Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2021/15200 E. 2023/23898 K. 08.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/15200
KARAR NO : 2023/23898
KARAR TARİHİ : 08.11.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2015/492 E., 2016/144 K.
SUÇ : Görevi yaptırmamak için direnme
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Yerel Mahkemece sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 265 inci maddesinin birinci fıkrası, 43 üncü, 62 inci ve 52 maddeleri uyarınca neticeten 4.500,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanığın temyiz isteğinin, kararın hakkaniyetten uzak olduğuna, verilen adli para cezasını ödeme gücü olmadığına, usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle kararın bozulmasına yönelik olduğu görülmüştür.
III. OLAY VE OLGULAR
İhbar üzerine polis memuru mağdurların olay yerine gittikleri, sanığın anne ve babasının şikâyetçi olduğunu belirtmeleri sonrasında sanığı polis aracına davet ettikleri, sanığın ”Beni alacak adam anasından doğmadı, kimse beni alamaz.” diyerek agresif tavırlar sergilediği ve mağdurlara saldırarak yumruk atmaya çalıştığı, mağdurları merdivenden aşağıya doğru ve ekip otosuna bindirilmek istendiğinde de ayaklarıyla, elleriyle mağdurları iteklediği, mağdurlara kafasıyla vurmaya çalıştığı, Yerel Mahkemece kabul olunmuştur.
IV. GEREKÇE
A. Sanık Temyizi Yönünden
Mağdurların, sanığın direnme eylemlerini aşamalarda istikrarlı şekilde anlatmaları, dosya arasında bulunan olay tutanağı ve sanık savunması ile olayın oluş şekli birlikte değerlendirildiğinde, sanığın üzerine atılı görevi yaptırmamak için direnme suçunu işlediğine dair Mahkemenin inanç ve takdirinde hukuka aykırılık görülmediğinden sanığın temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.
B. Sair Yönlerden
Sanığa yükletilen görevi yaptırmamak için direnme eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanun’a uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanun’da öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın Kanuni bağlamda uygulandığı anlaşıldığından,
Sair yönlerden yapılan incelemede hukuka aykırılık görülmemiştir.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme kararında sanık tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden temyiz sebeplerinin reddiyle HÜKMÜN Tebliğname’ye uygun olarak, oy çokluğuyla ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
08.11.2023 tarihinde karar verildi.

(Muhalif)

KARŞI OY
Şikâyet üzerine olay yerine giden görevliler tarafından ekip aracına davet edildiği sırada maddi ve manevi cebir kullanmak suretiyle direnen sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan dolayı TCK’nın 265/1 nci maddesi ile mahkûmiyet kararı verilmesinde sayın çoğunluk ile aramızda herhangi bir uyuşmazlık bulunmamasına karşın, aynı olayda birden fazla görevliye direnildiğinden bahisle TCK’nın 43/2 nci maddesinin uygulanması hususunda sayın çoğunluk ile aramızda uyuşmazlık doğmuştur.
