Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2011/528 E. 2012/3248 K. 01.03.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/528
KARAR NO : 2012/3248
KARAR TARİHİ : 01.03.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … ve diğeri aleyhine 02/10/2007 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 02/11/2010 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı … vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı …’nun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir. 
2-Davalı vekilinin diğer temyiz itirazına gelince ,
a)Asıl dava haksız şikayet, birleşen dava haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılardan … vekili tarafından temyiz olunmuştur. 
Davacı vekili asıl dava dilekçesinde özetle, davalı …’in, müvekkili aleyhine … Baro Başkanlığına,Cumhuriyet Savcılığına dolandırıcılık yaptığı iddiasıyla suç duyurusunda bulunduğunu, Asliye Ceza Mahkemesinde müvekkili aleyhine dava açıldığını, açılan davada müvekkilinin beraat ettiğini, psikolojisinin bozulduğunu, manevi yönden yıprandığını,belirterek 50.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir.Davacı 24/01/2008 günlü oturumda manevi tazminat isteminin davalı … tarafından tehdit edilmesi ve haksız yere şikayet edilmesi sebebine dayandığını bildirmiş ise de davalı vekili aynı günlü oturumda dava dilekçesinde tehdit eylemi nedeniyle istek bulunmadığını belirterek iddianın genişletilmesini kabul etmediğini beyan etmiştir.Bu durumda asıl davanın sadece haksız şikayet yönünden değerlendirilmesi gerekir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine
bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Davacı iki adet pay sahibi olduğunu belirterek … -… arasında yolcu taşımacılığı yapan kooperatif üyeliğini davalı … ve eşine satmış, fakat kooperatifçe davacının sadece bir üyeliği olduğu, hattı bulunmadığı gerekçesi ile davalıların bu hatta minibüs çalıştırmasına izin verilmemesi ve davalı …’in de üyelik talebinin reddedilmesi üzerine davacı ve davalılar arasında anlaşmazlık çıkmıştır.Taraflar arasında yapılan alım satım ilişkisi ve bu nedenle oluşan hukuki ihtilaflar, … Asliye Ceza Mahkemesinin 2005/505 esas 2007/518 karar sayılı dosyası ve baro disiplin kurulu kararı gözetildiğinde şikayet için yeterli emarenin bulunduğu kabul edilerek asıl davada istenen tazminatın tümden reddine karar verilmesi gerekirken davalı aleyhine 20000 TL manevi tazminata karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
b)Davalının birleşen davaya yönelik temyizine gelince; Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir. Yargıç, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun karar vereceği Medeni Yasa’nın 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Yukarıdaki bentte açıklanan taraflar arasındaki ilişki gözetildiğinde hükmedilen manevi tazminat fazladır.Daha alt düzeyde manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ve 3) sayılı bentlerde gösterilen nedenle davalı … yararına BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının (1) sayılı bentte gösterilen nedenle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 01/03/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.