YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/13157
KARAR NO : 2023/23017
KARAR TARİHİ : 24.10.2023
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2019/456 E., 2020/50 K.
SUÇ : Görevi yaptırmamak için direnme
KARAR : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : İlgili kararın kanun yararına bozulması
Görevi yaptırmamak için direnme suçundan sanık …’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 265 inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları ile 62 nci maddesi gereğince 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 231 inci maddesinin beşinci fıkrası gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Çal Asliye Ceza Mahkemesinin 30.12.2009 tarihli ve 2008/169 Esas, 2009/323 Karar sayılı kararının 22.03.2010 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde 26.06.2013 tarihinde işlediği kasıtlı suçtan mahkûm edildiğinin ihbar edilmesi üzerine, hükmün açıklanması ile sanığın 5237 sayılı Kanun’un 265 inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları ile 62 nci maddesi gereğince 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Çal Asliye Ceza Mahkemesinin 31.01.2020 tarihli ve 2019/456 Esas, 2020/50 Karar sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 12.07.2023 gün ve 2023/66784 sayılı Tebliğname’si ile dava dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü:
I. İSTEM
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin;
“Çal Asliye Ceza Mahkemesinin 31/01/2020 tarihli ve 2019/456 esas, 2020/50 sayılı kararına yönelik 01/03/2021 tarihli ve 94660652-105-20-19054-2020-Kyb sayılı yazımız ile kanun yararına bozma başvurusunda bulunulması üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 07/10/2021 tarihli ve 2021/30202 esas, 2021/23761 sayılı kararı ile ” … sanık … ve katılan …’nin yokluklarında verilen 31/01/2020 tarihli kararın, sanığı aşamalarda temsil ettiği anlaşılan müdafisine tebliğ edilmediği, katılana yapılan tebligatın da usulsüz olduğu … kanun yararına bozma talebine konu edilen kararın usulünce kesinleştirilmediği … sanık … müdafisi ile katılan …’ye kararın usulünce tebliğ edilip, süresinde başvuruda bulunulması halinde istinaf incelemesi için ilgili istinaf dairesine gönderilmesini, aksi takdirde usulünce kesinleştirme işlemi yapılarak, bu aşamadan sonra kanun yararına bozma isteminde bulunulmasını teminen mahkemesine iadesine, dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE … ” şeklinde karar verilmesi üzerine sanık müdafi Avukat …’e anılan kararın 17/03/2022 tarihinde, katılana ise 03/05/2022 tarihinde usulüne uygun tebliğ edilerek kararın 08/06/2022 tarihinde kesinleştirildiği gözetilerek yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre, suç tarihi itibariyle 5237 sayılı Kanun’un 265/1 ve 265/3. maddeleri kapsamında işlenen suçların 8 yıllık olağan zaman aşımı süresine tâbî olduğu, sanığın müsnet suçu 05/07/2008 tarihinde işlediği, 02/09/2008 tarihinde mahkemesince savunmasının alındığı, sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın ise 22/03/2010 tarihinde kesinleştiği, sanığın 26/06/2013 tarihinde yeniden suç işlediği, 22/03/2010 günü işlemeye başlayan sürenin 5271 sayılı Kanun’un 231/8-son cümlesi gereğince 22/03/2010 ile 26/06/2013 tarihleri arasında durduğu, denetim süresinde işlenen suç tarihi olan 26/06/2013 tarihinden itibaren zamanaşımının yeniden işlemeye başladığı anlaşılmakla; zaman aşımının durduğu süreler mahsup edildikten sonra, sanığın sorgusunun yapıldığı 02/09/2008 tarihinden kararın verildiği 31/01/2020 tarihine kadar 5237 sayılı Kanun’un 66/1-e maddesinde düzenlenen 8 yıllık olağan dava zamanaşımı süresinin tamamlandığı nazara alınmadan, davanın düşürülmesi yerine yazılı şekilde sanığın mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir. ”
Şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.
II. GEREKÇE
Suç tarihinde yürürlükte bulunan ve zamanaşımı açısından sanık hakkında uygulanması gereken 5237 sayılı Kanun’un 66 ncı maddesi;
“(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl geçmesiyle düşer.
(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.
(3) Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır.
(5) (Değişik fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./8.mad) Aynı fiilden dolayı tekrar yargılamayı gerektiren hallerde, mahkemece bu husustaki talebin kabul edildiği tarihten itibaren fiile ilişkin zamanaşımı süresi yeni baştan işlemeye başlar.
