Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2020/25963 E. 2021/20655 K. 29.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/25963
KARAR NO : 2021/20655
KARAR TARİHİ : 29.06.2021

KARAR

Hakaret suçundan sanıklar …, … …, …, … ve …’nın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 125/4 ve 52/2. maddeleri uyarınca ikişer kez 1.400,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmalarına dair … Asliye Ceza Mahkemesinin 16/05/2006 tarihli ve 2006/8 esas, 2006/59 karar sayılı kararının Adalet Bakanlığı tarafından Kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 02/10/2020 gün ve 2020/81973 sayılı ve 11/09/2019 gün 2019/86827 sayılı istem yazılarıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
11/09/2019 tarihli istem yazısında; “1- Sanıkların eylemlerini bir suç işleme kararının icrası kapsamında aynı anda birden fazla mağdura karşı işledikleri kabul edilmesine rağmen, 5237 sayılı Kanun’un 43. maddesinde öngörülen zincirleme suç hükümlerinin uygulanarak cezanın artırılması yerine her bir mağdur için ayrı ayrı hüküm kurulmasında,
2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 5560 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi uyarınca, sanıklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmemesinde, isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
02/10/2020 tarihli istem yazısında; “1- Sanıkların eylemlerini bir suç işleme kararının icrası kapsamında aynı anda birden fazla mağdura karşı işlediklerinin kabul edilmesine rağmen, 5237 sayılı Kanun’un 43. maddesinde öngörülen zincirleme suç hükümlerinin uygulanarak cezanın artırılması yerine her bir mağdur için ayrı ayrı hüküm kurulmasında,
2- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1. maddesinde yer alan “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.” şeklindeki düzenleme karşısında, somut olayda Mahkemesince, 5237 sayılı Kanun’un 125/1. maddesi uyarınca temel ceza olarak alt sınır olan 3 ay karşılığı 90 gün adli para cezası ile başlanması suretiyle ceza tayin edilmesi gerekirken, 30 gün adli para cezası ile başlanarak eksik ceza tayin edilmesinde, isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
11/09/2019 ve 02/10/2020 tarihli Bir nolu isteme yönelik incelemede;
5237 sayılı TCK’nın “Zincirleme Suç” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrasında; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” şeklinde zincirleme suç tanımlanmış, ikinci fıkrasında ise; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır” denilmek suretiyle zincirleme suçtan farklı bir müessese olan, aynı nev’iden fikri içtima kuralı düzenlenmiştir.
Türk Ceza Kanunu sistematiğinde, kural olarak yasadaki suç tanımına uygun her bir netice ayrı bir suç oluşturmasına karşın, bu kuralın istisnaları olarak, TCK’nın “suçların içtimaı” bölümünde, 42, 43 ve 44. maddelerine yer verilmiştir. Aynı nev’iden fikri içtima halinde, fiil yani hareket hukuksal anlamda tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Bu durumda hareket tek olduğu için, fail hakkında tek bir ceza verilecek, ancak bu ceza mağdur sayısı fazla olduğu için, TCK’nın 43/1. maddesine göre artırılacaktır. (Ceza Genel Kurulu’nun 05/06/2012 tarih ve 15/491-219 sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
İnceleme konusu somut olayda; sanıkların olay tarihinde yapılan keşif sırasında aralarında daha önceden husumet bulunan katılanlara sinkaflı küfür ettiklerinin iddia ve kabul edilmesi karşısında;sanıkların bir suç işleme kararının icrası kapsamında aynı anda birden fazla mağdura yönelik olacak şekilde gerçekleşen eylemleri bakımından, TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerekirken her mağdur için sanıklar hakkında ayrı ayrı iki kez mahkumiyet hükmü kurulmasının hukuka aykırıdır.
