Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2014/5160 E. 2015/10822 K. 06.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5160
KARAR NO : 2015/10822
KARAR TARİHİ : 06.10.2015

MAHKEMESİ : İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 05/11/2013
NUMARASI : 2011/279-2013/203

Davacılar M.. S.. ve diğerleri vekili Avukat Mehmet tarafından, davalılar A.Yapı Sistemleri İnş. Taah. San. Tic. A.Ş. ve diğeri aleyhine 10/05/2011 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 05/11/2013 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili, duruşmasız olarak incelenmesi davacı S.S. E. G. Güneş Enerjili Doğal Konut Yapı Kooperatifi vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 06/10/2015 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı adına gelen olmadı, karşı taraftan davalılar vekili Avukat Ali geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı S.S. E. G. Güneş Enerjili Doğal Konut Yapı Kooperatifi ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalıların, davacı kooperatifin yetkilileri olan diğer davacılar hakkında, marka, tasarım ve telif haklarına tecavüz iddiasıyla İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına ve haksız marka tescili ve emniyeti suistimal iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunduğunu, yine davalıların İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2009/1 D.İş sayılı dosyasıyla ikame ettikleri delil tespiti ve ihtiyati tedbir talebi sonucunda, davacı kooperatif ile kooperatif yetkilisi olan diğer davacıların maddi ve manevi zarara uğradığını beyanla maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili anayasal şikayet haklarını kullandıklarını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacıların maddi tazminat davasını ispat edemedikleri, manevi tazminat açısından da emniyeti suistimal suçlaması bakımından şikayetin dayandığı hiçbir somut delil ve emarenin bulunmadığı gerekçesi ile maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmış, 25. maddesinde kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı belirtilmiştir. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Davalılar tarafından müşteki sıfatıyla, davacılar ve dava dışı marka vekilleri hakkında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurusunda özet olarak; davacılar tarafından markaların haksız olarak tescil ettirildiği, bu markaları almaya davacıların haklarının olmadığı, davacıların, belirttiği isimleri marka olarak almasında dava dışı marka vekili Abdurrahman ‘nın davacılara yardım ettiği, bu kişinin kendi marka vekilleri olmasına rağmen davacılarla birlikte hareket ederek kendilerinin emniyetini suistimal ettiği, markaları kendi adlarına tescil ettirmek için gereken masrafı peşin olarak ödedikleri halde kasıtlı olarak harçları zamanında yatırmayarak davacılara zaman ve fırsat verdiği iddiasında bulunulmuştur. Keza Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda da, dava dışı Abdullah ‘nın müştekilerin emniyetini suistimal ettiği konusunda hakkında dava açmaya yetecek nitelikte delil elde edilemediği, markaların haksız olarak tescil edildiği iddiasının ise hukuki nitelikte bir uyuşmazlık olduğu gerekçesi ile davacılar hakkında kamu adına takibat icrasına yer olmadığına karar verilmiştir. Abdullah bu aşamada verdiği ifadesinde davalılardan marka tescili için harç masrafları da almasına rağmen içine düştüğü ekonomik kriz ve çektiği nakit sıkıntısı nedeni ile yasal süresinde harcı yatıramadığını beyan etmiştir. Yine dosya kapsamından davalıların daha önce müracat etmesine rağmen harç süresinde yatırılmadığı için G. ve Bornova G. isimlerinin daha sonra müracat eden S.S. E. G. Enerjili Doğal Konut Yapı Koop. adına tescilli marka olarak kaydedildikleri anlaşılmıştır. Bu kapsamda davalılarca davacılara isnat edilen emniyeti suistimal suçlaması bulunmadığı gibi dava dışı kişi ve davacılar hakkında şikayette bulunması için zayıfta olsa emare vardır.
Şu halde; mahkemece şikayeti haklı gösterecek emare ve olgular gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, davalıların tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA; bozma nedenine göre, davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve davalılar yararına takdir olunan 1,100,00 TL duruşma avukatlık ücretinin temyiz eden davacıya yükletilmesine ve davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 06/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.