YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11165
KARAR NO : 2015/3015
KARAR TARİHİ : 12.03.2015
MAHKEMESİ : Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/05/2014
NUMARASI : 2013/394-2014/300
Davacı S.. S.. vekili Avukat Zeynep tarafından, davalı S.. Ş.. aleyhine 14/08/2013 gününde verilen dilekçe ile hakaret nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 22/05/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, emekli Yargıtay başkanı olup halen bir üniversitede hukuk profesörü olarak görev yaptığını, davalının da Cumhuriyet Savcısı olduğunu, genellikle hukukçuların üye oldukları dava dışı www….org isimli internet sitesinde V. Gazetesine verdiği bir röportajın yayınlandığını, röportajın altına yorumlar yapıldığını, davalının da yorum yazdığını, ne var ki davalının bir savcı olarak aynı zamanda kişilik değerlerini de korumakla görevli olmasına karşın, “İnsanlar yaşlandıkça akılları hafızaları idrak kabiliyetleri azalır. Sayın S.. S..’ta böyle olanlardan herhalde. Acep Alzaymır hastalığına dücar olmuş olabilir mi? Bir ara tüm hukuk geçmişini unutup böyle bir açıklama yapmış olabilir mi? Ben anlam veremedim” biçimindeki yorumu ile kendisinin kişilik değerlerini çiğnediğini, davalı hakkında şikayetçi olduğunu, Yalova Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda davalının eyleminin alenen hakaret suçunu oluşturduğu kabul edilerek, mahkumiyetine karar verildiğini, hükmün açıklanmasının geri bırakıldığını, davalının hakaret eylemi nedeni ile 20.000TL manevi tazminat ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı, davacının hukuki yorumlarına, kitaplarına saygı duyduğunu, davacının geçmişte yaptığı açıklamalarında hakim ve savcılara baskı yapılmaması, özgürlük ve yargı bağımsızlığı konularına vurgu yaparken dava konusu ettiği yorumu yazmasına neden olan gazete röportajında Ergenekon hakim ve savcıları üzerinde baskı olarak nitelendirilecek açıklamalar yapmasının hukuk geçmişi ile örtüşmediğini ifade ettiğini, zira hakimlere af çıkmasını beklemeleri ve bu arada dosyayı sümen altı etmeleri telkininde bulunduğunu, yorumunun tam olarak bir eleştiri olduğunu, bu yorumdan sonra da davacının kişilik haklarında, prestijinde, imajında bir eksilme olmadığını, Yalova Ağır Ceza mahkemesince yapılan yargılamada ifadesinin eleştiri olarak nitelendirilmesine karşın bilmediği bir kaygı ve amaçla hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğini, söz konusu kararın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına aykırı olduğunu, aleyhinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yoluna gittiğini, kendisinin salt bu eleştiri nedeni ile maruz kaldığı ceza ve hukuk davalarından dolayı davacıdan daha fazla manevi sıkıntı yaşadığını, esasen kendisinin yorumundan önce sekiz, kendi yorumundan sonra iki yorum daha yazıldığını ve konu başlığının gündemden düştüğünü, yorumun bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini,yaptığının eleştiriden başka bir şey olmadığını, davacının ve kendisinin sıfatlarının yargılama sırasında akıllardan uzak tutulması gerektiğini, davacıdan telefonda özür dilediğini ancak davacının durumunu anlamak istemediğini, istemin fahiş olup davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.
Mahkemece, davanın taraflarının her ikisininde hukukçu olduğu, davacının kamuoyunu yakından ilgilendiren Ergenekon davası hakkında görüşlerini bildirdiği, davalının da çoğunlukla hukukçuların üyesi olduğu adalet.org isimli internet sitesinde davacının önceki görüşlerini kast ederek bazı benzetmeler yapmak suretiyle eleştiride bulunduğu, her ne kadar davacı siyasi bir kişi değil ise de sık sık görüşlerini yazılı ve görsel basında dile getirdiği, bu görüşlerine karşı olanların eleştiri ve karşı görüş açıklama haklarının bulunduğu, davalının eleştirisinin somut olgu içermediği, AİHM nin değer yargılarının ispatının mümkün olmadığı, bunu aramanın 10. maddenin ihlali anlamına geleceğine değindiği, ifade özgürlüğünün şoke eden rahatsız eden düşünceleri de koruma altına aldığı, sonuç olarak davalının iyi niyetle davacının önceki açıklamaları ile çelişkili gördüğü röportajına karşılık ifade özgürlüğü kapsamında karşı görüşlerini eleştiri sınırları içinde dile getirdiği kabul edilerek istemin tümden reddine karar verilmiştir.
