YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/460
KARAR NO : 2021/10210
KARAR TARİHİ : 22.03.2021
KARAR
Görevi yaptırmamak için direnme suçundan sanık …’ün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 265/1, 265/4 ve 43/2. maddeleri gereğince 11 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Küçükçekmece 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/10/2012 tarihli ve 2011/169 esas, 2012/1352 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında;
“Dosya kapsamına göre; sanık …’ün polis memuru olan müşteki sanıklara yönelik “Siz kimsiniz ulan, keserim sizi ulan” şeklinde sözler söyleyerek bıçak sallaması sebebiyle, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 01/03/2011 tarihli iddianame ile sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a ve 125/3-a maddeleri uyarınca hakaret ve tehdit suçlarından cezalandırılması talebiyle kamu davası açılması üzerine yapılan yargılama sonucunda, sanığın hakaret suçundan beraatine, görevi yaptırmamak için direnme suçu yönünden mahkumiyetinne karar verilmiş ise de; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 225. maddesinde yer alan, “(1)Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. (2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” şeklindeki düzenleme ile aynı Kanun’un 226/1. maddesindeki “Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.” biçimindeki hüküm karşısında, iddianamede anlatılan olaya ilişkin kanun maddesi değiştiğinde sanığa ek savunma hakkı verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinde düzenlenen kanun yararına bozma kesin olan ya da temyiz edilmeden kesinleşen hükümlere karşı başvurulan olağanüstü bir yasa yoludur.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” konu başlıklı 21. maddesi; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkra uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar” hükmünü taşımaktadır.
Anılan Yasanın uygulanmasına yönelik olarak çıkarılan Tebligat Tüzüğü’nün de konuya ilişkin 28. maddesinin birinci fıkrasında ise tebliğ yapılacak muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiç biri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerektiği düzenlenmiştir.
İnceleme konusu somut olayda; gerekçeli kararın sanığa tebliğine ilişkin evrakta, muhatabın nerede olduğuna ilişkin beyanın hangi komşu tarafından ifade edildiğinin ve hangi komşu tarafından sanığa haber verileceğinin gösterilmediği, şerhin son kısmında ise komşunun ismini vermekten imtina ettiğine dair şerhin bulunduğu anlaşılmakta ise de; Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 19/09/2018 tarihli ve 2016/12791 esas, 2018/8413 karar sayılı ve 3. Hukuk Dairesinin 11/02/2019 tarihli ve 2017/5224 esas, 2019/901 karar sayılı ilamlarında belirtildiği üzere, beyanda bulunan ve haber verilen komşunun açık kimliğinin tebliğ mazbatasında gösterilmediği durumda, tebliğ memurunun gerçekten muhatabın adresine gittiği fakat bulamadığı hususunun belgelenmediği, yapılan işlemin tebliğ memurunun soyut beyanından ibaret kaldığı ve tebligattan haberdar edilen kişi sadece imzadan imtina etme hakkına sahip olup, isim vermekten imtina edemeyeceğinden sanığa yapılan tebligatın usulsüz olduğu ve kararın kesinleşmediği anlaşıldığından kanun yararına bozma talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, kanun yararına bozma yoluna konu edilebilecek kesinleşmiş bir karar bulunmadığı anlaşıldığından, CMK’nın 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 22/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.