YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10064
KARAR NO : 2015/6413
KARAR TARİHİ : 18.05.2015
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 05/09/2012 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10/04/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı,… Başkanı olduğunu, davalının… Müdürü olduğunu, davalının kendisi ile birlikte diğer Borsa yöneticileri hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduğunu, yapılan soruşturma sonucunda takipsizlik kararı verildiğini, bu soruşturmanın basında yer aldığını, haksız şikayet nedeni ile manevi olarak zarara uğradığını iddia ederek uğradığı zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı, şikayet dilekçesinin haksız olmadığını, davacının yolsuzluk iddiaları karşısında hiçbir şey yapmadığını, kendisini hedef alarak hakkında bir çok kurul kararı alınarak devamlı surette görev yerinin değiştirildiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalının şikayeti sonucu davacı hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından takipsizlik kararı verildiği, davalı tarafın ağır sonuçları olan suçlara ilişkin şikayet ve ihbarların yapılmasında yeterince ciddi ve inandırıcı kanıtlara dayanmadan şikayetlerini yaptığı, davalının haksız ağır ithamları ve iftira niteliğindeki eylemleri nedeni ile davacının kişilik haklarının zarar gördüğü belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olaya gelince, davalının davacı hakkındaki şikayet dilekçesi içeriğinde birden fazla konu hakkında şikayet bulunmakta ise de dilekçenin bir bütün olarak değerlendirilmesi gereklidir. Davalı şikayet dilekçesinde, kurumdaki yolsuzlukları tespit edip yargıya taşıdıklarını, bunun üzerine şüpheliler tarafından kendisine baskı yapılmaya başlandığını, şüphelilerin kendisine cephe aldığını, çete kurarak kendisine mobbing yaptıklarını belirterek suç duyurusunda bulunmuştur. Davalının şikayet dilekçesinde belirtilen kurumdaki yolsuzluk iddiaları ile ilgili olarak … Bakanlığı tarafından yapılan inceleme sonucu hazırlanan 29/04/2011 tarihli raporda, kontrol ve tescil Şube Müdürü olan …’in çabaları sonucu … ve Kaanlar Gıda Şirketlerine ait tescil ettirilmeyen işlemlerin olduğu farkedilerek, olayın üzerine gidildiği ve ilgili firmalarla görüşmeler yapıldığı, firmaların gerekli olan ödemeleri yaparak tamamladıkları belirtilmiştir. Ayrıca belirtilen inceleme raporunda, ismi geçen şirketlerden alınması gerekli olan ödemelerin alınmadığının davacıya bildirilmiş olduğuna dair bilgi de bulunmaktadır. Davalı, davacının yolsuzluk iddialarına sessiz kaldığını da belirtmiştir. Davalı tarafından yapılan son şikayetten önce de, davalı diğer yönetim kurulu üyelerini görevi kötüye kullandıkları gerekçesi ile şikayet etmiş, savcılık tarafından ismi geçen şirketlerden gerekli olan ödemelerin alınması nedeni ile zararın bulunmadığı belirtilerek takipsizlik kararı verilmiştir. Bu durumda şikayet dilekçesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde iddialar konusunda somut bir takım emareler bulunduğu sonucuna varılmalıdır. Davalının şikayetinin olağan kuşku üzerine emareye dayandırılarak yapıldığı, hak arama özgürlüğü sınırlarının aşılmadığı anlaşılmıştır.
Şu durumda, mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, davalının tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre davalının öteki temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 18/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.