YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17376
KARAR NO : 2015/14135
KARAR TARİHİ : 03.12.2015
MAHKEMESİ : Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/09/2014
NUMARASI : 2012/326-2014/400
Davacı Y.. E.. vekili Avukat N.. B.. tarafından, davalı M.. G.. aleyhine 06/06/2012 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 30/09/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Diğer temyiz itirazlarına gelince;
a) Dava, haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, 01/09/2010 tarihinde durakta otobüse binmeye çalışan bir kadına kolundan tutup yardım etmeye çalıştığını, bu sırada davalının ”.. ” diyerek kendisini iteklediğini ve vurmaya başladığını, bu sırada ayağının su giderine sıkışarak kırıldığını, iki defa ameliyat olmak zorunda kaldığını, daimi iş göremezlik durumunun oluştuğunu belirterek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı, olay günü durakta otobüs beklediği sırada davacının bir kadınla tartışıp küfür ettiğini ve tartaklayıp kadına vurmaya başlaması üzerine müdahale ettiğini, bunun üzerine davacının kendisine yumruk attığını, kendisini korumak için davacıyı ittiğini, muhtemelen alkollü olması nedeniyle yere düşen davacının su oluğuna sıkışan ayağının kırıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, alınan bilirkişi raporları ve ceza mahkemesince belirlenen kusur durumu benimsenerek istem ksımen hüküm altına alınmıştır.
Dosya kapsamından; olaya ilişkin ceza yargılamasının A.. M.. 2011/169 esas, 2012/212 karar sayılı dosyasıyla görüldüğü ve davalı hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu dosyada dinlenen görgü tanığı K.. K.. olay günü davacı ile otobüse binme konusunda tartıştıklarını, davacının kendisini iteklediğini, davalının bunu görerek müdahale ettiğini, davacının davalının dudağına vurduğunu, davalının da davacıya vurduğunu ve bunun üzerine davacının düştüğünü beyan ettiği anlaşılmaktadır.
Olay tarihi itibariyle yürürlükte olup uygulanması gereken 818 sayılı B..K.. 53. maddesi (6098 s. TBK m. 74) uyarınca; ceza hakiminin kusur değerlendirmesi hukuk hakimini bağlayıcı değildir. Ayrıca ceza mahkemesi tarafından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olup bağlayıcı nitelikte bir olgu belirlemesi de yapılmamıştır. Mahkemece otobüs durağında çıkan tartışma sonucu tarafların karşılıklı olarak biribirlerine etkili eylemde bulundukları kabul edilmiş ve ceza mahkemesi tarafından 5237 sayılı T.. 27. maddesi uyarınca davalının cezasında 1/3 oranında indirim yapıldığı belirtilerek davalı 2/3 oranında kusurlu kabul edilmiştir.
818 sayılı B.. K.. 43. maddesi (6098 s. TBK m. 51) uyarınca; hakim, hal ve mevkiin icabı ile hatanın ağırlığına göre tazminatın kapsamını belirler. Aynı kanunun 44. maddesi (6098 s. TBK m. 52) uyarınca ise; zarar gören taraf zararın doğmasında veya artmasında etkili olmuşsa hakim tazminattan indirim yapabilir veya tazminatı tamamen kaldırabilir.
Açıklanan olgular ve yasal düzenlemeler ışığında; mahkemece benimsenen kusur durumunun, gelişim biçimi itibariyle olaya uygun düşmediği anlaşılmaktadır. Mahkemece, özellikle olayın başlamasına sebebiyet veren tarafın davacı olduğu gözetilerek hakkaniyete uygun bir kusur belirlemesi yapılmalı ve bu doğrultuda maddi tazminat miktarından daha yüksek oranda bir indirime gidilmelidir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
b) 818 sayılı B.. K.. 47. maddesi (6098 s. TBK m. 56) gereğince yargıcın, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 gün ve 7/7 sayılı Y.. İ.. B.. K.. gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden yargıç, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir.
Somut olayda; olay tarihi, yaralanma derecesi ve olayın gelişim şekli ile yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hüküm altına alınan manevi tazminat miktarı fazladır. Davacı yararına daha ılımlı seviyede manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğinden kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2/a-b) bentlerinde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının ilk bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 03/12/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.