YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/6101
KARAR NO : 2021/8453
KARAR TARİHİ : 10.03.2021
K A R A R
Tehdit ve kasten yaralama suçlarından sanık …’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/2, 86/3-e, 29/1 (2 kez), 106/1 ve 62. (2 kez) maddeleri uyarınca 2 defa 3 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve cezalarının 5237 sayılı Kanun’un 58/6. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine dair Karşıyaka 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/01/2020 tarihli ve 2019/518 esas, 2020/8 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında: “Dosya kapsamına göre, 5237 sayılı Kanun’un 58/1-2. maddesinde yer alan “(1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır.(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı; a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl, geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme karşısında, sanığın adlî sicil kaydında yer alan ve tekerrüre esas alındığı anlaşılan İstanbul Anadolu 29. Asliye Ceza Mahkemesinin 02/04/2013 tarihli ve 2012/148 esas, 2013/227 sayılı 7.300,00 Türk lirası adli para cezasına konu kararının 27/01/2016 tarihinde infaz edildiği, yargılama konusu suçun ise 5237 sayılı Kanun’un 58/2-b bendinde düzenlenen 3 yıllık süreden sonra 08/06/2019 tarihinde işlendiği ve bu sebeple anılan kararın tekerrüre esas alınamayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
5237 sayılı TCK’nın “suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlıklı 58. maddesinde;
“(1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.
(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;
a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,
b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,
Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.
(6) Tekerrür hâlinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.
(7) Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir.” hükümlerine yer verilmiştir.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun ”Mahkûmiyet hükmünün yorumunda ve çektirilecek cezanın hesabında duraksama” taşıyan 98/1. maddesinde ”Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.” amir hükmü uyarınca, bu hususun infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı kabul edilmiştir.
İnceleme konusu somut olayda; sanığın adli sicil kaydında bulunan İstanbul Anadolu 29. Asliye Ceza Mahkemesinin 02/04/2013 tarihli ve 2012/148 esas, 2013/227 sayılı 7.300,00 Türk lirası adli para cezasına dair hükmün, 05/06/2014 tarihinde kesinleştiği ve 27/01/2016 tarihinde de infaz edildiği, yukarıda belirtilen TCK’nın 58/2-b maddesinde öngörülen infazından itibaren üç yıllık süreden sonra, 08/06/2019 tarihinde bu dosya kapsamındaki tehdit ve kasten yaralama suçlarının işlenmesi karşısında, söz konusu kararın tekerrüre esas alınamayacağı,
Ancak, öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay Ceza Dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun ”Mahkûmiyet hükmünün yorumunda ve çektirilecek cezanın hesabında duraksama” başlığını taşıyan 98/1. maddesinde ”Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.” amir hükmü uyarınca, bu hususun infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı kabul edildiğinden, kesinleşen hükmün infazı sırasında tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının yeniden değerlendirilmesi imkanının bulunduğu ve şu aşamada kanun yararına bozma yoluyla giderilmesi gereken bir hukuka aykırılık tespit edilmediği anlaşıldığından kanun yararına bozma talebinin reddine karar verilmiştir.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK’nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığı’na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 10/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.