Yargıtay Kararı 4. Hukuk Dairesi 2010/12533 E. 2012/280 K. 16.01.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/12533
KARAR NO : 2012/280
KARAR TARİHİ : 16.01.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 25/08/2009 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 19/07/2010 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız eylem nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, … Anonim Şirketi’ne ait fabrikada 2003- 2008 yıllan arasında fabrika müdürü olarak çalıştığını, 2008 yılında davalının fabrika teknik müdürlüğü görevine getirildiğini ve kendisinin yürüttüğü üretim işlerinin davalıya verildiğini, davalının daha sonra fabrika genel müdür yardımcısı olarak çalışmaya devam ettiğini, davalının, kendisi hakkında ve üretim işi yaptığı döneme ilişkin olarak 25.06.2009 günlü bir rapor düzenleyerek bu raporu, fabrikanın genel müdürüne verdiğini, davalının düzenlediği bu rapora göre kendisinin savunmasının alınarak işine son verildiğini, davalı tarafından hazırlanan ve genel müdüre hitaben yazılan 25.06.2009 günlü “dosyalar ve sorular’ başlıklı bu raporda kendisi hakkında ‘fabrikayı zarara uğrattığı, işleri kötü yönettiği’ biçiminde asılsız isnatlar ileri sürüldüğünü ve kişilik haklarına saldırı niteliğinde ifadeler kullanıldığını belirterek davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmasını istemiştir.
Davalı ise, fabrika genel müdürünün talimatı ile bu raporun düzenlendiğini, fabrikanın işleyişi, üretim işinin yönetiminde gördüğü eksiklikler ve hatalar hakkında bilgi ve açıklamalarda bulunduğunu, kendisinin genel müdür yardımcısı olarak denetim görevini yerine getirdiğini, bu raporun sadece fabrika genel müdürüne verildiğini, davacının kişilik haklarına saldırıda bulunmadığını belirterek istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Yerel mahkemece yapılan yargılama sırasında dinlenilen davacı tanıkları yeminli anlatımlarında; davalının, fabrika çalışanlarının bulunduğu ortamda davacıya hitaben “beceriksiz”, “yeteneksiz” şeklinde hakaret içeren sözler söylediği ve davacının üzerine yürüdüğü yönünde açıklama yapmışlardır.
Yerel mahkemece de bu tanık beyanlanna göre davalının davacıya hakaret içeren sözler sarf ettiği de kabul edilerek istemin bir bölümü kabul edilmiştir. Oysa ki dava dilekçesinde davalının manevi tazminatla sorumlu tutulması istenirken davalının “hakaret” eylemine dayanılmamıştır. Davacı, fabrikanın genel müdürüne hitaben düzenlendiği raporla kendisi hakkında gerçeğe aykırı asılsız isnatlarda bulunan davalının, kişilik haklarına saldırıp ileri sürdüğü haksız suçlamalar nedeniyle işine son verildiğini iddia ederek, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmasını istemiştir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 74. maddesi (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 25/1. ve 26/1 maddeleri) gereğince; hakim, tarafların iddia ve savunmaları ile bağlı olup ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği gibi iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz. Şu durumda yerel mahkemece sadece dava dilekçesindeki açıklamalar dikkate alınarak davalı tarafından hazırlanan rapor içeriği yönünden değerlendirme yapılması gerekmektedir. Davanın dayanağını teşkil eden, dava dilekçesinde, manevi tazminat isteminin sebebi olarak açıkça gösterilen ve dava konusu edilen rapor ve içeriği yönünde değerlendirme yapıldığında ise; söz konusu raporun, fabrika genel müdürünün talimatı ile davalı tarafından hazırlandığı ve Genel müdürün imzasını taşıdığı, raporda yer alan ifadelerin somut bir takım olgulara dayandırmaya yönelik iddialar niteliğinde olduğu ve davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığı sonucuna varılmıştır. Şu durumda yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, davacının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken dava dilekçesinde açıkça ileri sürülmeyen vakıalar da değerlendirilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden karann bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan karann, yukanda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16/01/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.