Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2014/17055 E. 2015/14375 K. 09.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17055
KARAR NO : 2015/14375
KARAR TARİHİ : 09.12.2015

MAHKEMESİ : İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 29/05/2014
NUMARASI : 2013/108-2014/251

Davacı M.. Y.. vekili Avukat S.. K.. tarafından, davalı C…Ş.. aleyhine 01/03/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 29/05/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı, “.. ” adlı internet sitesinde 20/10/2007 tarihnde “.. ” başlığı ile yayınlanan haberde kendisi ile ilgili tamamen gerçeğe aykırı ve kişilik haklarına saldırı niteliğinde açıklamalar yapıldığını ileri sürerek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı taraf; dava konusu haberin devletin resmi belgelerine konu edilen iddialar olup görünen gerçeklik kriterlerine uygun olduğunu, haberin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığını ileri sürerek istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Yerel mahkemece; davacının rüşvet aldığının kesinlik kazanmadığı halde, soyut iddiaların haber konusu yapılarak davacıya karşı karalama kampanyası başlatıldığı, davalının ifade özgürlüğü altında yayın yaptığının kabulünün mümkün olmadığı gerekçesiyle istemin bir bölümünün kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası’nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.

Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu “.. ” başlığı ile verilen haberde “…A..B.. M.. K..D..S….H.. atanan H.. A.. M.. Y.. hakkında da şok iddialar ortaya attı. İhaleye fesat karıştırmak suçundan tutuklandığını ve ..ay cezaevinde yattığını belirten A.. M.. kendisiyle ilgili rüşvet isteme olayını şöyle anlattı: Hapisten çıktım ve üç gün sonra ifade için tekrar çağrıldım. Odasında ifade almak isteyen A.. Y.., elinde tuttuğu dosyaları göstererek yüzüme karşı ‘B..A.., elimde gördüğün bu dosyalar hakkında gerekli kanuni işlemleri yapabilirim, ya da yapmayabilirim. Bu tamamen sana bağlı. İstediğim .. bin dolar parayı verirsen hakkında hiçbir işlem yapmam. Parayı vermezsen seni perişan ederim’ dedi.” şeklindeki ifadelere yer verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; hazineyi zarara uğrattığı iddiasıyla dava dışı A..B.. M.. hakkında açılan dava nedeniyle verdiği cevap dilekçesindeki açıklamalarının haber konusu yapıldığı anlaşılmaktadır. Yayın tarihinden önce K.. M.. çeşitli suçlardan yargılanan dava dışı A..M.. gerek yazılı gerekse sözlü savunmalarında haber konusu iddialarda bulunmuş, davacı ile ilgili G..S.. değişik tarihlerde şikayet dilekçeleri göndermiştir. Davacı, hakkındaki iddialarla ilgili müfettiş görevlendirilmesini istemiş, yapılan soruşturma sonunda şikayet konusu iddialarla ilgili olarak hakim subay hakkında disiplin ceza tayinine veya kovuşturma yapılmasına yeterli delil bulunmadığından dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. Doğruluğu konusunda şüpheler bulunsa da davacı ile ilgili iddialar resmi belgelerde yer almıştır. Resmi belgelerde yer alan ve rüşvet iddiası ile ilgili bir olayın davalı tarafından yayınlanmasından daha doğal bir şey olamaz. Devletin resmi belgelerinde geçen iddialar, dava konusu haberin görünürdeki gerçeğe uygun olduğunu gösterir. Basının somut gerçeği araştırması beklenemez. Yayın tarihinde görünür gerçeğe uygun olan, okuyucunun ilgisini çekmek için çarpıcı başlık kullanılan dava konusu haberde hukuka uygunluk sınırlarının aşıldığından söz edilemez. Yerel mahkemece, açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, davalının manevi tazminatla sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 09/12/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.