YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/1988
KARAR NO : 2012/3202
KARAR TARİHİ : 01.03.2012
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 15/09/2011 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 30/11/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Davalı … tazminat davası sona ermeden önce ceza mahkemesinin kesinleşen kararı ile 9 yıl 4 ay 15 gün hapis cezasına mahkum olmakla yasal kısıtlılık altına girmiştir. Borçlar Kanununun 35 ve 397. maddeleri hükümlerine göre aksi sözleşmeden veya işin niteliğinden anlaşılmadıkça vekalet gerek vekilin gerekse müvekkilin ehliyetinin ortadan kalkması ile son bulur. Böylece Avukat …’nın ceza kararının kesinleşmesinden itibaren davalı yasal kısıtlıyı temsil yetkisi kalmamıştır. Bu nedenle davalı yasal kısıtlıya Türk Medeni Kanunu’nun 407. maddesi uyarınca bir vasi tayin edilip edilmediği ve aynı kanunun 462. maddesi gereğince vasinin dava açmaya izinli kılınıp kılınmadığı araştırılmalıdır. Şayet bu işlemler yapılmamışsa öncelikle bunlar tamamlattırılmalı ve sonra kararı temyiz eden avukatın vasiden alacağı vekaletnameyi ibraz etmesi istenilmelidir. Vekaletname verilmezse, mahkeme ilamı vasiye “kanuni süre içinde vasinin mahkeme hükmünü ayrıca temyiz edebileceği, bu süre içinde temyiz hakkını kullanmadığı takdirde yetkisiz vekil tarafından yapılmış olan temyize icazet (muvafakat) vermiş sayılacağı; temyize icazet (muvafakat) vermiyorsa bunu açıkça bildirmesi gerektiği” şerhini ihtiva eden bir tebligatla tebliğ olunmalı ve sonucuna göre işlem yapılmalıdır.
SONUÇ: Dosyanın gösterilen nedenle geri çevrilmesine 01/03/2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(M)
KARŞI OY YAZISI
TMK’nun 404, 405, 406, 407 ve 408. maddelerinde düzenlenen vesayeti gerektiren hallerin davanın herhangi bir tarafı için yargılamanın devamı sırasında ortaya çıkması halinde, kısıtlılık altına girecek olan tarafın dava ehliyet, varsa vekilinin kısıtlıyı temsil etme yetkisi ortadan kalkar.
Dava ehliyeti ve taraf teşkili, kamu düzeni ile ilgili olup, önemli usul kurallarından olduğundan mahkeme hakimi tarafından taraf teşkili sağlanana kadar yargılamaya ara verilerek re’sen bu konudaki usuli işlemler bekletici mesele kabul edilerek, kısıtlılık altına alınacak tarafa (kişiye) vasi tayin ettirilmesi bakımından ya davanın taraflarına mehil vererek, ya da vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesine re’sen ihbarda bulunarak kısıtlılık altına alınacak kişiye vasi tayin ettirilmesini, vasiye husumet izni alınması gereken hallerde bu izninde vesayet makamından alınmasını ve bu suretle tayin edilecek vasi veya onun vekalet vereceği vekili huzuru ile taraf teşkilini sağladıktan sonra yargılamaya devam ederek nihai kararın verilmesini sağlaması gerekir.
Yukarıda açıklanan ve bekletici mesele yapılması gereken usuli işlemler yapılmadan yargılamaya devam edilmesi ve esasa ilişkin karar verilmesi halinde kısıtlılık nedeniyle dava ehliyeti kalmayan kişi ve bunun varsa vekili huzuru ile yargılama yapılması taraf teşkili yönündeki eksikliktir. Bunların yapacağı yargılama işlemleri geçersizdir. Ve yok hükmündedir. Bu durum, kısıtlı olan taraf yönünden iddia ve savunma hakkının ortadan kaldırılması sonucunu doğurur ki böyle bir sonuç bozma nedenidir.
Bu durumda olan bir dosyadaki kısıtlılık hali ile ilgili yukarıda açıklanan usuli eksiklikler giderilmeden karar verilmesi ve kararın temyiz edilmesi üzerine dosyanın bu eksikliklerin giderilmesi için geri çevrilmesi yolu ile giderilmesi, yasalara ve benim düşünceme göre doğru değildir. Zira,
Öncelikle yargılama sırasında kısıtlılık hali ortaya çıkmakla, o andan itibaren dosyada taraf teşkili kalmayacağından ve bunun sonucu olarak kısıtlılık altına giren tarafın iddia ve savunma hakkı kısıtlanacağından ve bu durumda bozma nedeni olduğundan,
Ayrıca, vesayet makamı Sulh Hukuk Mahkemesi olup, vasi tayini ayrı bir yargılamayı ve yargılama sürecini gerektirdiğinden ve geri çevrilmiş dosyada, dosya ele alınmadan bu süreci takip etmek ve eksiklikler giderildikten sonra dosyayı Yargıtay’a göndermek kalem mevzuatı açısından güvenilir olmadığı gibi, bir an için bunların zamanında yerine getirildiği kabul edilse dahi bu çevirme ile sağlanan gelişmeler yargılama sırasındaki taraf teşkili eksikliğini hiçbir zaman gidermeyeceğinden, iddia ve savunmanın kısıtlandığının re’sen veya ileri sürülmesi halinde kararın bozulması zorunlu olacağından ve bunun sonucu olarak da geri çevirme işlemlerinin zaman kaybından başka dosyaya bir katkısı olmayacağından dosyanın geri çevrilmesi yolu ile kısıtlılık hali ile ilgili işlem ve uygulama yapılması doğru değildir.
Bu nedenlerle kararın bozulması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun geri çevirme karar ve uygulamalarına katılmıyorum. 01/03/2012