YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/12905
KARAR NO : 2023/23709
KARAR TARİHİ : 07.11.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Sulh Ceza Hakimliği
SAYISI : 2021/914 Değişik İş
SUÇ : Hakaret
İNCELEME KONUSU
KARAR : İtirazın reddi
KANUN YARARINA
BOZMA YOLUNA
BAŞVURAN : Adalet Bakanlığının istemi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : İlgili kararın kanun yararına bozulması
Hakaret suçundan şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 06.01.2021 tarihli ve 2020/37000 soruşturma, 2021/743 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Konya 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 26.02.2021 tarihli ve 2021/914 Değişik İş sayılı kararının Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.06.2023 gün ve 2023/59315 sayılı Tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü:
I. İSTEM
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin;
“5271 sayılı Kanun’un 160 ıncı maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2 nci maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172 nci maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3 üncü maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar nazara alındığında,
Dosya kapsamına göre, müştekinin kayın pederinin cenazesinde kaynının kendisine “adi, şerefsiz” demek suretiyle hakaret ettiğinden bahisle şikâyetçi olması üzerine yapılan soruşturma sonucunda, Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca atılı suçun işlendiğine dair müştekinin soyut beyanı dışında somut delil ve emareye rastlanmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verilmiş ise de; soruşturma kapsamında ifadesi alınan tanıklar … ve ….’ın şüphelinin cenaze evinde alenen müştekiye hakaret ettiğini doğrulaması karşısında, şüpheli hakkında hakaret suçundan kamu davası açmaya yeterli delil bulunduğu, delillerin takdir ve değerlendirme yetkisinin mahkemeye ait olduğu cihetle, itirazın kabulü ile kamu davasının açılmasına karar verilmesi yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.”
Şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.
II. GEREKÇE
5271 sayılı Kanun’un 160 ıncı maddesinin birinci fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.” İkinci fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” 170 inci maddesinin ikinci fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler.” 172 nci maddesinin birinci fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un 6545 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten sonraki “Cumhuriyet savcısının kararına itiraz” başlıklı 173 üncü maddesinde ise;
“(3) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, O yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.
(4) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.” hükümleri yer almaktadır.
Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır.
Bir fiilin işlendiği haberinin alınması üzerine, suçu takibe yetkili makamlar tarafından derhal hazırlık soruşturmasına başlanmasını ifade eden ilkeye “araştırma mecburiyeti ilkesi”; hazırlık soruşturmasının neticesinde fiilin takibini gerektirecek hususlarda fiilin ve failin belli olması, yeterli emareler teşkil edecek vakıaların bulunması, başka bir ifade ile, şüphelerin ciddi olduğunun tespit edilmesi ve dava şartlarının gerçekleşmiş olması durumunda, yetkili makam tarafından kamu davasının açılmasını ifade eden ilkeye ise “kamu davasını açma mecburiyeti ilkesi” denilmektedir.
Diğer taraftan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 13 üncü maddesi uyarınca da, temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen kimselere etkili bir başvuru yapma hakkı tanınması zorunlu olup, anılan hükmün uygulanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında, (Örn: Vilko E. – Finlandiya kararı 2007; Sürmeli – Almanya kararı 2006) etkili başvuru yolunun hem teoride, hem pratikte erişilebilir, yeterli ve etkili olması gerektiği belirtilmektedir.
İncelenen dosyada, şikâyetçinin kayınpederinin cenazesinde kaynı olan şüphelinin kendisine “adi, şerefsiz” demek suretiyle hakaret ettiğini iddia etmesi, tanık olarak dinlenilen Z.B.’nin “…adi şerefsizler diye bağırdı bende bunun üzerine kime bağırıyorsun dedim, bana sana bağırmıyorum Ayşe’ye bağırıyorum dedi” ve tanık R.B.’nin “… ortama adi şerefsizler diye bağırdı ben de bunun üzerine ortamı sakinleştirmek için yana geldim bu sırada dayım …’e şefiz adi sizin gibi insan görmedim diye bağırdı” şeklinde beyanlarda bulunarak olayı doğrulamaları karşısında; 5271 sayılı Kanun’un 170 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dosyadaki mevcut delillerin şüpheli hakkında hakaret suçundan iddianame düzenlenebilmesi için suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu, şüphelinin eyleminin sübut bulup bulmadığı hususunun, lehine ve aleyhine toplanacak tüm kanıtların, mahkemece birlikte tartışılıp değerlendirilmesi ve sonucu belirlenmesi gerektiği gözetilmeden; şikâyetçi vekilinin belirtmiş olduğu tanıkların olayı doğrulamadığı, şüphelinin üzerine atılı suçlamayı kabul etmediği, bu nedenle şikâyetçinin soyut beyanı dışında herhangi bir somut delil ve emareye rastlanılmadığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar ve bu karara itiraz sonucunda verilen itirazın reddine dair mercii kararı hukuka aykırı bulunmuştur.
III. KARAR
1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin KABULÜNE,
2. Konya 2. Sulh Ceza Hakimliğinin, 26.02.2021 tarihli ve 2021/914 Değişik İş sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin üçüncü fıkrası gereği, oy birliğiyle KANUN YARARINA BOZULMASINA,
3. 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına
07.11.2023 tarihinde karar verildi.