Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2021/39941 E. 2022/8778 K. 29.03.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/39941
KARAR NO : 2022/8778
KARAR TARİHİ : 29.03.2022

K A R A R

Tehdit suçundan sanık …’un, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2.cümle, 29 ve 62. maddeleri gereğince 18 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanık …’nın ise aynı Kanun’un 106/1-2.cümle, 29, 62 ve 52. maddeleri uyarınca 360,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanık …’un cezasının anılan Kanun’un 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, sanık … yönünden kurulan hükmün ise 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince açıklanmasının geri bırakılmasına dair … Asliye Ceza Mahkemesinin 11/12/2020 tarihli ve 2018/1053 esas, 2020/986 sayılı kararının Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 07/09/2021 gün ve 2021/95693 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında;
“1-Sanık … yönünden yapılan incelemede;
a) 5237 sayılı Kanun’un 50/3. maddesinde yer alan “Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.” şeklindeki hüküm gereğince, suç tarihinden önce hapis cezasına mahkûm edilmediği anlaşılan sanıklar hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezasının anılan Kanun’un 50/3. maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasındaki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde,
b) … Asliye Ceza Mahkemesinin 11/12/2020 tarihli kararı ile “sanığın adli sicil kaydında tekerrüre esas sabıka kaydı bulunduğu, adli sicil kaydında mahkumiyetlerinin bulunduğu dikkate alındığında, tekrar suç işlemeyeceğine yönelik mahkememizde olumlu kanaat oluşmadığından hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümleri ve erteleme hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına,…sanığın cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine” karar verilmiş ise de; dosyada mevcut adli sicil kaydı incelendiğinde, sanık …’a ait adli sicil ve arşiv kaydınını bulunmadığına ilişkin bir açıklamanın yer aldığı gözetilmeden, Mahkemesince suç tarihinden önce hakkında mahkumiyet hükmü verilmemiş sanığın cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesinde ve yine aynı gerekçe ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile 5237 sayılı Kanun’un 51. maddesinde yer alan erteleme hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesinde,
2-Sanık … yönünden yapılan incelemede;
a) Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 18/06/2015 tarihli ve 2015/1808, 2015/27252 karar sayılı ilamı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19.02.2008 gün ve 2018/346-25 sayılı ilamında yer alan, “…Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, mahkumiyet kararı olmadığı gibi, davayı esastan sonuçlandıran bir hüküm değildir.” şeklindeki açıklamalar karşısında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin sanık lehine kazanılmış hak teşkil etmeyeceği, ayrıca olağanüstü ve istisnaî kanun yolu olan kanun yararına bozmanın aleyhe tesir etmeme ve sonuca etkili bir durum meydana getirmeme yasağının da uygulama alanı bulamayacağı değerlendirilerek yapılan incelemede;
Sanığın daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkumiyeti bulunmadığından yasal koşullarının oluştuğu gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise de; dosyada yer alan adli sicil kaydında sanığın daha önceden işlediği kasıtlı suçlarına ilişkin kayıtların yer aldığı, bu halde sanığın suç tarihinden önce kasıtlı bir suçtan mahkum olması sebebiyle 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde;
b) Adli sicil kaydına göre, sanığın, 15/01/2018 tarihinde kesinleşen … Asliye Ceza Mahkemesinin 08/12/2016 tarihli ve 2016/596 esas, 2016/721 sayılı kararı ile hakaret suçundan 5.700,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve bu kararın kesinleşmesinden sonra 01/08/2018 tarihinde atılı tehdit suçunu işlediğinin anlaşılması karşısında, mükerrir sanık hakkında hapis cezasına hükmolunduktan sonra 5237 sayılı Kanun’un 58/1. maddesinde yer alan “Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.” şeklindeki düzenleme nazara alınarak, sanığın cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesinde;
c) Sanığın üzerine atılı tehdit suçu nedeniyle hakkında uygulanan 5237 sayılı Kanun’un 106/1-2.cümle maddesinde hapis veya adlî para cezasının seçimlik ceza olarak öngörülmesi karşısında, 5237 sayılı Kanun’un 58/3. maddesinde yer alan, “Tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezası hükmolunur.” şeklindeki düzenlemeye aykırı olarak adli para cezasına hükmedilmesinde, İsabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
1-Sanık … yönünden yapılan incelemede;
a)5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50. maddesinin 1. fıkrasında, kısa süreli hapis cezasının suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre, maddede sayılan seçenek yaptırımlara çevrilebileceği düzenlenmiş, aynı Kanun’un 3. fıkrasında ise, “Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.” hükümlerine yer verilmiştir.
