YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5525
KARAR NO : 2015/5339
KARAR TARİHİ : 29.04.2015
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 14/06/2012 gününde verilen dilekçe ile menfi tespit istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece ispat edilemeyen davanın reddine dair verilen 26/12/2013 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 16/12/2014 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat … ile karşı taraftan davalı vekili Avukat … geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacının diğer temyiz itirazına gelince;
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı tarafından aleyhine İcra Müdürlüğü’nün 2008/6202 sayılı dosyası ie yapılan ilamsız icra takibinde ödeme emri tebligatı ve sonrasında yapılan tüm tebligatların usulsüz yapıldığını, alacağın hiç bir belgeye dayanmadığını beyanla davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ise, davacı tarafından süresinde itiraz edilmeyen icra takibinin kesinleştiğini, davacı tarafından usulsüz tebligat nedeniyle şikayet ve ihalenin feshi talebiyle açılan davanın İcra Hukuk Mahkemesi tarafından reddedilerek kesinleştiğini, daha önceden borcu nedeniyle davacı aleyhine 3. kişi tarafından Zeytinburnu 2. İcra Müdürlüğü’nün 1992/1462 sayılı dosyası ile yapılan takibin kesinleşerek davacıya ait 3246 ada 17 no’lu parseldeki 1/4 hissesinin haczedildiğini, taşınmaz hissesinin yabancılara satışının gündeme gelmesi ve aile yakınlarının ricaları üzerine ihaleye girerek satın aldığını, davacının anlaşmaya göre makul sürede hissenin değerini ödemeyi taahhüt ettiğinden tapuda devir işlemi yapılmadığını, ancak geçen zaman içinde de borcun ödenmediğini, bilahare tapuda devrin yapılması için davacı tarafından Mustafa Gülbay isimli şahsa 08/05/2006 tarihli vekaletname verdiğini, vekaletnamede davacının baba adının eksik yazılması nedeniyle tapuda işlem gerçekleştirilemediğini, daha sonra da vekalet verdiği kişiyi vekillikten azlettiğini, davacının borcunu ödemeyeceğinin anlaşılması üzerine icra takibi başlattığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, İcra Müdürlüğü’nün 1992/1462 sayılı takip dosyasında davacıya ait haczedilen taşınmazın 1/4 hissesinin yapılan ihale sonucu davalı tarafından satın alındığı, davalının bu nedenle ödediği paranın iade edilmemesi nedeniyle davacı aleyhine icra takibi başlattığı, davacının davasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davalı tarafından davacı aleyhine İcra Müdürlüğü’nün 2008/6202 sayılı dosyası ile yapılan icra takibinin kesinleşmesi üzerine, davacıya ait 3246 ada 17 nolu parseldeki taşınmazın 1/4 hissesinin icra müdürlüğü tarafından 23/11/2009 tarihinde yapılan 2. açık artırmada alacağa mahsuben davalıya satılarak borcun 61.500,00TL’sinin ödendiği anlaşılmaktadır. Davacı, borcun ödenen bu kısmı ile ilgili ödeme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde istirdat davası açabilecekken, açmadığından artık bu kısımla ilgili menfi tespit davası açması mümkün değildir. Ancak, takip konusu alacağın 230.000,00 TL olduğu gözetildiğinde borcun ödenmeyen 168.500,00 TL’lik kısmı yönünden davacının menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. Davalı icra takip talebinde alacağın sebebini taşınmaz devrinden kaynaklanan hak ve alacak olarak olarak göstermiştir. Mahkemece alacağın sebebi olarak kabul edilen 18/12/1992 tarihinde başlatılan icra takibine ilişkin İcra Müdürlüğü’nün 1992/1462 sayılı sayılı dosyası Seka’ya gönderildiğinden dosyaya kazandırılamamıştır. İcra takibine konu alacağı davalı ispat etmekle yükümlü olup, dosyaya delil olarak sunduğu 17/06/1993 tarihli vergi dairesi makbuzu ve Tapu Sicil Müdürlüğü’nün 18/12/1993 tarihli haciz yazısı davalının davacıya ait taşınmaz hissesini satın aldığının delili olarak kabulü mümkün değildir. Bu konuda davacı tarafından tanık dinlenilmesine de muvafakat edilmemiştir. Davalı, taşınmaz hissesinin satın alındığına dair yazılı bir delil yada yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebilecek bir belge de ibraz edememiştir. Şu halde, takip konusu alacağın varlığını ispatla yükümlü olan davalı alacağını ispat edememiştir. Mahkemece takip konusu borcun ödenmeyen kısmı yönünden davacının menfi tespit davasının kabulü gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu ispat yükünün davacı tarafta bulunduğunun kabulü ile davanın tümden reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) no’lu bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA; davacının diğer temyiz itirazlarının ilk bentte açıklanan nedenlerle reddine ve davacı yararına takdir olunan 1.100,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine, davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 29/04/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.