Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2014/15376 E. 2015/12360 K. 04.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/15376
KARAR NO : 2015/12360
KARAR TARİHİ : 04.11.2015

MAHKEMESİ : Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/05/2014
NUMARASI : 2013/576-2014/297

Davacılar M.. A.. ve diğeri vekili Avukat Y. Rıza Çolak tarafından, davalı Habertürk Gazetecilik A.Ş. (Habertürk Gazetesi) aleyhine 04/11/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 28/05/2014 günlü kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili, duruşmasız olarak incelenmesi de davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne, her bir davacının talebi ile hüküm altına alınan miktarlar yönünden duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacılar ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar, Habertürk Gazetesi’nin 17/03/2013 tarihli nüshasının 1. ve 4. sayfasındaki yayınlar nedeni ile kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı, davaya konu haberin basın özgürlüğü sınırları içerisinde hazırlanmış, görünen gerçekliğe uygun ve güncel bir haber olduğunu, haberin yayınlanmasında kamu yararı ve toplumsal ilgi mevcut olduğunu belirterek davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu haberin görünen gerçeğe uygun olduğu ancak, Çocuğun Korunmasına İlişkin Mevzuat Hükümleri’nin ihlal edildiği gerekçesi ile istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler Bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacıların, davacı A.. A..’ın ilk evliliğinden olan oğlu Muhammet Zahit Özmen hakkında hakaret ve tehdit suçlamasıyla şikayetçi olmaları sonucunda Muhammet Zahit Özmen’in cezalandırılması istemiyle Antalya 2. Çocuk Mahkemesinin 2012/1239 esas sayılı dava dosyasında kamu davası açıldığı, yargılama devam ederken davacıların şikayetlerinden vazgeçtiklerini bildirmeleri üzerine şikayet yokluğu nedeniyle ceza davasının düşürülmesine karar verildiği, yine davacıların davacılardan A.. A..’ın eski eşi hakkında şikayetçi olmaları üzerine Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/55816 sayılı soruşturma dosyasında takipsizlik kararı verildiği ve davacıların bu takipsizlik kararına itiraz ettikleri anlaşılmaktadır.
Dava konusu haberin yayın tarihi itibariyle mahkemenin de kabulünde bulunduğu üzere görünürde gerçeklik unsuru bulunduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, adli bir olayın gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekecek nitelikte verilen başlık ile aktarıldığı, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, basın özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın gerekli olmadığı ve davacıların kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığının kabulü ile istemin tümden reddine karar verilmesi gerekir. Mahkemece, yanılgılı gerekçe ile Ceza Mahkemelerinde çocukların yargılanmasına ilişkin usul ve esasları düzenleyen 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanun’u ve Mülga 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun hükümlerinin ihlal edildiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 04/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.