Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2014/16831 E. 2015/13235 K. 18.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16831
KARAR NO : 2015/13235
KARAR TARİHİ : 18.11.2015

MAHKEMESİ : Eskipazar Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/02/2014
NUMARASI : 2013/15-2014/14

Davacı C.. Y.. vekili Avukat F.. D.. tarafından, davalı M.. Y.. aleyhine 08/03/2013 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet nedeni ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 19/02/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Davada istem kısmen kabul edilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, kardeşi olan davalı tarafından E.. S.. hakkında asılsız beyanlardan oluşan şikayet dilekçesi verildiğini, yapılan soruşturma sonucunda aleyhine E.. M.. hırsızlık suçundan kamu davası açıldığını, yargılama neticesinde beraatine karar verildiğini, şikayet hakkının sınırları aşılarak kişilik haklarının ihlal edildiğini belirterek manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının kendisine ait traktörü aldığını ve iade etmediğini, bu nedenle şikayetçi olduğunu belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dava kısmen kabul edilerek davacı lehine bir miktar manevi tazminata karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış,olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.

Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olayda; tarafların kardeş oldukları, kendilerine miras yolu ile geçen traktörün kime ait olacağı konusunda aralarında ihtilaf bulunduğu, olay tarihinde davacının, davalının konutunun müştemilatında bulunan traktörü alarak Safranbolu’daki evine götürdüğü, davalının, davacı hakkında E.. B.. hitaben yazdığı dilekçe ile davacının traktörü götürüp iade etmemesi iddiası ile şikayette bulunduğu, soruşturma sonucunda kamu davası açmaya yeterli delil görülmesi üzerine E.. M.. davacı hakkında paydaş olunan mal hakkında hırsızlık suçundan dava açıldığı, yargılama sonunda davacının suç işleme kastının bulunmaması nedeni ile beraatine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davalı tarafca, uzun süre kendisinde bulunmasına rıza gösterilen traktörün davacı tarafından alınıp iade edilmemesi nedeniyle şikayette bulunulmuş; davacı hakkında açılan kamu davası beraat kararı ile sonuçlanmıştır. Şu durumda, davacı hakkında kamu davası açılacak kadar yeterli emarenin mevcut olduğuna göre şikayet hakkının yasal sınırlar içerisinde kullanıldığı benimsenmelidir. Mahkemece manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, şikayet hakkının hukuka uygun kullanılmadığı gerekçesiyle, davalının bir miktar manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 18/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.