İnceleme konusu somut olayda, anılan Kanun hükümleri dikkate alınarak yapılacak değerlendirmeye göre, suç tarihinden önce adli sicil ve arşiv kaydı bulunmayan sanığa, 5237 sayılı TCK’nın 106/1-2.c.,29/1 ve 62/1 maddeleri uyarınca verilen 18 günlük hapis cezasının, TCK’nın 50/3. maddesindeki amir hüküm gereğince, anılan maddenin 1. fıkrasında belirtilen seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmesi zorunluluğu gözetilmeden, hapis cezasına mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır.
b)5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için ise öncelikle,
– Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
– Suçun CMK’nın 231. maddesinin 14. fıkrasında yazılı suçlardan olmaması,
– Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
– Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itirazının olmaması,
– Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesine ilişkin koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Anılan bu objektif koşulların gerçekleşmesi ile birlikte ayrıca “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasına” ilişkin takdire dayalı subjektif koşulun da gerçekleşmesi halinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanması olanağı bulunmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16/02/2010 tarih ve 4/253-28 sayılı kararında da belirtildiği üzere, “sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi, objektif koşulların (mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, sanığın kabulü, zararın giderilmesi) varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmalıdır.”
Kanun yararına bozma konusu yapılan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için, CMK’nın 231. maddesinde sayılan objektif ve subjektif koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Objektif koşulların değerlendirilmesindeki hatalar kanun yararına bozma konusu olabilecekken, subjektif koşula yönelik hukuka uygun gerekçeler takdire ilişkin olduğundan, kanun yararına bozma konusu yapılamayacaktır. Bununla birlikte, sanık veya müdafiinin bu kurumun lehlerine uygulanmasına yönelik talepleri bulunması ve objektif koşulların oluşmasına karşın, koşullu bir düşme nedeni olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun yasal bağlamda tartışılmaması da, yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık kabul edilerek, kanun yararına bozma konusu yapılabilecektir.
Ayrıca;5237 sayılı TCK’nın “Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular” başlıklı 58. maddesinde;
“(1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.
(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;
a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,
b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,
Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.
(3) Tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur.
(4) Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar ve sırf askerî suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz. Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları hariç olmak üzere; yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.
(5) Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.
(6) Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.
(7) Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir.
(8) Mükerrirlerin mahkûm olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması, kanunda gösterilen şekilde yapılır.
(9) Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir.” hükmüne yer verilmiştir.
TCK’nın “Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar” başlıklı 50 maddesinin 5. fıkrasında, “Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir.” hükmü düzenlenmiş, aynı Kanunun 45. maddesinde ise “Suç karşılığında uygulanan yaptırım olarak cezalar, hapis ve adlî para cezalarıdır.” hükmü yer almıştır.
İnceleme konusu somut olayda, suç tarihi itibariyle adli sicil ve arşiv kaydı bulunmayan sanık hakkında, “fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları” olumlu değerlendirilerek TCK’nın 62.maddesi uygulanmış, “sanığın adli sicil kaydında tekerrüre esas sabıka kaydı bulunduğu, adli sicil kaydında mahkumiyetlerinin bulunduğu dikkate alındığında, tekrar suç işlemeyeceğine yönelik mahkememizde olumlu kanaat oluşmadığından hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümleri ve erteleme hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına,…sanığın cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine” şeklindeki gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmamasına karar verilmiştir. Adli sicil ve arşiv kaydına göre, sanık hakkında herhangi bir mahkumiyet hükmü bulunmamaktadır. Sanığın 04/06/2019 tarihli savunmasında, mahkumiyet kararı verilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasını kabul ettiğini beyan etmiştir.
