YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/11569
KARAR NO : 2023/19807
KARAR TARİHİ : 13.06.2023
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2015/786 E., 2016/203 K.
SUÇ : Çevrenin kasten kirletilmesi
HÜKÜM : Beraat
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama
Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı, yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Yukarıda tarih ve sayısı belirtilen incelemeye konu Mahkeme kararı ile sanık hakkında çevrenin kasten kirletilmesi suçundan açılan davada, isnat edilen eylemin sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması karşısında 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca beraatine karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılan vekilinin temyiz isteğinin; su numunesinin atık madde özelliğini yitirebilecek olması nedeni ile alınmadığına, sanığın atılı suçu ikrar ettiğine, Mahkemece bu hususun dikkate alınmadığına, suçun işleniş biçimi, bilirkişi raporunun usul ve yasaya aykırı olduğuna, dosyadaki mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde atılı suçun oluştuğuna ve resen tespit edilecek nedenlerle hükmün bozulması talebine yönelik olduğu belirlenmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
1. Sanığın, … ili … ilçesi …’de faaliyet gösteren … Hayvan Çiftliğinin yetkilisi olduğu, bahse konu çiftliğin hayvansal atıklarının civardan geçen kurudere içerisine aktığı, bu atıklar nedeniyle dere suyunun renginin değiştiği, dere içerisinde bulunan balıkların zarar gördüğü iddiasıyla sanık hakkında yürütülen soruşturma neticesinde sanık hakkında çevrenin kasten kirletilmesi suçundan açılan davada, dosyada alınan 28.12.2015 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, atık olarak alıcı ortama deşarj edildiği iddia edilen sudan herhangi bir numune alınmamış olması nedeniyle atılı suçun oluşup oluşmadığının anlaşılamayacağı gerekçesiyle, sanığın beraatine karar verilmiştir.
2. Sanık atılı suçlamayı kabul etmemiştir.
3. 23.06.2015 tarihli tutanak, çevre mühendisi ile kimya mühendisi tarafından düzenlenen 28.12.2015 tarihli bilirkişi raporu dosyada mevcuttur.
IV. GEREKÇE
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 56 ncı maddesinin birinci fıkrasına göre herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında getirilen düzenleme ile de çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek gerek Devlete gerekse vatandaşlara ödev olarak yüklenmiştir. Anayasa’da yer alan bu ilkeler 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 3 maddesinin (a) bendinde de benzer biçimde düzenlenmiştir. Buna göre; gerçek ya da tüzel kişi olarak herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ile görevli olup alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdür. Bu bağlamda, “kamu sağlığını ve çevreyi koruma” prensibi Türk Ceza Kanunu’nun birinci maddesinde Kanun’un amaçlarından birisi olarak öngörülmüş, ayrıca “sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı” başta bu Kanun’un 181 ilâ 184 üncü maddeleri olmak üzere, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda ve diğer bir kısım mevzuatta koruma altına alınmış, çevreyi kirletme eylemi farklı suç ve kabahat türleri ile yaptırıma bağlanmıştır.
Türk Ceza Kanunu’nun 181 inci maddesinin birinci fıkrasında suç olarak düzenlenen atık veya artıklarla çevrenin kasten kirletilmesi fiili, kanunlarda belirtilen teknik usullere aykırı olarak, çevreye zarar verecek şekilde atık veya artıkların alıcı ortamlar olan toprak, su ve havaya kasten verilmesidir. Buna göre suç, atık veya artıkların teknik usullere aykırı olarak bir defa alıcı ortama verilmesiyle oluşacaktır. “Çevreyi kirletmeme” prensibi ise genel olarak 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Kirletme Yasağı” kenar başlıklı 8 inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Her türlü atık ve artığı çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.
Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle, kirlenmenin meydana geldiği hallerde ise kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.”
Yine aynı Kanun’un “Tanımlar” kenar başlıklı 2 inci maddesine göre atık, herhangi bir faaliyet sonucunda oluşan, çevreye atılan veya bırakılan her türlü madde, alıcı ortam ise hava, su, toprak ortamları ve bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerdir. Mevzuatımızda tanımı bulunmayan “artık” ise; öğretideki düşüncelerden de yararlanılarak, bir maddenin tüketimi, kullanımı ya da harcanmasından sonra artan, geriye kalan kısım olarak tanımlanabilir.
Türk Ceza Kanunu’nun “çevreyi kasten kirletme” suçunu düzenleyen 181 inci maddesinin birinci fıkrasında, “taksirle kirletme” suçunu düzenleyen 182 nci maddesinin birinci fıkrası ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun sekizinci maddesinde suçun unsuru olarak kabul edilen “çevreye zarar verecek şekilde” kavramı ise, “gerçekleşen somut bir zararı” değil, “zarar vermeye elverişliliği, zarar ihtimalini” anlatmaktadır. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere atık veya artığın; kasten su, hava ve toprak şeklinde gruplandırılan alıcı ortama ya da bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerden birine verilmesi ile suç oluşacaktır. Çevrenin kasten kirletilmesi, kanunda tehlike suçu olarak düzenlenmiştir. Zararın gerçekleşmesi, bu suçta unsur olmadığı gibi cezalandırma şartı da değildir.
