Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2023/12289 E. 2023/21220 K. 19.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/12289
KARAR NO : 2023/21220
KARAR TARİHİ : 19.09.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2018/1246 E., 2019/568 K.
SUÇ : İmar kirliliğine neden olma
KARAR : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : İlgili kararın kanun yararına bozulması

İmar kirliliğine neden olma suçundan sanığın mahkumiyetine dair Bursa 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.12.2019 tarihli ve 2018/1246 Esas, 2019/568 Karar sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 15.06.2023 tarih ve KYB-2023/57839 sayılı Tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü:
I. İSTEM
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, kanun yararına bozma isteminin;
Dosya kapsamına göre, sanığın, … ili … ilçesi … Mahallesinde yer alan adreste ruhsatsız kaçak inşaat yaptığının tespit edildiğinden bahisle … Belediyesince düzenlenen 12/07/2018 tarihli yapı tespit ve tatil zaptı tutanağına istinaden açılan kamu davası üzerine yapılan yargılama neticesinde mahkûmiyetine karar verilmiş ise de, sanık hakkında aynı olay ile ilgili yargılamanın devam ettiği Bursa 22. Asliye Ceza Mahkemesinin 2020/203 esas sayılı dosyasının incelenmesinde, dosyada mevcut olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı … Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonunun 14/03/2019 tarihli ve 2019/26 sayılı kararı ile belirtildiği üzere, kaçak yapıya konu yerin, Mülga … Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 21/06/2003 tarihli ve 9893 sayılı kararı ile Mülga BKTVKB Kurulu’nun 11/02/2005 tarihli ve 398 sayılı kararı ile 1. Derecede sit alanında yer aldığının belirtildiği anlaşılmakla,
Benzer bir olay nedeni ile Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 16/12/2021 tarihli ve 2021/35324 esas, 2021/29476 karar sayılı ilâmı ile de; “… Davaya konu yerin sit alanında ve eski eser bitişiğinde kaldığının iddianamede belirtilmesi nedeniyle 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan da kamu davası açılmış sayılmasının gerekmesi ve … Belediye Başkanlığı tarafından dosyaya sunulan yazılarda, ilgili parselin kentsel sit alanı ve 3. derece Arkeolojik Sit alanında kaldığının belirtilmesi karşısında, izinsiz imalatın, 2863 sayılı Yasaya aykırılık niteliğinde olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve TCK’nın 44. maddesinde tanımlanan fikri içtima kuralları da göz önünde bulundurulup, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken….” şeklinde belirtildiği üzere,
Suça konu yerin sit alanında kalması nedeni ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet suçundan da kamu davası açılmış sayılmasının gerekmesi karşısında, yapılan kaçak yapının, 2863 sayılı Kanun’a aykırılık niteliğinde olup olmadığının tespit edilmesi ve 5237 sayılı Kanun’un 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima kuralları da göz önünde bulundurulup, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.
II. GEREKÇE
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 09.06.2015 tarihli ve 2013/1-713 Esas, 2015/203 Karar sayılı içtihadında; 5237 sayılı Kanun’un hazırlanmasında kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır ilkesi esas alınmış, dolayısıyla da gerçek içtima kuralı benimsenmiştir. Nitekim Adalet Komisyonu raporunda bu husus; Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, “kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır.” şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimai bölümünde belirlenmiştir. “Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır.” şeklinde ifade edilmiştir. (TBMM Adalet Komisyonu’nun 03.08.2004 gün ve 1/593-60 sayılı Raporu). Bu kuralın istisnaları ise, 5237 sayılı Kanun’un suçların içtimai bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde düzenlenmiştir.
765 sayılı Kanun’da, aynı nev’iden fikri içtima ile farklı nev’iden fikri içtima tek madde halinde ve Kanun’un 79 uncu maddesinde düzenlenmiş iken, 5237 sayılı Kanun’da bu iki hal birbirinden ayrılarak, aynı nev’iden fikri içtima, zincirleme suçun düzenlendiği 43 üncü maddenin ikinci fıkrasında, farklı nev’iden fikri içtima ise 44 üncü maddesinde düzenlenmiştir.
Farklı nev’iden fikri içtima 5237 sayılı Kanun’un 44 üncü maddesinde; “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş olup, hükmün uygulanabilmesi için işlenen bir fiille birden fazla farklı suçun oluşması gerekmektedir.
Kanun koyucu, işlediği bir fiille birden fazla farklı suçu işleyen failin, fiilin tek olması nedeniyle en ağır ceza ile cezalandırılmasını yeterli görmüş, bu şekilde “non bis in idem” kuralı gereğince bir fiilden dolayı kişinin birden fazla cezalandırılmasının da önüne geçilmesini amaçlamış, “erime sistemi”ni benimsemek suretiyle, bu suçlardan en ağırının cezasının verilmesi ile yetinilmesini tercih etmiştir.