(6) Zamanaşımı, tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs hâlinde kalan suçlarda son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlar.
(7) Bu Kanunun İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı ağırlaştırılmış müebbet veya müebbet veya on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçların yurt dışında işlenmesi hâlinde dava zamanaşımı uygulanmaz.” şeklinde,
Anılan Kanun’un 67 nci maddesi;
“(1) Soruşturma ve kovuşturma yapılmasının, izin veya karar alınması veya diğer bir mercide çözülmesi gereken bir meselenin sonucuna bağlı bulunduğu hâllerde; izin veya kararın alınmasına veya meselenin çözümüne veya kanun gereğince hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan suç faili hakkında bu karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımı durur.
(2) Bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,
halinde, dava zamanaşımı kesilir.
(3) Dava zamanaşımı kesildiğinde, zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlar. Dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması halinde, zamanaşımı süresi son kesme nedeninin gerçekleştiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlar.
(4) Kesilme halinde, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak Kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzar.” biçiminde düzenlenmiştir.
Görüleceği gibi 5237 sayılı Kanun’da bütün suçlar bakımından kesme nedenleri ortak olarak düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 67 nci maddesinin ikinci fıkrasında, suçla ilgili olarak şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi, şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi, iddianame düzenlenmesi, sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi halinde dava zamanaşımının kesileceği kabul edilmiştir.
Dava zamanaşımının durması ise, Kanun’da açıkça sayılan bazı hallerde soruşturma veya kamu davasının yürütülememesinden dolayı, bu halin ortaya çıkmasından, kalkması anına kadar geçen sürede zamanaşımının işlememesini ifade etmektedir. Zamanaşımını durduran nedenlerin varlığı halinde, zamanaşımı süresi en son kesen işlemden itibaren, durdurucu nedenin ortaya çıktığı ana kadar işleyecek, bu engelin kalkmasıyla duran zamanaşımı süresi kaldığı yerden işlemeye başlayacaktır. Zamanaşımı süresinin hesaplanmasında ise önceden işleyen süre ile sonradan işleyen süreler birbirine eklenmek suretiyle zamanaşımı süresi belirlenecektir.
Anayasa’nın 38 ici maddesinde dava zamanaşımının kanunilik ilkesi kapsamında olduğu benimsenmiş olup dava zamanaşımını durduran veya kesen nedenlerin kanunda açıkça gösterilmesi gerekir, bu nedenlerin yorum veya kıyas yoluyla genişletilmesi mümkün değildir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 07.03.2017 tarihli ve 2015/8-268 Esas ve 2017/124 Karar sayılı, 17.01.2017 tarihli ve 2015/15-536 Esas ve 2017/14 Karar sayılı, 01.03.2016 tarihli ve 2015/3-599 esas ve 2016/99 sayılı kararlarında ayrıntıları açıklandığı üzere; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zamanaşımı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihte durmaya başlayıp, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde yeni suç işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte yeniden işlemeye başlayacaktır.
Bu kapsamda inceleme konusu dava dosyası değerlendirildiğinde; sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan iddianame düzenlendiği, sanığın 02.09.2008 tarihinde savunması alınıp hakkında atılı suçtan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği, bu kararın 22.03.2010 tarihinde kesinleştiği, sanığın denetim süresi içerisinde 26.06.2013 tarihinde hakaret suçunu işlemesinden dolayı ihbar üzerine hükmün 31.01.2020 tarihinde açıklandığı anlaşılmıştır.
Sanık hakkında 3 yıl 3 ay 4 gün durma süresi de göz önüne alındığında, yargılama sürecinde olağan dava zamanaşımı süresi olan 8 yıllık sürenin dolmasıyla 5237 saylı Kanun’un 66 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi, 67 nci maddesi ve 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrası gereğince üzerine atılı suçtan kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerekirken mahkûmiyet hükmü kurulması Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.
III. KARAR
1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin KABULÜNE,
2. Görevi yaptırmamak için direnme suçundan sanık hakkında Çal Asliye Ceza Mahkemesinin 31.01.2020 tarihli ve 2019/456 Esas, 2020/50 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin üçüncü fıkrası gereği, oy birliğiyle KANUN YARARINA BOZULMASINA,
3. Bozma nedenine göre karardaki hukuka aykırılığın, 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin 4 üncü fıkrasının (d) bendi uyarınca Yargıtay tarafından giderilmesi gerektiğinden; sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan açılan KAMU DAVASININ, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca DÜŞMESİNE,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
24.10.2023 tarihinde karar verildi.