Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2010/12546 E. 2012/351 K. 17.01.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/12546
KARAR NO : 2012/351
KARAR TARİHİ : 17.01.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … ve diğerleri vekili Avukat … tarafından, davalı … ve diğerleri aleyhine 24/06/2003 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 17/12/2009 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili ve davalılar … Beynelminel Nak. Ltd. Şti. ve … vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacıların ve davalı … Beynelminel Nakliyat Ltd Şti’nin temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalı …’ın temyiz itirazlarına gelince; dava, trafik kazası nedeni ile davacıların desteğinin ölümünden dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar davacı ve davalılar vekili tarafından temyiz olunmuştur.
Yerel mahkemenin karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2 maddesi uyarınca “…Müteselsilen sorumlu olanlar aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine.…” hükmolunacaktır.
Dava konusu olayda, davalı sürücü … yönünden meydana gelen trafik kazasında kusuru bulunmadığı için dava tümden reddedilmiş, diğer davalı … Beynelminel Nakliyat Ltd. Şti. yönünden ise işleten olması nedeni ile tehlike sorumluluğu uyarınca istemin kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
Şu durumda, yerel mahkemece davalı … yararına ayrı vekalet ücreti takdir olunmamış bulunması usul ve yasaya uygun değil ise de bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK’nun 438/son maddesi uyarınca kararın düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle hüküm fıkrasının ( 4 ) no lu bendinden sonra gelmek üzere, “Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddolunan maddi tazminat tutarı üzerinden AAÜT uyarınca hesaplanan 2.891,05TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya ödenmesine” biçimindeki cümlenin, ( 6 ) no lu bendinden sonra gelmek üzere, “ Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddolunan manevi tazminat tutarı üzerinden AAÜT nin 10/3 maddesi uyarınca 575,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya ödenmesine” biçimindeki cümlenin eklenmesine, davacıların ve davalı … Beynelminel Nakliyat Ltd Şti’nin temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddiyle kararın düzeltilmiş bu biçiminin ONANMASINA
ve aşağıda yazılı onama harcının 21,15 TL’sinin davacılara, 1.955,00 TL’sinin de temyiz eden davalılardan … Beynelminel Nak. Ltd. Şti. Şti’ne yükletilmesine ve peşin alınan harçların bundan mahsubuna ve davalı …’dan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 17/01/2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(M)
KARŞI OY YAZISI
Dava; trafik kazası sonucu davacıların desteğinin ölümü nedenine dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar ilk dava dilekçesinde her bir davacı için 1000 TL maddi, 8000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuşlar, 25/05/2009 günlü ıslah dilekçesi ile davacı eş için istenen maddi tazminat miktarını 24.910,56 TL olarak ıslah ettiklerini bildirmişler, mahkemece davacı eş Şükrüye Kaya için toplam 24.910,56 TL maddi tazminata hükmedilmiş, diğer davacıların maddi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiş, her bir davacı yararına da 2.000’er TL manevi tazminatın davalı … Beynelminel Nak. Ltd. Şirketi’nden tahsiline karar verilmiştir.
Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından olup, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmaktadır. Islah ile taraflar dava sebebini, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilirler. Usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunması şartı ile davanın tamamen veya kısmen ıslahı mümkündür.
Dava sebebinin veya dava konusunun değiştirilmesi tamamen ıslah halleridir. (Baki Kuru 4. Cilt s. 3990). Davanın kısmen ıslahında ise, dava dilekçesinden sonraki bir usul işleminin ıslahı söz konusudur. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği üzere müddeabihi (dava değerini) arttırma halinde kısmi ıslah söz konusu olup kısmi ıslahta, tamamen ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak hüküm ifade eder.
Zamanaşımı ise borcu ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu nedenle zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. BK. 133 madde zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup bunlardan biri de dava açılmasıdır. Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri (dava dilekçesinden itibaren) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım içinde davanın açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olur.
Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder.
Nitekim 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK. 107. maddesinde düzenleme altına alınan belirsiz alacak davası ve tesbit davasında davacının iddianın
genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunun arttırılabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir.
Aynı Yasanın 109. maddesindeki kısmi davada ise zamanaşımının kesileceği yolunda bir açıklama yoktur.
6100 sayılı Kanunun hazırlanması sırasında görev alan Prof. Hakan Pekcanıtez, Prof. Oğuz Atalay ve Prof. Muhammet Özeken tarafından yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine göre Medeni Usul Hukuku Kitabının 321. sayfasında “Belirsiz alacak davası açılabilmesinin mümkün olduğu hallerde kısmi dava açmak davacı açısından üç nedenle daha elverişli olmayacaktır. Birincisi kısmi dava açan davacının alacağının geri kalan kısmı için zamanaşımı süresi kesilmemiş olacaktır. Buna karşılık belirsiz alacak davasında zamanaşımı, dava sonunda alacağın tümü için dava tarihinde kesilmiş sayılacaktır. İkinci olarak kısmi dava açan davacı dava sırasında alacağın geri kalan kısmını talep etmek isterse, bunu ancak ıslah ya da karşı tarafın açık rızası ile yapabilecektir…” şeklindeki açıklamaları ile gerek Dairemizin, gerekse HGK’nun önceki içtihatları gibi yeni HMK.da da kısmi dava açılması halinde sadece dava edilen bölüm için zamanaşımının kesileceği yolundaki istikrarlı uygulamanın devam ettirildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle dava konusu haksız eylemin 27/10/2002 tarihinde meydana geldiği, ıslah dilekçesinin ise 25/05/2009 tarihinde verildiği gözetildiğinde 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/1. maddesinde öngörülen 2 yıllık ve aynı maddenin 2.fıkrasında düzenlenen 5 yıllık ceza zamanaşımı süreleri dolmuştur. Davalı … Beynelminel Nak. Ltd. Şti. tarafından ıslah dilekçesine karşı süresinde zamanaşımı def’i ileri sürüldüğüne göre ıslah edilen maddi tazminat miktarının zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiği gözetilerek yerel mahkeme kararının anılan davalı yararına bozulması gerektiği düşüncesindeyim.
Borçlar Yasası’nın 47. maddesi gereğince yargıcın, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden yargıç, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir.
Olayın oluşu, kusur durumu, davacıların ölene yakınlığı ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde davacılar yararına hükmedilen manevi tazminat miktarları azdır. Yerel mahkeme kararının bu gerekçeyle de davacılar yararına bozulması gerektiği düşüncesiyle dairemiz kararının 1 nolu bendine katılmıyorum. 17/01/2012