YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17668
KARAR NO : 2015/13737
KARAR TARİHİ : 26.11.2015
MAHKEMESİ : Siirt 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27/05/2014
NUMARASI : 2013/1081-2014/591
Davacı A.. D.. vekili Avukat D..T.. tarafından, davalı B.. A.. aleyhine 16/12/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27/05/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istem kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, C.. savcısı olarak görev yaptığını, davalının ise il emniyet müdürlüğünde 4. sınıf emniyet müdürü olduğunu, güvenlik sorunu nedeniyle davalınında aralarında bulunduğu birçok polisin görevi kötüye kullanma suçundan sanık olarak yargılandığını, davalının bu suçlamadan kurtulmak için resmi belgede sahtecilik yaptığı şüphesi ile S.. V.. soruşturma izni verilmesi için yapılan ön incelemede H..M..04/10/2013 tarihinde vermiş olduğu ifadede “.. ” demek suretiyle kendisine hakaret ettiğini iddia ederek manevi tazminat ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalının davacıya hakaret ettiği kabul edilerek istemin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, 04/10/2013 günü davalının H.. M.. verdiği ifadede, davacı hakkında sinirli olduğu, C..savcısına yakışmayan ve sokak kabadayısı tavırları içerisinde olduğu biçiminde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.
A..M.. 22 Nisan 2013 tarihli 48876/08 başvuru nolu kararında “İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, 10. maddenin 2. fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan «bilgi» ya da «düşünceler» için değil ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, «demokratik toplumun» onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. maddede açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya koyulması gerektiğini,…” ifade etmektedir.
Somut olaya gelince, davacının C..savcısı, davalının ise emniyet müdürü olduğu, davalının resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin yapılan ön inceleme soruşturmasında alınan ifadesinde davacı hakkında sarf ettiği düşüncelerinin yukarıda değinildiği gibi hoşa gitmeyen, sarsıcı hatta rahatsız edici olanları dahi A..S.. 10. maddesi, Anayasa 26. maddesi uyarınca ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında korunması gerektiği, kişisel değer yargısı niteliğindeki beyanların eleştiri sınırlarında kaldığının kabulü ile istemin tümden reddi yerine kısmen kabulü doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/11/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz. 26/11/2015