Bu bağlamda, tek fiil veya bir fiil den ne anlaşılması gerektiğinin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Doğal anlamda gerçekleştirilen her bedeni hareket ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de, hukuki anlamda hareketin tek olması ile ifade edilmek istenen husus, doğal anlamda birden fazla hareket bulunsa dahi, bu hareketlerin, hukuki nedenlerden dolayı değerlendirmede birlik oluşturması suretiyle tek hareket olarak kabulüdür. Fikri içtimada da, fiil ya da hareketin tek olması, doğal anlamda değil hukuksal anlamda tekliği ifade etmektedir. Bir kısım suçların işlenmesi sırasında doğal olarak birden fazla hareket yapılmakta ise de, ortaya konulan bu davranışlar suçun kanuni tanımında yer alan hukuki anlamdaki “tek bir fiili” oluşturmaktadır. (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, 6. Bası, Ankara, 2013, s. 484 – 495)
5237 sayılı Kanun’un genel hükümleri arasında yer alan fikri içtima kuralları, şartların varlığı halinde bulunması halinde kural olarak her suç için uygulanabilir ise de, kanun koyucunun açıkça istisna öngördüğü hallerde bu kuralın uygulanma ihtimali bulunmamaktadır. Nitekim 5237 sayılı Kanun’un 212 nci maddesinde, sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunacağı belirtilerek, açıkça fikri içtima hükümlerinin uygulanması engellenmiştir.
Görüldüğü gibi, “kanuni istisnalar dışında, hukuki anlamda tek bir fiille birden fazla farklı suçun işlenmesi halinde, bu suçlardan en ağır cezayı gerektirenin cezasına hükmolunması kanun gereği olup, suçların olası kastla veya doğrudan kastla işlenmiş olması da varılan bu sonucu değiştirmeyecektir.” şeklinde 5237 sayılı Kanun’un 44 üncü maddesi uyarınca fikri içtima hükümlerinin uygulanması ile ilgili değerlendirmede bulunulmuştur.
İnceleme konusu somut olayda; sanığın, … İli … İlçesi … Mahallesinde yer alan adreste ruhsatsız kaçak inşaat yaptığının tespit edildiğinden bahisle … Belediyesince düzenlenen 12.07.2018 tarihli yapı tespit ve tatil zaptı tutanağına istinaden açılan kamu davası üzerine yapılan yargılama neticesinde mahkûmiyetine karar verilmiş ise de, sanık hakkında aynı olay ile ilgili yargılamanın devam ettiği Bursa 22. Asliye Ceza Mahkemesinin 2020/203 esas sayılı dosyasının incelenmesinde, dosyada mevcut olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı … Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonunun 14.03.2019 tarihli ve 2019/26 sayılı kararı ile belirtildiği üzere, kaçak yapıya konu yerin, Mülga … Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 21.06.2003 tarihli ve 9893 sayılı kararı ile Mülga BKTVKB Kurulu’nun 11.02.2005 tarihli ve 398 sayılı kararı ile 1. Derecede sit alanında yer aldığının belirtilmesi karşısında; sanığın aynı eylemi nedeniyle hakkında 2863 sayılı Kanuna aykırılık ve imar kirliliğine neden olma suçlarından iddianame düzenlendiği, 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan açılan davanın halen derdest olduğu, ancak imar kirliliğine neden olma suçundan verilen 10 ay hapis cezasının istinaf edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmasına karşın, 5237 sayılı Kanun’un 44 üncü maddesi gereğince en ağır yaptırım içeren suç açısından hüküm kurulması gerekirken, imar kirliliğine neden olma suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması Kanuna aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.

III. KARAR
1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin KABULÜNE,
2. Bursa 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.12.2019 tarihli ve 2018/1246 Esas, 2019/568 Karar sayılı kararının, 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesi gereği, oy birliğiyle KANUN YARARINA BOZULMASINA,

5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (b) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
19.09.2023 tarihinde karar verildi.