Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2014/11959 E. 2015/9558 K. 09.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11959
KARAR NO : 2015/9558
KARAR TARİHİ : 09.09.2015

MAHKEMESİ : Van 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/04/2014
NUMARASI : 2013/234-2014/142

Davacı Van Mermer Madencilik A.Ş. vekili Avukat Naci tarafından, davalılar G. Basın Yayın Organizasyon ve Tic. Ltd. Şti. ve diğeri aleyhine 10/04/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 24/04/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıya dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, S. Gazetesi’nin 03/02/2013 tarihli sayısının 1. sayfasında “Yandaşa Suriye peşkeşi” başlıklı ve 2. sayfasında “E.’dan yandaşa Suriye işareti” başlığıyla kaleme alınan yazılarda müvekkili şirketle ilgili olumsuz ve gerçeğe aykırı ifadeler kullanıldığını ileri sürerek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar ise, davacı şirketle ilgili somut verilere dayalı bilgilerden yola çıkılarak basın özgürlüğü sınırları içinde haber yapıldığını belirterek davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu yazıda yer alan “yandaş” ve “peşkeş çekilmek” ibareleri ile eleştiri sınırlarının aşıldığı, davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu kabul edilerek istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu haberde; F. A.’nın T. T. programına katılan Başbakan’ın gündemdeki pek çok konuyu değerlendirdikten sonra davacı Van M. şirketinin adını vererek, “ürünlerini hem ülkemde kullanacağız, hem de ihracat yapacağız. Şimdi Suriye’nin yeniden imarında işbaşa düşen Türkiye olacak” şeklindeki sözlerinin yatırımcı sermayenin yatırım stratejilerinin yakından takip edildiği şeklinde yorum yapılarak TOKİ ihaleleri alan davacı şirketin kısa zamanda vergi rekortmeni olmasından sözedildiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda, dava konusu haberin güncel ve görünür gerçekliğe uygun olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, olayın gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekecek şekilde aktarıldığı, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılarak istemin tümden reddi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçe ile davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 09/09/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.