YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/28225
KARAR NO : 2023/601
KARAR TARİHİ : 25.01.2023
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Tehdit, hakaret
Sanık hakkında kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir oldukları, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükümleri temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
… Asliye Ceza Mahkemesinin, 19.04.2016 tarihli ve 2014/330 Esas, 2016/181 Karar sayılı Kararı ile Sanık Hakkında;
A. Tehdit suçundan, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca beraat,
B. Hakaret suçundan, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca beraat,
Kararları verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılan vekilinin temyiz isteği; katılan ve tanıkların beyanları karşısında sanığın üzerine atılı suçları işlediğinin sabit olduğu belirtilerek mahkumiyet hükümleri kurulması talebine, vesaire ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
25.04.2013 tarihinde tapu kadastro müdürlüğünde işlem yaptırmak için beklemekte olan sanığın burada memur olarak çalışan katılana “Senin o bardağını alır bir tarafına s…, o…, senin beynini s..” ve 15.05.2013 tarihinde tekrar aynı kuruma gelen sanığın katılana “Sen kendini ne sanıyorsun, senin aklını alırım, sen benim kim olduğumu biliyor musun, seninle hesaplaşacağız, sen bu akşam buradan çıkamazsın.” şeklinde sözler söyleyerek tehdit ve hakaret ettiğinin iddia edildiği olayda;
– Tapu kadastro müdürlüğündeki güvenlik kamerası görüntülerinin incelendiği ve tutanağa bağlandığı, inceleme tutanağına göre sanığın suç tarihlerinde katılanla tartıştığı; ancak bu kayıtlarda ses kaydının olmadığı tespit edilmiştir.
– Tanıklar …, …, sanık ile birlikte tapu müdürlüğüne işlemler için gittiklerinde katılan ile aralarında meydana gelen tartışma sırasında sanığın tehdit ya da hakaret sözü sarf etmediğini beyan etmişlerdir.
– Olay tarihinde tapu müdürlüğü vekili olarak tanık …’nin iddia konusu olaylara ilişkin bizzat görgüsünün bulunmadığı, iddia ve savunmaya ilişkin bilgisinin olduğu anlaşılmıştır.
– Tanık …, sanık ile katılanın tartıştığını ancak belirtilen sözleri söyleyip söylemediğini bilmediğini beyan etmiştir.
– Suç tarihinde katılanın yanında olan çalışma arkadaşı tanık …, kurumda benzer tartışmaların olduğunu, olaya dair bir şey hatırlamadığını beyan etmiştir.
Tanık …’nin beyanları arasında çelişkiler bulunduğu tespit edilmiştir.
– Yerel Mahkemece, tüm deliller denetime olanak verecek biçimde tartışıldıktan sonra sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair şüpheden uzak, yeterli delil bulunmadığı kanaatine varılarak atılı suçlardan ayrı ayrı beraat kararı verilmiştir.
IV. GEREKÇE
A. Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın aşamalarda suçlamaları kabul etmemesi, kamera görüntüsünün ses kaydı içermemesi, tanık …’nin beyanları arasında çelişki bulunması, diğer tanıkların hakaret ve tehdit iddialarını doğrulamamaları nedeniyle sanık hakkında atılı suçlardan beraat hükümleri kurulmasında hukuka aykırılık görülmemiştir.
B. Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, Mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dava dosyası içeriğine göre, katılanın yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Yerel Mahkemenin kararında katılan vekili tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden temyiz sebeplerinin reddiyle hükümlerin, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
25.01.2023 tarihinde karar verildi.