YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/1584
KARAR NO : 2023/17091
KARAR TARİHİ : 11.04.2023
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Görevi yaptırmamak için direnme
Görevi yaptırmamak için direnme suçundan sanık …’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 265 inci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi gereğince 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 231 inci maddesinin beşinci fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına dair … Asliye Ceza Mahkemesinin 16.02.2010 tarihli ve 2009/1246 Esas, 2010/281 Karar sayılı kararının 17.03.2010 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın 21.01.2010 tarihinde işlediği tefecilik suçundan mahkûm olduğunun ihbarı üzerine, hakkındaki hükmün açıklanması ile 5237 sayılı Kanun’un 265 inci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesi gereğince 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin … Asliye Ceza Mahkemesinin 13.01.2022 tarihli ve 2021/424 Esas, 2022/27 Karar sayılı kararının Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.03.2023 gün ve 2023/11722 sayılı Tebliğname’si ile dava dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü:
I. İSTEM
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin;
“1. 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin onbirinci fıkrasında yer alan “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar…” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, somut olayda … Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.01.2022 tarihli kararda, sanığın denetim süresi içinde suç işlediğinden bahisle yapılan ihbar üzerine, daha önce açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına karar verilmiş ise de; sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair … Asliye Ceza Mahkemesinin 16.02.2010 tarihli kararının kesinleşme tarihinin 17.03.2010 olduğu, sanığın denetim süresi içinde işlediği kabul edilen … Asliye Ceza Mahkemesinin 25.03.2016 tarihli ve 2014/251 Esas, 2016/130 Karar sayılı kararına konu suçun işlendiği tarihin ise 21.01.2010 olduğu anlaşılmakla, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar kesinleşmeden ve dolayısıyla denetim süresi başlamadan önce işlenen suç nedeniyle 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin onbirinci fıkrası gereğince hükmün açıklanmasına karar verilemeyeceği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde,
2. Kabule göre de,
a. Sanığın eylemine uyan anılan suç için Kanun’da öngörülen cezasının türü ve üst sınırına göre 5237 sayılı Kanun’un 66 ncı maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi gereğince 8 yıl olağan zaman aşımı süresine tabi olduğu, sanığın müsnet suçu 22.03.2009 tarihinde işlediği, 05.11.2009 tarihinde Mahkemesince savunmasının alındığı, sanığın sorgusunun yapıldığı tarih ile hükmün açıklandığı tarih arasında zamanaşımını kesen başkaca bir sebep bulunmadığı ve sanığın sorgusunun yapıldığı 05.11.2009 tarihinden itibaren, hükmün açıklandığı 13.01.2022 tarihine kadar geçen sürede olağan dava zamanaşımı süresinin dolduğu gözetilmeden, zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinde,
b. Hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanığın denetim süresi içinde işlediği suçtan dolayı mahkûm olması üzerine dosyayı ele alan Mahkemece duruşma açılıp, sanığa 5271 sayılı Kanun’un 195 inci maddesinin birinci fıkrasına göre yokluğunda karar verilebileceği ihtarını içeren usulüne uygun meşruhatlı davetiye çıkarılarak duruşmaya çağrılmasından sonra aynı Kanun’un 231 inci maddesinin onbirinci fıkrasına uygun olarak hükmün açıklanması gerekirken, duruşmadan usulüne uygun olarak haberdar edilmeyen sanığın savunması alınmadan mahkûmiyetine karar verilmek suretiyle savunma hakkının kısıtlanmasında,
İsabet görülmemiştir.
”
Şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.
II. GEREKÇE
5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesi uyarınca hâkim veya Mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Buna göre hâkim veya mahkemece verilen karar veya hükümlerin kanun yararına bozma konusu yapılabilmesi için istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmesi gerekmektedir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun (7201 sayılı Kanun) 11 inci maddesi: “Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. Vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılması yeterlidir.” hükmünü içermektedir.
İnceleme konusu somut olayda; sanık ve müdafiinin yokluğunda verilen hükmün açıklanmasına ilişkin kararın sanık müdafii yerine doğrudan sanığa tebliğinin usulsüz olması nedeniyle kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmakla, bu aşamada kanun yararına bozma yoluyla incelenmesi mümkün görülmemiştir.
III. KARAR
1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği Tebliğname’deki düşünce, hükmün henüz kesinleşmemiş olması nedeniyle yerinde görülmediğinden, 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesi uyarınca oy birliğiyle KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNİN REDDİNE,
2. Dosyanın, kanun yolu bildiriminin başvuru mercii, süresi ve yöntemi açısından şerhli davetiye ile sanık müdafiine usule uygun bildirilip, tebligat eksikliğinin ikmali ile süresinde başvuruda bulunulması halinde kanun yolu incelemesi için ilgili merciye gönderilmesini, aksi takdirde usulünce kesinleştirme işlemi yapılarak, bu aşamadan sonra kanun yararına bozma isteminde bulunulmasını teminen Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
11.04.2023 tarihinde karar verildi.