AİHS nin 10. maddesinde; “1 Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamları tarafından müdahale olmaksızın ve ulusal sınırlar dikkate alınmaksızın, görüşlere sahip olma ve bilgi ve düşünceleri edinme ve bunları yayma özgürlüğünü içerecektir. Bu Madde, Devletlerin, radyo televizyon ya da sinema işletmeciliğinin izne/ruhsata bağlanması isteminde bulunmalarını engellemeyecektir.
2 Bu özgürlüklerin kullanımı, ödevler ve sorumluluklar ile yürütüleceğinden, ulusal güvenliğin, ülke bütünlüğünün ya da kamu emniyetinin yararı, düzensizliğin ya da suçun önlenmesi için, sağlığın ya da ahlakın korunması için, başkalarının şöhret ve haklarının korunması için, gizli bilginin edinilerek açığa çıkmasının önlenmesi için, yahut yargılama organlarının yetki ve tarafsızlığının muhafaza edilmesi için, hukukun öngördüğü ve demokratik bir toplumda gerekli bulunan türdeki formalitelere, koşullara, kayıtlamalara ya da cezalara tabi tutulabilir.” denilmektedir.
Davacı bir hukuk profesörü olup, Yüksek Yargı organlarından Yargıtay Başkanlığı yapmış ve emekli olmuştur. Davalı da halen Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapmaktadır. Yani, taraflar aynı mesleğin mensupları olarak her ikisi de ifade özgürlünün kapsamını ve sınırlarını bilebilecek durumdadır. İfade özgürlüğü yargı içtihatları ve AİHM kararlarında değinildiği üzere, sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan bilgi ya da düşünceler için değil, ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olmakla birlikte başkalarının şöhret ve haklarının korunması için sınırlandırılabilir.
Şu durumda, davalının dava konusu edilen ifadesinin davacının şöhret ve kişilik haklarına saldırı oluşturup oluşturmayacağının tartışılması, bu yapılırken de tarafların sıfatları ve konumları, yorumun yayınlandığı internet sitesinin hitap ettiği kitlenin nitelik ve niceliği gibi hususların değerlendirilmesi gereklidir.
Bu kapsamda, davacının, davalının bir meslek büyüğü olduğu, bir gazetecinin kendisi ile röportaj yaptığı, ülke gündemini meşgul eden konular hakkında sorular yönelttiği, davacının da düşüncelerini ifade ettiği, bu açıklamaların genellikle hukukçuların üyesi olduğu www…..org isimli internet sitesinde basından haberler bölümünde duyurulduğu, tüm üyelerce içeriğin görülüp okunabildiği isteyen tarafından da yorum yazıldığı, davalı ile birlikte on bir kişinin yorumlarını yazdığı anlaşılmaktadır. Yazılan yorumların içeriği, tüm üyeler tarafından görülebilmektedir. Davalının bu içeriğe karşı yazdığı yorumda davacının yaşından yola çıkarak hafızasının, aklının ve idrak kabiliyetinin azalmış olabileceği, keza alzaymır hastası olabileceği biçiminde değerlendirmeler yaptığı görülmüştür. Her ne kadar, davalının röportaj içeriğine karşı görüşlerini eleştiri sınırları içinde ifade etme hakkı var ise de, görüşlerin ifade edilmesi için seçilen kelimelerin, davacının sıfatı ve konumu itibariyle kişilik haklarına saldırı oluşturduğu, nitekim bu yorumun neredeyse tamamı taraflar gibi hukukçu olan kişiler tarafından okunduğu, bu anlamda davacının şöhret sahibi olduğu kitle üzerinde küçük düşürücü nitelikte bulunduğu gibi meslek etik kurallarına da aykırı olduğunun kabulü gerekir.
Mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca davanın konusunu oluşturan ifadenin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğunun kabulü yerine eleştiri sınırları içinde değerlendirilerek istemin tümden reddedilmiş olması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 12/03/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz.12/03/2015