YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/30196
KARAR NO : 2022/2879
KARAR TARİHİ : 18.01.2022
KARAR
Hakaret suçundan suça sürüklenen çocuk … hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 31/3,62 ve 52/2 maddeleri gereğince 1000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına dair …. Çocuk Mahkemesinin 16/10/2018 tarihli ve 2018/378 esas, 2018/655 sayılı kararının Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 15/04/2021 gün ve 2021/41580 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında “Suça sürüklenen çocuğun bir suç işleme kararı icrası kapsamında işlemiş olduğu tehdit suçu nedeniyle verilen …. Çocuk Mahkemesinin 16/10/2018 tarihli ve 2018/378 esas, 2018/655 sayılı kararının, … Bölge Adliye Mahkemesi …Ceza Dairesinin 31/12/2019 tarihli ve 2018/4333 esas, 2019/3202 sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek kesinleştiğinin anlaşılması karşısında, karar aleyhine kanun yararına bozma yoluna gidilmesine kanunî imkân bulunmamakla birlikte, Cumhuriyet Savcısı tarafından istinaf başvurusunun esastan red kararına karşı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308/A maddesi kapsamında mahallinde itiraz yoluna başvurulabileceği değerlendirilerek yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre, …Çocuk Mahkemesinin 2018/378 esas sayılı dosyasındaki suç tarihinin 13/02/2014, iddianame düzenleme tarihinin ise 30/04/2014 olduğu, …Çocuk Mahkemesinin 2018/380 esas sayılı dosyasındaki suç tarihinin 17/02/2014, iddianame düzenleme tarihinin ise 18/03/2014 olduğu, her iki suçun da ilk iddianamenin düzenlenme tarihinden önce işlendiği ve hukukî kesinti olmadığı, anılan iki dosyada da sanığın üzerine atılı eylemlerin aynı mahiyette olduğu dikkate alınarak, bu eylemlerin bir suç işleme kararı icrası kapsamında aynı müştekiye karşı işlendiği anlaşıldığından, dosyaların birleştirilmesi ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesinde öngörülen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeksizin her bir eylem için ayrı ayrı ceza verilmesinde isabet görülmemiştir” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
5237 sayılı TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde, bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişinin altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmişken, anılan Kanun maddesinin ikinci fıkrasının “a” bendinde, tehdidin silahla işlenmesi halinde failin iki yıldan beş yıla kadar cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
5237 sayılı TCK’nın “Zincirleme Suç” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrasında; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” şeklinde zincirleme suç tanımlanmış, ikinci fıkrasında ise; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.” denilmek suretiyle zincirleme suçtan farklı bir müessese olan, aynı nev’iden fikri içtima kuralı düzenlenmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu sistematiğinde, kural olarak yasadaki suç tanımına uygun her bir netice ayrı bir suç oluşturmasına karşın, bu kuralın istisnalarına, TCK’nın “suçların içtimaı” bölümünde, 42, 43 ve 44. maddelerine yer verilmiştir. Aynı nev’iden fikri içtima halinde, fiil yani hareket hukuksal anlamda tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Bu durumda hareket tek olduğu için, fail hakkında tek bir ceza verilecek, ancak bu ceza mağdur sayısı fazla olduğu için, TCK’nın 43/1. maddesine göre artırılacaktır. (Ceza Genel Kurulunun 05/06/2012 tarih ve 15/491-219 sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun 14/01/2014 gün ve 384-2, 03/12/2013 gün ve 1475-577, 30/05/2006 gün ve 173-145, 08/07/2003 gün ve 189-207, 13/10/1998 gün ve 205-304, 20/03/1995 gün ve 48-68 ile 02/03/1987 gün ve 341-84 sayılı kararlarında “aynı suç işleme kararı” kavramından, kanunun aynı hükmünü birçok kez ihlal etme hususunda önceden kurulan bir plan, genel bir niyetin anlaşılması gerektiği, bu bağlamda failin suçu işlemeden önce bir plan yapmasının veya bu suça niyet etmesinin, fakat fiili bir defada yapmak yerine, kısımlara bölmeyi ve o surette gerçekleştirmeyi daha uygun görmesinin, hareketinin önceki hareketinin devamı olmasının ve tüm hareketleri arasında sübjektif bir bağlantı bulunmasının anlaşılması gerektiği kabul edilmiş, ilk eylemle ikinci eylem arasında makul sayılamayacak uzunca bir sürenin geçmesinin, sanığın aynı suç işleme kararıyla değil, çıkan fırsatlardan yararlanmak suretiyle suçu işlediğini gösterdiği belirtilmiştir.
