Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2014/11822 E. 2015/10401 K. 30.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11822
KARAR NO : 2015/10401
KARAR TARİHİ : 30.09.2015

MAHKEMESİ : İstanbul 16. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/05/2013
NUMARASI : 2009/42-2013/365

Davacı M.. A.. vekili Avukat Elvan tarafından, davalılar B. Gazeteciler Yayıncılık A.Ş ve diğerleri aleyhine 05/02/2009 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalı Z.. M.. yönünden davanın husumet yönünden reddine diğer davalılar yönünden kısmen kabulüne dair verilen 30/05/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ile davalılar B.Gazeteciler Yayıncılık A.Ş ve S.. M.. vekili Avukat Ömer tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davacı ve davalı Z.. M.. dışındaki davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, A. Turizm Seyehat İnşaat Ticaret A.Ş’nin ortaklarından ve aynı zamanda Y. Ş. Gazetesi icra kurulu başkanı olduğunu, V. Gazetesi’nin 31/12/2008 günlü sayısının 1. sayfasında “Para kesilince Y. “Ş. attı””, 11. sayfasında “TOKİ’den tahsilat yapamayan Albayraklar’da şafak fena attı.” başlıklarıyla yapılan haberde, haber verme sınırlarının aşılarak kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek manevi tazminat ödetilmesini istemiştir.
Davalılar ise haberin gerçek ve güncel olduğunu, davalı Z.. M..’nun hukuki sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı Z.. M.. yönünden davanın husumet nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden, haberin görünen gerçeğe uygun olmadığı, hukuka uygunluk sınırlarının aşıldığı gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası’nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davacının icra kurulu başkanı olduğu, TOKİ ile inşaat projelerini yürüten Albayraklar Grubunun sahibi olduğu Y. Ş. Gazetesi tarafından daha önceden iki gün üst üste “Tefecinin kapısını devlet açıyor.” ve “Devlet öderse piyasa coşar.” başlıkları ile habere konu edilmesi üzerine yapılan davaya konu haberde; Y. Ş. Gazetesi’nin, A. Grubunun TOKİ’den olan alacağının ödenmemesi nedeniyle hükümete “devlet” diyerek eleştirdiği ve davacının alacağını tahsili hususunda TOKİ başkanı ile yaptığı görüşmelerin haber konusu yapıldığı anlaşılmaktadır.
Şu durumda, dava konusu haberlerin güncel ve görünür gerçekliğe uygun olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, olayın gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekecek nitelikte aktarıldığı, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, basın özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın gerekli olmadığı, davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılarak istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, bir kısım davalılar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığınave temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30/09/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.