YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/15369
KARAR NO : 2023/23914
KARAR TARİHİ : 09.11.2023
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2015/51 E., 2016/56 K.
SUÇLAR : Hakaret, kasten yaralama
HÜKÜMLER : Beraat
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Düzeltilerek onama
Sanık hakkında kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduklerı, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükümleri temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Karar başlığında tarih ve sayısı belirtilen incelemeye konu Yerel Mahkemenin kararı ile sanık hakkında hakaret ve kasten yaralama suçlarından, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca beraat hükümleri kurulmuştur.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılan vekilinin temyiz sebeplerine yer vermediği 28.11.2016 tarihli süre turum dilekçesiyle kararın bozulmasını ve gerekçeli kararın tebliğini talep ettiği, gerekçeli kararın usulüne uygun tebliğine rağmen ek temyiz dilekçesini sunmadığı tespit edilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
Sanığın, kızı olan katılana suç tarihinde “O…pu” şeklinde hakaret ettiği, suç tarihinden 25-30 gün kadar öncede “Ş…siz, hayvan” dediği ve kasten yaraladığı iddia olunmuştur. Yerel Mahkemece, katılan hakkında düzenlenen adli muayene raporunda darp cebir izinin olmadığı belirtildiğinden ve katılanın soyut beyanı dışında dosyada delil bulunmadığından şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince atılı suçlardan beraat hükümleri kurulmuştur.
IV. GEREKÇE
1. Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın suçlamaları inkar etmesi, adli muayene raporunda darp cebir izinin olmadığının belirtilmesi, tarafsız tanık anlatımının bulunmaması karşısında, sanık hakkında atılı suçlardan şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince beraat hükümleri kurulması yerinde görülmüştür.
2. Kurulan hükümde, Yargıtay tarafından düzeltilmesi mümkün görülen, beraat kararının dayanağını oluşturan uygulama maddesinin gösterilmemesi suretiyle 5271 sayılı Kanun’un 230 uncu maddesinin ikinci fıkrası ve 232 nci maddesinin altıncı fıkrasına aykırı davranılması dışında bir hukuka aykırılık görülmemiştir.
V. KARAR
Gerekçe bölümünün (2) numaralı bendinde açıklanan nedenle Yerel Mahkemenin kararına yönelik katılan vekilinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükümlerin, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesi gereği hükümler fıkrasına “5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci maddesinin (e) bendi uyarınca” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükümlerin, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
09.11.2023 tarihinde karar verildi.