11/09/2019 tarihli İki nolu isteme yönelik incelemede;
5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin hükümden sonra yürürlüğe girdiği,5237 sayılı Kanun’un 7/2. maddesi gereğince sanıklar yararına olan bu değişikliğin kesinleşen hükümlerde de uygulanması gerektiği ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06/12/2016 tarihli ve 06/12/2016 tarih, 2014/13-194 esas ve 2016/466 sayılı kararında açıklandığı üzere, 5237 sayılı TCK’nın ”zaman bakımından uygulama” başlığını taşıyan 7. maddesinin 2. fıkrasındaki ”suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanıp, infaz olunacağına” dair düzenleme ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun ”Mahkûmiyet hükmünün yorumunda ve çektirilecek cezanın hesabında duraksama başlığını” taşıyan 98/1. maddesinde ”Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.” amir hükmü uyarınca, bu hususun infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı kabul edildiğinden, kesinleşen hükmün infazı sırasında 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesindeki düzenlemenin sanıklar yönünden yeniden değerlendirilmesi imkanının bulunduğu, uyarlama yoluna başvurulmadan Kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu ve şu aşamada kanun yararına bozma yoluyla giderilmesi gereken bir hukuka aykırılık tespit edilmediği anlaşıldığından kanun yararına bozma talebinin reddine karar verilmiştir.
02/10/2020 tarihli İki nolu isteme yönelik incelemede;
5237 sayılı Kanun’un 49/1. maddesinde yer alan “Süreli hapis cezası, kanunda aksi belirtilmeyen hâllerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz.”, yine aynı Kanun’un temel cezanın belirlenmesi başlıklı 61/9. maddesinde yer alan “Adlî para cezasının seçimlik ceza olarak öngörüldüğü suçlarda bu cezaya ilişkin gün biriminin alt sınırı, o suç tanımındaki hapis cezasının alt sınırından az; üst sınırı da, hapis cezasının üst sınırından fazla olamaz.” şeklindeki düzenlemeler ile sanıklara atılı suçun düzenlendiği 125/1. maddesinde yer alan “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden … veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır…” şeklindeki düzenleme birlikte değerlendirildiğinde, mahkemesince cezaların alt sınırdan uzaklaşılarak belirlendiğinin belirtilmesine rağmen, sanıklar hakkında temel cezanın 90 gün karşılığı adli para cezasından uzaklaşılarak tayini yerine yazılı şekilde eksik ceza tayini hukuka aykırıdır.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce kısmen yerinde görüldüğünden,
A) 11/09/2019 tarihli iki nolu isteme yönelik Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK’nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE,
B) 11/09/2019 ve 02/10/2020 tarihli bir nolu ve 02/10/2020 tarihli iki nolu istemlere yönelik incelemede; Hakaret suçundan sanıklar …, Hasan …, …, … ve … hakkında, Gölyaka Asliye Ceza Mahkemesinin 16/05/2006 tarihli ve 2006/8 esas, 2006/59 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca 02/10/2020 tarihli iki nolu istem yönünden aleyhe sonuç doğurmamak üzere, BOZULMASINA,
Karardaki hukuka aykırılık aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrasına göre, sanıklara daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmekle;
1) Yerel Mahkemece yapılan uygulama da gözetilerek, sanıkların TCK’nın 125/1. maddesi gereğince ayrı ayrı 90 gün adli para cezası ile cezalandırılmalarına
2) Sanıkların eylemlerini aleni yerde işlediği anlaşıldığından TCK’nın 125/4. maddesi uyarınca cezalarının 1/6 oranında artırılarak ayrı ayrı 105 gün adli para cezası ile cezalandırılmalarına,
3) Sanıkların eylemlerini tek bir fiille birden fazla kişiye karşı gerçekleştirdikleri anlaşılmakla mağdur sayısı da nazara alınarak TCK’nın 43/2. maddesi uyarınca cezalarının ¼ oranında artırılarak ayrı ayrı 131 gün adli para cezası ile cezalandırılmalarına
4) TCK’nın 52/2. maddesi uyarınca günlüğü takdiren 40 TL’den paraya çevrilerek, sanıkların ayrı ayrı 5.240 TL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına
5) 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca cezayı aleyhe değiştirme yasağı nedeniyle netice cezaların ayrı ayrı 1.400 TL olarak belirlenmesine
6) İnfazın bu miktar üzerinden yapılmasına, kararda yer alan diğer hususların olduğu gibi bırakılmasına, dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 29/06/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.