Bu nedenle, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış sanık hakkında, dosya kapsamına göre, yükletilen tehdit suçundan dolayı somut (maddi) zarar da oluşmadığı ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun objektif şartlarının bulunduğu anlaşılmakla, mahkemece subjektif koşul da yasal bağlamda değerlendirilerek sonucuna göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma olanağının değerlendirilmesi gerekir.
Ayrıca, tekerrüre esas alınan … Asliye Ceza Mahkemesinin 15/01/2018 tarihinde kesinleşen 2016/596 esas, 2016/721 karar sayılı hükmün, sanığın sabıka kaydında yer alan bir hüküm olmaması, sanığın adli sicil kaydında başkaca tekerrüre esas hükümlülüğünün de bulunmaması karşısında; anılan hükümlülüğün tekerrüre esas alınamayacağı gözetilmeden, cezanın TCK’nın 58/6. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi hukuka aykırıdır.
2-Sanık … yönünden yapılan incelemede;
a)Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun’un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanun’un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin altıncı fıkrasına, 25/07/2010 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle “sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” cümlesi eklenmiş, yine maddenin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesiyle “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez” cümlesi eklenmiştir.
İnceleme konusu somut olayda, sanığın adli sicil kaydında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel tekerrüre esas kasıtlı suçtan sabıkasının bulunması karşısında; sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyeceği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
b)TCK’nın “Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlıklı 58. maddesinin 1. fıkrasında; “Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.” düzenlemesine yer verilmiştir.
İnceleme konusu somut olayda, sanığa ait Uyap ortamından alınan adli sicil kaydı incelendiğinde, … Asliye Ceza Mahkemesi’nin 08/12/2016 tarihli ve 2016/596 esas, 2016/721 sayılı kararı ile sanık hakkında hakaret suçundan 5.700,00 Tl. adli para cezasına hükmedildiği, kararın 15/01/2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. İnceleme konusu olayın suç tarihi 01/08/2018 olup, … Asliye Ceza Mahkemesi’nin ilamının kesinleşmesinden sonra işlendiğinden bu ilam tekerrüre esastır. Sanığın cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin karar verilmemesi hukuka aykırıdır.
c)TCK’nın “Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlıklı 58. maddesinin 3. fıkrasında; “Tekerrür hâlinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur” düzenlemesine yer verilmiştir.
Buna göre, hapis ve adli para cezasının seçenek yaptırım olarak düzenlendiği suçlarda, hakimin takdir hakkı olmasına rağmen, sanığın mükerrir olması durumunda kanun koyucu hakime takdir hakkı bırakmamış, temel cezanın türünü bizzat kendisi belirlemiştir.
İnceleme konusu somut olayda, sanık hakkında tehdit suçundan TCK’nın 106/1-2.c. maddesi uyarınca düzenlenen seçenek yaptırımlardan adli para cezası tercih edilerek hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Yerel Mahkemece, sanığın, mükerrir olması nedeniyle TCK’nın 58/3. maddesi gereği tehdit suçundan TCK’nın 106/1-2.c. maddesi uyarınca düzenlenen seçenek yaptırımlardan hapis cezası tercih ederek hüküm kurması gerekirken, adli para cezası seçilerek yaptırım belirlenmesi hukuka aykırıdır.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1- Tehdit suçundan sanıklar … ve … hakkında … Asliye Ceza Mahkemesinin 11/12/2020 tarihli ve 2018/1053 esas, 2020/986 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca, BOZULMASINA,
2- CMK’nın 309. maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 29/03/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.