Ceza Genel Kurulu’nun 15/03/2016 tarihli ve 2014/10-847 esas, 2016/128 sayılı kararında belirtildiği üzere, suç kastından daha geniş bir anlamı içeren suç işleme kararı, suç kastından daha önce gelen genel bir karar ve niyeti ifade etmektedir. Önce suç işleme kararı verilmekte ve bundan sonra bu genel kararın icrası farklı zamanlardaki suçlarla gerçekleştirilmektedir. Kararın gerçekleştirilmesi için gerekli suçların her birinde ayrı suç kastları, bir başka deyişle bir suç için gerekli olan maddi ve manevi unsurlar ayrı ayrı yer almaktadır. Böylece suç işleme kararı denilen genel plân, niyet veya karar, zinciri oluşturan ve her biri birbirinden bağımsız olan suçları birbirine bağlayan ortak bir zemini oluşturur. Suç işleme kararının yenilenip yenilenmediği, birden çok suçun aynı karara dayanıp dayanmadığı, aynı zamanda suçlar arasındaki süre ile de ilgilidir. İşlenen suçların arasında kısa zaman aralıklarının olması suç işleme kararında birlik olduğuna; uzun zaman aralıklarının olması ise suç işleme kararında birlik olmadığına karine teşkil edebilecektir. Yine de çeşitli suçlar arasında az veya çok uzun zaman aralığının var olması, bu suçların aynı suç işleme kararının etkisi altında işlendiğini ya da işlenmediğini her zaman göstermeyecektir. Diğer bir anlatımla, sürenin uzunluğu kararın yenilendiğini düşündürebileceği gibi, kısalığı da her zaman kararın yürürlükte olduğunu göstermeyebilecektir. Diğer taraftan, hukuki veya fiili kesintiler olduğunda farklı değerlendirmeler yapılması mümkündür. Ancak bu değerlendirme her olayda ayrı ayrı ve diğer şartlar da dikkate alınarak yapılmalıdır. Bu nedenle, başlangıçta belirli bir süre geçince suç işleme kararı yenilenmiş ya da değişmiş olur demek, soyut ve delillerden kopuk bir değerlendirme olacaktır. Failin iç dünyasını ilgilendiren bu kararın varlığının her olayın özelliğine göre suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesindeki özellikler, fiillerin işlendikleri yer ve işlenme zamanı, fiiller arasında geçen süre, korunan değer ve yarar, hareketin yöneldiği maddi konunun niteliği, olayların oluşum ve gelişimi ile dış dünyaya yansıyan diğer tüm özellikler değerlendirilerek belirlenmesi gerekecektir. Görüldüğü üzere, zincirleme suçun oluşumu için işlenen suçlar arasında ne kadar zaman geçmesi gerektiği konusunda genel ve mutlak bir kural koymak mümkün olmadığından, hangi süre içerisinde işlenirse işlensin, işlenen suç başlangıçtaki genel niyete veya suç işleme konusundaki tek karara dayanıyor ise zincirleme suç hükümleri uygulanacak, ancak işlenen suç failin yeni bir suç işleme kararına dayanıyorsa artık zincirleme suç söz konusu olmayacaktır.
