum. 01/04/2015