2004 tarihli Hayvancılık İşletmelerinin Kuruluş, Çalışma, Denetleme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik ile 2006 tarihli Hayvancılık İşletmelerinin Kuruluş, Çalışma, Denetleme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelikte hayvan dışkılarının depolanması, uzaklaştırılması ve imhası ile ilgili düzenlemeler ve aykırılık halinde idarî yaptırım öngören kurallar bulunmasına karşın, sırasıyla 09.08.2006 ve 29.12.2010 tarihlerinde yürürlükten kalkan bu yönetmeliklerden sonra kabul edilip yürürlüğe konulan 2011 tarihli Çiftlik Hayvanlarının Refahına İlişkin Yönetmelik ile 31.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Canlı Hayvan Ticareti Yapan Satıcıların Çalışma ve Denetlenmesi ile İlgili Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’de bu konularda bir düzenleme yapılmamıştır.
Yapılan açıklamalara göre; fekal atığın alıcı ortam olan suya atılması halinde SKKY’nin 3, 6 ncı maddelerine göre, suyun niteliği (akarsu, göl, deniz vs) ve eylemdeki kusurluluk biçimine göre aynı Yönetmeliğin 4, 16/a-b, 23 üncü maddelerinde öngörülen yasaklar ve yükümlülüklere aykırı davranmak suretiyle çevre kirliliğine yol açılması eylemi nedeniyle TCK’nın 181 ya da 182 maddesindeki suç oluşacaktır. Fekal atığın alıcı ortam olan toprağa verilmesi halinde ise, toprak kirliliğinin ya da kirlenme ihtimalinin gerçekleştiğinden bahsedilemez. Toprağa bırakılan fekal atığın, varlığı kanıtlanmış yeraltı sularını kirlettiği ya da kirletme ihtimali taşıdığı durumlarda “Yeraltı Sularının Kirlenmeye ve Bozulmaya Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekecektir.
Öte yandan atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi hali 5237 sayılı Kanun’un 181 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, bunların insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek etkilerinin olması ise aynı maddenin dördüncü fıkrasında cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli haller olarak düzenlenmiştir.
Somut olayda; sanığın yetkilisi olduğu bahse konu çiftliğin hayvansal atıklarının civardan geçen kurudere içerisine aktığı, bu atıklar nedeniyle dere suyunun renginin değiştiğinin bu nedenle çevrenin kasten kirletildiğinin tespit edilmesi nedeniyle çevrenin kasten kirletilmesi suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması talebi ile kamu davası açılmıştır.
Yerel Mahkemece; çevre mühendisi ile kimya mühendisi tarafından düzenlenen 28.12.2015 tarihli bilirkişi raporunda, parametreleri bakımından numune alınmaması sebebi ile analiz neticeli bir görüş ibraz edilemese de adı anılan parametrelerin EK-1 ve EK-2 listelerde yer almamasından dolayı oluşan kirlilikte kalıcı bir etkinin sözkonusu olmayacağı bu nedenlerle insan ve hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olacak niteliklere sahip kirlilik oluşturmayacağı olacağı yönünde görüş bildirilmiştir.
Sanık aşamalarda, 23.06.2015 tarihi itibariyle çiftlikten gübre çıkışı yaptıkları, sabah itibari ile havanın güzel olduğunu akşama doğru aniden yağmur bastırdığını ve şiddetli yağışın etkisiyle bulundukları yere göre daha yüksekte olan orman arazisinden yağmur sularının akması nedeniyle arazilerinin içinde bulunan gübrelerin yağmur sularına karışarak dağıldığı, çevreyi kasten kirletme gibi bir durumun olmadığı şeklinde savunmada bulunmuştur.
Tüm bu açıklamalar değerlendirildiğinde, sanığın beyanları ve olay tespit tutanağına göre suça konu atıkların alıcı ortam olan suya karıştığının tespit edildiği, fekal atıkların alıcı ortam olan suyu kirletici nitelikte olduğu, bu suretle olay kapsamında çevre kirliliğine neden olunduğu anlaşılmıştır.
Ancak, sanığın savunması dikkate alındığında, neticeten sanığın yüklenen eylemden kast ya da taksir şeklindeki manevi unsurlardan hangisinden sorumlu olduğu tartışılarak, sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik kovuşturma ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde sanığın beraatine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Yerel Mahkemenin kararına yönelik katılan vekilinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
13.06. 2023 tarihinde karar verildi.