Zincirleme suçla bağlantılı olması nedeniyle “hukuki kesinti” kavramı üzerinde durulması gerekmektedir. Yapılmakta olan soruşturma sonucunda toplanan delillerin failin suçu işlediği yönünde yeterli şüphe oluşturması üzerine Cumhuriyet savcısınca şüpheli hakkında CMK’nun 170. maddesi uyarınca iddianamenin düzenlenmesiyle hukuki kesinti oluşmaktadır. İddianamenin düzenlenmesiyle olaylar arasında hukuki kesinti oluştuğundan iddianamenin düzenlenmesinden sonra devam eden eylemler ise başka bir ceza soruşturmasının konusunu oluşturacaktır. Başka bir anlatımla sanık hakkında iddianame düzenlendikten sonra, sanık tarafından aynı suçun tekrar işlenmesi durumda, yeni ve ayrı bir suç söz konusu olacaktır. Buna karşın işlemiş olduğu suçtan dolayı henüz hakkında iddianame düzenlenmeden, sanığın aynı suç işleme kararıyla ve aynı mağdura karşı yeniden suç işlemesi durumunda, hukuki kesinti gerçekleşmeden aynı suçun işlenmesi söz konusu olduğundan sanık hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır. Bu ahvalde sanığın her suçtan ayrı ayrı cezalandırılması yoluna gidilmeyecek, sanığa bir suçtan ceza verildikten sonra hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanmak suretiyle cezasında artırım yapılacaktır. Buna göre, soruşturma aşamasında sanığın aynı suç işleme kararıyla, aynı mağdura karşı değişik zamanlarda aynı suçu işlediğinin tespit edilmesi durumda, soruşturma dosyalarının birleştirilerek kamu davası açılması, bu hususa riayet edilmeden kamu davalarının açılması halinde ise hukuki kesintinin oluşmasından önce sanığın aynı mağdura karşı bir suç işleme kararıyla aynı suçu değişik zamanlarda işlediğinin anlaşılması durumunda dava dosyalarının birleştirilerek sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi isabetli bir uygulama olacaktır.
Yine sanığın, birden fazla mağdura yönelik, birden fazla ve farklı zamanlarda eylemlerini gerçekleştirmesi durumunda, sanığın bu eylemleri, aynı kast altında tek bir suç olarak kabul edilerek, TCK’nın ilgili maddesi uyarınca belirlenecek temel ceza, zincirleme suç hükümleri gereği aynı Kanunun 43/2. maddesine göre artırıldıktan sonra, yine temel ceza üzerinden anılan Kanunun 43/1. maddesi uyarınca artırım yapılarak bulunacak miktarın, önceki cezaya ilavesiyle sonuç cezanın saptanması gerekecektir.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Suça sürüklenen çocuğun … Çocuk Mahkemesi’nin 16/10/2018 tarihli 2018/380 esas, 2018/652 karar sayılı hükmüne konu olan eyleminin 17/02/2014 tarihinde gerçekleştiği ve 18/03/2014 tarihli iddianamenin düzenlendiği, incelemeye konu Adana 3. Çocuk Mahkemesi’nin 16/10/2018 tarihli ve 2018/378 esas 2018/655 karar sayılı dosyasına konu eyleminin ise 13/02/2014 tarihinde, 18/03/2014 tarihli iddianameden önce gerçekleştiği ve her iki eylem arasında hukuki kesintinin bulunmadığı, bu nedenle her iki dosya arasında zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının gerektiği, bu nedenle suça sürüklenen çocuk hakkında Adana 3. Çocuk Mahkemesi’nin 16/10/2018 tarihli 2018/378 esas 2018/655 karar sayılı hükmüne konu eyleminden hüküm kurulurken suça sürüklenen çocuğun aynı eylemini aynı mağdura karşı hukuki kesinti olmaksızın birden fazla kez gerçekleştiği gözetilerek TCK’nın 125 maddesi uyarınca hükmolunan temel ceza, zincirleme suç hükümleri gereği TCK’nın 43/1. maddesi gereğince artırıldıktan sonra, TCK’nın 31/3, 62 maddelerinin tatbiki suretiyle belirlenecek cezadan, …. Çocuk Mahkemesi’nin 16/10/2018 tarihli 2018/380 esas 2018/652 karar sayılı hükmüne konu cezanın mahsup edilmesi gerektiği nazara alınmayarak ceza tayin edilmesi hukuka aykırıdır.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1-… Çocuk Mahkemesi’nin 16/10/2018 tarihli ve 2018/378 esas 2018/655 karar sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca HÜKMÜN BOZULMASINA,
2-CMK’nın 309. maddesinin 4-b fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 18/01/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.