Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2010/13379 E. 2012/1046 K. 30.01.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/13379
KARAR NO : 2012/1046
KARAR TARİHİ : 30.01.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … vd. aleyhine 22/02/2006 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; dava dilekçesinde istenen maddi tazminatın kabulüne, ıslah dilekçesi ile istenen maddi tazminatın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 01/04/2010 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre
aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle uğranılan maddi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, dava dilekçesindeki maddi tazminat istemi kabul edilmiş, ıslah dilekçesi ile artırılan tazminat miktarı ise zamanaşımı nedeniyle reddedilmiştir. Karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak yaralanması ve sakat kalması nedeniyle daimi iş göremezlik tazminatı istemiştir. Yargılamanın devamı sırasında düzenlenen tazminat bilirkişi raporunda daimi iş göremezlik zararının istemden daha fazla olduğunun belirlenmesi üzerine davacı, 25.11.2009 günlü ıslah dilekçesini vererek dava dilekçesindeki talep sonucunu artırmış ve bilirkişi raporunda belirlenen zarar miktarına göre bakiye zararını istemiştir. Davalılardan …, ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı def’inde bulunmuş olup, diğer davalının ise ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı savunmasında bulunmadığı anlaşılmıştır. Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü istem, yeni bir dava niteliğinde olmayıp dava dilekçesindeki istek sonucunun artırılması biçimindedir. Bu nedenle sadece dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan zamanaşımı itirazı ıslaha karşı ileri sürülemez. Islah, 1.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176. ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Anılan kanunun 177/1. maddesinde de ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği açıkça düzenlenmiştir. Şu durumda, ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunulamaz. Zira ıslah, yeni bir dava olmayıp sadece dava dilekçesinde yapılan bir değişikliktir. Kaldı ki davalılardan …, ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı def’i ileri sürmemiştir. Yerel mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenleme karşısında davalılardan …’in ıslah dilekçesine karşı ileri sürdüğü zamanaşımı itirazının reddi ile ıslah ile artırılan bölümün de kabulüne karar verilmesi gerekirken açıklanan bu yön gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; öteki temyiz itirazlarının ilk bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30/01/2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(M)
KARŞI OY YAZISI
Dava; trafik kazası sonucu yaralanma nedenine dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece asıl dava dilekçesinde istenen bölümün kabulüne, ıslah dilekçesi ile arttırılan bölümün ise zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, davacının temyizi üzerine dairemiz çoğunluğu tarafından bozulmuştur.
Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından olup, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmaktadır. Islah ile taraflar dava sebebini, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilirler. Usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunması şartı ile davanın tamamen veya kısmen ıslahı mümkündür.
Dava sebebinin veya dava konusunun değiştirilmesi tamamen ıslah halleridir. (Baki Kuru 4. Cilt s. 3990). Davanın kısmen ıslahında ise, dava dilekçesinden sonraki bir usul işleminin ıslahı söz konusudur. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği üzere müddeabihi (dava değerini) arttırma halinde kısmi ıslah söz konusu olup kısmi ıslahta, tamamen ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak hüküm ifade eder.
Zamanaşımı ise borcu ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu nedenle zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. BK. 133 madde zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup bunlardan biri de dava açılmasıdır. Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri (dava dilekçesinden itibaren) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım içinde davanın açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olur.
Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder.
Nitekim 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK. 107. maddesinde düzenleme altına alınan belirsiz alacak davası ve tesbit davasında davacının iddianın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunun arttırılabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir.
Aynı Yasanın 109. maddesindeki kısmi davada ise zamanaşımının kesileceği yolunda bir açıklama yoktur.
6100 sayılı Kanunun hazırlanması sırasında görev alan Prof. Hakan Pekcanıtez, Prof. Oğuz Atalay ve Prof. Muhammet Özeken tarafından yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine göre Medeni Usul Hukuku Kitabının 321. sayfasında “Belirsiz alacak davası açılabilmesinin mümkün olduğu hallerde kısmi dava açmak davacı açısından üç nedenle daha elverişli olmayacaktır. Birincisi kısmi dava açan davacının alacağının geri kalan kısmı için zamanaşımı süresi kesilmemiş olacaktır. Buna karşılık belirsiz alacak davasında zamanaşımı, dava sonunda alacağın tümü için dava tarihinde kesilmiş sayılacaktır. İkinci olarak kısmi dava açan davacı dava sırasında alacağın geri kalan kısmını talep etmek isterse, bunu ancak ıslah ya da karşı tarafın açık rızası ile yapabilecektir…” şeklindeki açıklamaları ile gerek Dairemizin, gerekse HGK’nun önceki içtihatları gibi yeni HMK.da da kısmi dava açılması halinde sadece dava edilen bölüm için zamanaşımının kesileceği yolundaki istikrarlı uygulamanın devam ettirildiği anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; dava konusu edilen haksız eylem 31/10/1993 tarihinde meydana gelmiş ilk dava 28/10/1998 tarihinde açılmıştır. Mahkemece 09/03/1999 tarihinde davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; karar dairemizin 08/12/2005 tarih ve 2005/109 esas 2005/13301 karar sayılı ilam ile “5 yıllık uzamış (ceza) zamanaşımı süresi dolmadığından işin esası incelenmek üzere” bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiş, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu’ndan davalının maluliyet oranının tespiti için 23 Temmuz 2008 günlü rapor alınmış, buna göre daimi iş gücü kaybına ilişkin maddi tazminat raporu alındıktan sonra davacı 25/11/2009 tarihli ıslah dilekçesi ile talep miktarını 42.738 TL olarak ıslah etmiştir.
Bu ıslah dilekçesine karşı davalılardan … vekili tarafından 17/12/2009 günlü dilekçe ile zamanaşımı def’i ileri sürülmüş, ekinde davacıya ait Bandırma Devlet Hastanesinden verilmiş 18/07/1995 tarihli ve davacının %40 daimi iş gücü kaybı olduğuna ilişkin rapor fotokopisini de dosyaya sunmuştur.
Davacı; davalı …’in kullandığı araçla kendisine çarparak yaralanmasına sebebiyet verdiğini ileri sürdüğüne göre olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresi Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/1 maddesine göre 2 yıllık ve TCK’nun 102/4 maddesinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı sürelerinin uygulanması gerekir. Somut olayda bu süreler geçtiği gibi zararın (maluliyet oranının) öğrenilmesi ve ıslah tarihleri itibariyle BK’nun 60/1 ve Karayolları Trafık Kanunu’nun 109/1 maddelerinde düzenleme altına alınan 10 yıllık zamanaşımı süreside dolmuştur. Şu durumda mahkemece zamanaşımı def’inde bulunan davalı … yönünden ıslahla istenen bölüm yönünden zamanaşımı nedeniyle red kararı yerindedir.
Dairemiz bozma kararına zamanaşımı def’i bulunmayan davalı … yönünden katılmakla birlikte, davalı … ile ilgili bölümüne karşıyım. 30/01/2012