Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2014/11846 E. 2015/9559 K. 09.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11846
KARAR NO : 2015/9559
KARAR TARİHİ : 09.09.2015

MAHKEMESİ : Kaş Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/12/2013
NUMARASI : 2010/142-2013/721

Davacı M.. Ş.. vekili Avukat Ayhan tarafından, davalı D. Gazetecilik A.Ş. ve diğeri aleyhine 07/05/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 26/12/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıya dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, Kalkan Beldesi’nin önceki iki dönem belediye başkanlığını yaptığını, Milliyet Gazesi’nin Akdeniz ekinde 28/01/2010 tarihinde “Yağma koyu!” ve 05/02/2010 tarihinde “Kalamar yağması Meclis’te” başlıklarıyla yapılan haberler ile kamuoyunda küçük düşürülmeye çalışıldığını, kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan ifadeler kullanıldığını ileri sürerek, manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Davalılar ise, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu her iki haber nedeniyle davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu, haberin veriliş şeklinin ve içeriğinin gerçeği yansıtmadığı gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası’nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olayda; davaya konu 28/01/2010 tarihli “Yağma koyu!” başlığı ile yapılan haberde, Antalya’nın önemli turizm bölgesi olan Patara yakınlarındaki Kalkan Beldesi’nin zeytinlikleriyle ünlü Kalamar Koyu’na Belediye tarafından imar planına aykırı ruhsat verilmesi nedeniyle lüks villaların yapılıp satılmasının eleştirilerek, Kalamar Koyu’nun korunması ve kaçak yapışlaşmanın önlenmesinin amaçlandığı, dava konusu 03/02/2010 tarihli “Kalamar yağması Meclis’te” başlıklı haberde ise, “Yağma Koyu” başlığı ile yapılan haberden sonra CHP’li bir milletvekilinin konuyu TBMM’ye taşıyarak İçişleri Bakanı’nın yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi vermesinin haber konusu yapıldığı anlaşılmaktadır.
Şu durumda, dava konusu haberlerin güncel ve görünür gerçekliğe uygun olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, öz ile biçim arasında dengenin korunduğu, gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekecek nitelikte çarpıcı başlık kullanıldığı, hukuka uygunluk sınırlarının aşılmadığı, davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılarak istemin tümden reddi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 09/09/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.