Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2014/13431 E. 2015/10739 K. 05.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13431
KARAR NO : 2015/10739
KARAR TARİHİ : 05.10.2015

MAHKEMESİ : Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/05/2014
NUMARASI : 2013/659-2014/203

Davacı K.. G.. tarafından, davalı M.. M.. aleyhine 02/12/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 13/05/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, kişilik haklarına saldırı nedenine dayalı manevi tazminat ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece dava kısmen kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının 13/11/2013 tarihli TBMM Genel Kurul 69. birleşiminde kullandığı ifadeler dolayısıyla kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu ileri sürerek uğramış olduğu manevi zararın tazminini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu sözlerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 22 Nisan 2013 tarihli 48876/08 başvuru nolu kararında “İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, 10. maddenin 2. fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan “bilgi” ya da “düşünceler” için değil ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, “demokratik toplumun” onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. madde de açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya koyulması gerektiğini,…” ifade etmektedir. Mahkeme aynı ifadeleri 69698/01 ve 16354/06 başvuru numaralı kararlarında da tekrar etmiştir.
Davalının davacıya yönelik ifadeleri yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; tarafların siyasetçi olduğu, TBMM Genel Kurulu’nda karşılıklı tartışma esnasında söylenen ifadelerin siyasi eleştiri mahiyetinde olup değer yargılarını içerdiği görülmüştür. Bu nedenle davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yukarıda açıklanan gerekçe ile kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 05/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.