Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2014/13619 E. 2015/10884 K. 07.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13619
KARAR NO : 2015/10884
KARAR TARİHİ : 07.10.2015

MAHKEMESİ : İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 04/03/2014
NUMARASI : 2010/327-2014/56

Davacı Y.. A.. vekili Avukat Nail tarafından, davalılar N.. A.. ve diğerleri aleyhine 21/07/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 04/03/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar Ö.. A.. ve M.. A.. vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılardan Ö.. A.. ve M.. A.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, Anadolu’da V. Gazetesi’nin 02.04.2010 tarihli nüshasında ” Y. K. Y. T.”, 03.04.2010 tarihli nüshasında ise, ”H.’nın H. H. A. A. A.” başlıklı haberler ile kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar ise, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, karalama niteliğinde ve kamuoyunda hedef gösterilerek yapılan yayınlarla davacının kişilik haklarının ağır biçimde ihlal edildiği belirtilerek istemin kısmen kabulüne karar verilşmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası’nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması,genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu 02.04.2010 tarihli yayında ”…İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin üyesi İdris Asa’nın 9 sanığın avukatının yaptığı tahliye başvurularına verdiği red kararını değerlendirdi ve üye hakimleri Tuncay Arslan ve Y.. A.. 9 şüphelinin de tahliye olması yönünde oy kullandı…..bilindiği gibi 9 balyozcunun tahliyesini isteyen Y.. A.. HSYK tarafından Zonguldak’tan İstanbul Adliyesine getirilmiş, hakim Alp geçtiğimiz ay DHKP-C davasında sanıklara beraat isteyerek gündeme gelmişti.”; 03.04.2010 tarihli yayında ise ”… Ergenekon, Balyoz, Kafes, Poyrazköy, Çürükçüler ve Karargahevleri soruşturmalarına darbe vurabilmek için HSYK tarafından Beşiktaş adliyesine sızdırılan hakimlerin son iki gün içinde verdiği kararlar, değişime yanaşmayan yüksek yargı elitleri tarafından yapılan atamaların ne maksatla yapıldığını açıkca ortaya koydu. Meşru hükümeti acziyet içinde gösterebilmek için darbeye zemin oluşturabilmek için cami bombalama ve kendi uçağını düşürmek dahil her türlü alçaklığın göze alındığı Balyoz Darbe Planı ile ilgili Ergenekon savcılarının gözetiminde yürütülen operasyonlarda gözaltına alındıktan sonra çıkardıkları mahkemece tutuklanan 41 Balyoz sanığından 36’sı HSYK’nın son yaz kararnamesi ile İstanbul’a atadığı hakimler tarafından tahliye edildi” şeklinde ifade ve açıklamalara yer verildiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda, Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri’nde yargılaması yapılan darbe iddiaları ile ilgili ve kamuoyunda “Balyoz” davası olarak bilinen davanın, soruşturma ve dava evrelerinde gerçekleşen tahliye ve tutuklamalar ile ilgili haber verildiği ve yorumlar yapıldığı, yazı konusunun güncel olduğu, bu konuya toplumsal ilgi ve bu konularda toplumun aydınlatılmasında kamu yararı bulunduğu, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, basın özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın da gerekli olmadığı, davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılarak istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulü yerinde olmamış bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA; bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 07/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.