Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2014/6719 E. 2015/5344 K. 30.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6719
KARAR NO : 2015/5344
KARAR TARİHİ : 30.04.2015

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 13/06/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 11/12/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, … Gazetesinin 16/06/2011 günlü sayısında davalı tarafından yazılan “…” başlıklı köşe yazısı içeriğinde kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu, haber niteliği ve toplumu aydınlatma görevi dışına çıkılarak kendisine hakaret edildiğini iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı, dava konusu edilen köşe yazısının düşünce ve ifade hürriyeti sınırları içinde kaldığını, eleştiri niteliğinde bulunduğunu, gerçek ve güncel bir olaya ilişkin olup davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu edilen köşe yazısı içeriğinde davalının davacı için “kendini bilmez şarkıcı bozuntusu, üzerine yürümemek için kendimi zor tuttum, kendine sanatçı diyenin başına da güvenlik konulmaz ki” şeklinde davacının kişilik haklarını ihlal eder nitelikte hakarette bulunulduğu kanaatine varılarak istemin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olaya gelince; davacı, dava konusu yayından üç gün önce 13/06/2011 günü … TV de yayınlanan Altın Kelebek ödül gecesi programında dava dışı bir sanatçıya ödülünün verildiği sırada program akışı içinde olmamasına karşın sahneye çıkarak mikrofonu eline almış ve sahnede ödülünü almak isteyen sanatçıya neden okul yaptırmadın diye sorup sonra kendisine göre okul yaptırmasına hiç gerek olmadığını açıklayıp en çok düet yapmak istediği sanatçı olduğunu ve kendisinin onun yanında olduğunu da söyleyerek sahneden inmiş olup esasen bu soruyu önceki sene aynı ödül töreninden sonra sahnedeki sanatçıya yönelten bir başka sanatçıyı yerme maksadı ile yönelttiği anlaşılmaktadır. Davalı, gazeteci kimliği ile anılan programı izlemiş ve gazetede yayınlanan köşe yazısında davacının anılan hareketini kişisel değer yargısını da katarak eleştirmiştir. Sonuç olarak davalının kaleme aldığı köşe yazısında anlatılan olayların gerçek ve güncel olduğu, davacının toplumda tanınmış bir kişi olması nedeni ile kendisi ile ilgili haberlerin toplumun ilgisini çektiği, davalının davacının davranışını kendi kişisel değer yargıları içinde eleştirdiği, davacının topluma mal olmuş bir kişi olarak kendisine yönelik sert ve ağırda olsa eleştirilere katlanması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Şu durumda, davacının sanatçı kimliği ile katıldığı bir programda, program akışını bozan eylemleri nedeni ile dava konusu köşe yazısının yazıldığı, topluma mal olmuş bir insan olarak sert ve ağırda olsa eleştirilere katlanması gerektiği, köşe yazısının bir bütün olarak güncel ve gerçeğe uygun olup ağır eleştiri sınırları içinde değerlendirilmesi gerekeceği anlaşılmakla istemin tümden reddi yerine kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30/04/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.