Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2014/12869 E. 2015/10370 K. 30.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/12869
KARAR NO : 2015/10370
KARAR TARİHİ : 30.09.2015

MAHKEMESİ : İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23/11/2012
NUMARASI : 2011/269-2012/479

Davacı P.. B.. vekili Avukat Türkan tarafından, davalılar … Medya Yatırım San. ve Tic. A.Ş. ve diğerleri aleyhine 13/05/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 23/11/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı … Medya Yatırım San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm, davalılardan … Medya Yatırım San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, G. Gazetesi’nin 01/07/2010 tarihli nüshasında “Adana’da canlı bomba avı!” başlıklı haber ile kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar ise, davaya konu haberin basın özgürlüğü sınırları içerisinde hazırlanmış, görünen gerçekliğe uygun ve güncel bir haber olduğunu, haberin yayınlanmasında kamu yararı ve toplumsal ilgi mevcut olduğunu belirterek davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, haberin görünür gerçeğe uygun olduğu savunmasının dinlenemeyeceği, “canlı bomba” olarak lanse edilen davacının, bu haber nedeniyle terör örgütüne husumet besleyen kişilerce de hedef haline getirilebileceği yönünde ciddi endişe ve korkuya kapılmış olduğu hususu da gözetilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası’nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu yayında; davacının gözleri mozaiklendikten sonra fotoğrafı yayınlanarak aynen: “Adana’da canlı bomba avı!” başlığı altında “Adana’da “acil” başlıklı yazıyla terör örgütü PKK üyesi P.B. adlı kadının “canlı bomba” olarak eylem yapacağı bilgisi güvenlik birimlerine fotoğrafla dağıtıldı. Güvenlik güçleri verilen bilgi doğrultusunda teröristi yakalamak için seferber oldu. P.B.’nin 38 yaşında, kumral, 1.65 – 1.75 boylarında, bakımlı bir kadın olduğu öğrenildi” şeklinde ifadelere yer verilmiştir.
Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinde, İstihbari Bilgiler kapsamında davacının ismi ve fotoğrafının eylem yapılabileceğinden bahisle Güvenlik Birimleri ile paylaşıldığı, davacının “canlı bomba” olduğu iddiası ile fotoğraflarının kamu oyu ve basına bir şekilde yansıdığı ve Anadolu Ajansı tarafından haberin basına servis edildiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda, resmi kayıtlara ve bu kayıtlara dayalı olarak hazırlanmış güvenilirliği olan haber bültenine dayanılarak yapılan yayında, yayının yapıldığı tarih itibariyle görünürde gerçeklik unsuru bulunduğu, yayının verilmesi sırasında kullanılan ifade şeklinin de olayın gösterdiği özelliklere uygun olup haber verme ve habere duyulan ilgiyi artırma amacını aşan anlatım şekline de yer verilmediği, bu haliyle yayının hukuka uygunluk sınırları içerisinde kaldığı ve davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulmadığının kabulü istemin tümden reddine karar vermek gerekirken kısmen kabulü yerinde olmamış, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30/09/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.