YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/15210
KARAR NO : 2015/14771
KARAR TARİHİ : 15.12.2015
MAHKEMESİ : Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/06/2014
NUMARASI : 2014/75-2014/305
Davacılar A.. A.. ve diğerleri vekili Avukat T..B.. tarafından, davalı F.. A.. aleyhine 03/02/2014 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 05/06/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıya dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar, .. internet sitesinde 18/12/2013 tarihinde yayınlanan “.. ” başlıklı haber ile kişilik haklarına saldırıldığını belirterek manevi tazminata hükmedilmesini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, iddia edilen olayların duyuma dayalı olarak yayınlandığı, davacının ve kardeşinin daha sonraki yarışmalarda da altın ve gümüş madalya aldığı, ciddi bir suçlamanın kaynağı ve sonucu beklenmeden haberin yayınlanmış olmasının davacıların kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesi ile istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı B.. K..1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın T.. Ö.. bölümü ile T.. K.. 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dosya kapsamından, dava dışı E.. Y..isimli kişi tarafından 03/12/2013 tarihinde G.. B..’na bir dilekçe verildiği ve 09-15 Ekim 2011 tarihlerinde yapılan 11. D.. Ş.. ile ilgili davacılar hakkında bir takım iddialarda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu iddialar davalı tarafından 18/12/2013 tarihli habere konu edilmiş ve iddia olarak verilmiştir. Davaya konu yayın, görünür gerçeğe uygun olup haberin verilişinde özle biçim arasındaki denge de korunmuş olduğundan, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğundan bahsedilemez. Mahkemece bu husus gözetilerek istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle davalının sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 15/12/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, yayın yoluyla kişilik haklarına yapılan saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar.. 18/12/2013 tarihinde internet sitesinde yayınlanan “.. ” başlıklı haber ile kişlik haklarına saldırıldığını belirterek manevi tazminat talep etmişlerdir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dava konusu yazının bütünü değerlendirildiğinde, D..şampiyonu olan E.. A..’ün altın madalyasının, dönemin federasyon başkanı babası A.. A.. tarafından rüşvet karşılığı alındığının iddia edildiği, haberin gerçek gibi verildiği, ancak yapılan soruşturma sonunda iddiaların somut bulgularla desteklenmediği anlaşılmıştır.
Bilgi alma özgürlüğü bilgi toplama ve mümkün olan bütün kanuni kaynaklardan bilgi araştırma hakkını içerir. A.. ’nin 10. maddesinde teminat altına alınmıştır. Bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğü, medya ile ilgilidir; Medyanın halka bu tür bilgiyi ve fikirleri aktarmasının olanaklı olmasını gerektirir. A.. , bu özgürlüğün içinde, halkın özellikle kamu çıkarını ilgilendiren konularda yeterli biçimde bilgilendirilmesi hakkının da olduğu kanısındadır. Her ne kadar basın, kişinin şöhretinin korunması bakmından da konulmuş sınırları aşmamakla yükümlü olsa da, kamu çıkarı ile ilgili olan başka alanlarda olduğu gibi, siyasi konularda da bilgi ve fikirleri açıklamak basının görevidir. Sadece basının bu tür bilgi ve fikirleri açıklama görevi yoktur: Halkın da bunlara ulaşma hakkı vardır. Bu bağlamda, basın özgürlüğünde, doğruluğu denetlenebilir olgu veya verilerin yanı sıra, doğruluğunun kanıtlanması söz konusu olmayacak fikir, eleştiri ve spekülasyonların dile getirilmesi 10. madde çerçevesinde koruma altına alınmıştır. Ancak ifade özgürlüğünün başkalarının şöhretini ve haklarını koruma, ifade özgürlüğünün kısıtlanması için ulusal otoritelerin öteki gerekçelerden kat kat fazla öne sürdüğü meşru amaç olagelmiştir; ifade özgürlüğünün özel hayata müdahale eder şekilde kullanılması da mümkün değildir.
A.. ‘nin 8. maddesi gereğince somut olayın özetinin kamuoyunu bilgilendirme amacı makul görülebilir, ancak dava dışı E..Y.. isimli kişinin şikayeti üzere G..M..müfettişlerince yapılan inceleme sonucunda davacılar hakkında soruşturma yapılmasına gerek olmadığına karar verilmiştir. Davalının bu konuyu resmi makamlar yerine doğrudan şikayet edenden aldığı bilgi ile haber yapması, haberin görünür gerçekliğe uygun olmadığını da göstermektedir. Haber görünür gerçekliğe uymadığından hukuka da uygun değildir. Haberin veriliş şekli ve kamuoyuna yansıtılış biçimi davacılara karşı bir karalama kampanyası başlatıldığı kanaatini oluşturmaktadır. Bu nedenle davalının ifade özgürlüğü altında yayın yaptığının kabulü mümkün değildir. Yapılan yayında davacıların kişilik haklarına hukuka aykırı bir biçimde saldırının varlığı sabittir. T..’nın 58. ve T..’nın 24 ve 25. maddelerindeki manevi tazminat koşulları oluşmuştur. Mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup onanması gerektiği düşüncesiyle değerli çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum. 15/12/2015