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2021/1576-1628-1894-8783-8860 Esas sayılı dosyalarında yazılan muhalefet şerhlerinde ayrıntılı bir şekilde açıklandığı üzere; uyuşmazlığa konu görevi yaptırmamak için direnme suçunda suç çokluğunun söz konusu olmadığı gibi suçun başka bir şekilde parçalara ayrılarak işlenmesi de mümkün değildir. Uygulamada TCK’nın 43/2 nci maddesinde düzenlenen aynı neviden fikri içtima, ancak her mağdur yada müştekiye karşı tek tek ayrı ayrı işlenmesi mümkün olan suçların, tek hareketle aynı anda birden fazla mağdura karşı işlenmesi halinde uygulanma olanağı bulunan sanık lehine getirilmiş bir müessesedir. Örneğin, topluluk içerisinde bulunan herkese hakaret yada tehdit içerikli sözler söyleme olanağı bulunan sanığın, topluluğa karşı hakaret ve tehdit içerikli sözleri aynı anda söylemesi, birden fazla kişiyi tek tek bir yere kapatarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlemesi mümkün olan sanığın, birden fazla kişinin bulunduğu odanın kapısını kapatarak dışarıya çıkmalarına engel olması gibi. Örneklerde açıklandığı üzere, TCK’nın 43/2 nci maddesinde düzenlenen aynı neviden fikri içtimanın, mağdur adedince ayrı ayrı her mağdura karşı işlenmesi mümkün olan suçların, tek hareketle aynı anda bütün mağdurlara karşı tek hareketle işlenmesi halinde uygulanma olanağı bulunan bir müessese olduğu, gittikçe istikrar kazanan ve yerleşik uygulamaya dönüşen içtihatlardan çok net bir şekilde anlaşılmaktadır. Suçunun konusunun tek olması nedeniyle Yargıtay Yüksek 4. Ceza Dairesinin 2009 yılının sonlarına kadar TCK’nın 43/2 nci maddesinin uygulanamayacağına dair yerleşik uygulamaya dönüşen içtihatlarından yasada hiçbir değişiklik olmaksızın vazgeçilerek sanık aleyhine olacak şekilde görevli memurların birden fazla olması durumunda TCK’nın 43/2 nci maddesinin uygulanması gerektiği yönündeki değişen kararları, Y.C.G.K.nın 2010/47 Karar sayılı ilamı ile de (Somut olayda, sanığın suçun yasal tanımında yer alan ve hukuksal anlamda tek bir fiili oluşturan davranışları, görevini ifa eden altı kamu görevlisine karşı görevlerini yaptırmamak için gerçekleştirmiş olması nedeniyle aynı nev’iden fikri içtimaın koşulları gerçekleşmiş bulunduğundan, sanık hakkında 5237 sayılı TCY’nın 43/2 nci maddesinin uygulanması gerekmektedir.) desteklenerek bütün çağdaş anayasalarda temel bulan hukuki güvenlik ilkesi kanaatimizce ihlal edildiği gibi ayrıca 2010/47 Karar sayılı ilamda bir taraftan suçun hukuki konusunun tek olduğu kabul edilirken, diğer taraftan sırf mağdur sayısının fazla olduğundan bahisle direnilen görevin tek olması nedeniyle suç çokluğundan söz edilemeyeceği için TCK’nın 43/2 nci maddesinin uygulama olanağının bulunmadığı gözetilmeyerek anılan maddenin uygulanmasına karar verilerek, benzer olaylardaki içtihatlar bir yana kararın kendi içerisindeki gerekçesi ile sonucu arasında dahi çelişkinin doğmasına sebebiyet verilmiştir. Prof. Dr. Kemal GÖZLER’in deyimiyle; hukuk, ancak Öklid’in teoremleri misali, doğruluğu apaçık olan ilkelerin geliştirildiği ve bu ilkelerin bütün hukukçular tarafından benimsenip standart olarak uygulandığı gün “bilim” olma sıfatını hak edecektir. İşte ancak o gün, hukuk problemleri bütün hukukçular tarafından aynı şekilde çözümlenecektir. Böyle bir sistemde mahkeme kararları da önceden doğru olarak tahmin edilebilecektir. İşte ancak böyle bir sistemde, hukuk güvenliği ve dolayısıyla hukuk devleti ilkesi gerçekleşmiş olacaktır.
Sonuç itibariyle; Bölünmesi, parçalara ayrılması mümkün olmayan ve ancak bir kez işlenmesi mümkün olan görevin yaptırılmaması için direnme suçunda, gerek zincirleme suçun gerekse fikri içtimanın olmazsa olmazını teşkil eden suç çokluğundan söz edilemeyeceği hususunda herhangi bir duraksamanın bulunmamasına karşın, Yargıtay Yüksek 4. Ceza Dairesinin sayın çoğunluğunun, hukuki düzenlemelere ve yerleşik uygulamalara aykırı olduğu gibi kendi önceki tarihli içtihatlarına da aykırı olacak şekilde; birden fazla müştekinin zarar gördüğünden bahisle TCK’nın 265/1, 43/2 nci maddeleri ile uygulama yapan Yerel Mahkemece verilen mahkumiyet hükmünün, TCK’nın 43/2 nci maddesinin koşullarının oluşmadığından bahisle bozulması gerekirken onanmasına, dair kararına yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle iştirak edilmemiştir.