Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2020/20922 E. 2021/23513 K. 06.10.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/20922
KARAR NO : 2021/23513
KARAR TARİHİ : 06.10.2021

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi

KARAR

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü.
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler, gerekçe içeriğine göre ve “resmi belgede sahtecilik” suçunun, CMK’nın 135. maddesindeki katalog suçlar arasında yer almaması karşısında, iletişimin tespiti suretiyle elde edilen görüşme kayıtlarının yasal delil niteliğine haiz olmadığı anlaşılmakla, bu kayıtlar değerlendirme dışı bırakılıp, tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık … hakkında TCK’nın 58/6. maddesi uygulanmamış ise de, aleyhe temyiz olmadığından bu husus bozma nedeni olarak görülmeyerek, yapılan incelemede;
1- TCK’nın 220. maddesinde tanımlanan örgütün varlığının kabul edilebilmesi için gevşekte olsa hiyerarşik ilişki içinde olan en az üç kişiden teşekkül etmesi, örgütün yapısının sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaçlanan belirsiz sayıda suçları işlemeye elverişli bulunması, suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme ile işbirliği, eylemli paylaşım anlayışı içinde hareket edilmesi ve bu amaçlar doğrultusunda faaliyette bulunup, “devamlılık” göstermesi gerekir. Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek amacı için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil iştirak iradesinden söz edilebilecektir. Ancak, amaçlanan suçları işlemede kolaylık sağladığı için işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan örgütün varlığı için, amaç suçları işleme zorunluluğu olmadığı da dikkate alındığında, devamlılığın belirlenmesi noktasında yalnız amaç suçların sürekli bir şekilde işlenmesi değil, öncelikli olarak amaç suçları sürekli biçimde işleme kararlılığının mevcut olup olmadığının araştırılması zorunludur.
Somut olayda, örgütü oluşturmak için sanık sayısı yeterli ise de, sanıkların atılı suçu reddetmeleri, bazı sanıkların birbirini tanımaması ve bu sanıklar arasında bir bağlantının tespit edilememesi, sanıkların önceden belirlenmiş bir organizasyon kapsamında örgütsel boyutta hareket ederek resmi evrakta sahtecilik suçunu işlemek amacıyla bir araya geldiklerinin ve bu amaçla aralarında gevşek de olsa süreklilik oluşturan hiyerarşik bir ilişki ile iş bölümünün saptanamaması karşısında, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden, yüklenen suç yönünden yerinde olmayan gerekçeyle, tüm sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilmesi,
2- Sanık …’nun suçlamayı reddederek, dosyaya konu eylemlerle bir ilgisi olmadığını sadece sanık … ile ortak yer işlettiklerini söylemesi, sanıktan ele geçirilen sahte bir belgenin bulunmaması, mağdur-sanık …’a düzenlenip verilen iki adet sahte sürücü belgesinin düzenlenmesinde sanığın bir eyleminin tespit edilememesi, bu yönde diğer sanıklar, tanıklar ile mağdurunda bir beyanının bulunmaması, tanık …’in, “…sanık …’nun işyerine sanık …’i görmeye gittim, işyerinde olmayınca sanık … onu telefonla çağırdı, onun bu işlerle bir ilgisi yoktur…” biçimindeki ifadesi ile yasal delil niteliğinde olmamaları nedeniyle iletişimin tespiti kayıtlarının değerlendirme dışı bırakılmış olması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, sanık …’nun resmi belgede sahtecilik suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve cezalandırmaya yeterli delillerin neler olduğu açıklanmadan, CMK’nın 230/1-b maddesine aykırı olarak mahkûmiyet kararı verilmesi,
3- TCK’nın 268. maddesinde tanımlanan “başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması” suçunun oluşabilmesi için; failin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik bilgilerini kullanması gerekir. 09/06/2011 tarihli yakalama tutanağı ve diğer belge içeriklerine göre sanık …’in, ablasının evinde yakalandığı olaya dair soruşturmanın tüm aşamalarında gerçek kimlik bilgilerini kullandığı ve tutanakların da gerçek kimlik bilgilerine göre tanzim edildiği, hakkındaki bütün adli işlemlerin gerçek kimlik bilgilerine göre yapıldığı, başkasının kimliğini ya da kimlik bilgilerini kullanarak kendisini suçsuz, diğer kişiyi ise işlemediği bir suçun faili olarak göstermediği anlaşılmakla; TCK’nın 268. maddesinde düzenlenen “başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilmeden, sanık … hakkında mahkumiyet kararı verilmesi,
4- Sanık … hakkında adli sicil kaydında yer alan en ağır cezayı içeren ilam yerine daha az cezayı içeren ilamın tekerrüre esas alınması,
5- Dosyada bulunan ve yapılan aramalarda ele geçirilen nüfus cüzdanı ve sürücü belgesi fotokopileri, Adli Emanetin 2011/39, 69, 75 ve 76. sıralarında kayıtlı olan sürücü belgeleri, nüfus cüzdanı, nüfus cüzdan fotokopisi, bir adet vesikalık fotoğraf, bir adet zarf ile CD’ler hakkında bir karar verilmemesi,
6- Kısmi kabule göre de;
a) Resmi belgede sahtecilik suçuna konu belgelerin sahte oluşturulduğunun iddia edilmesi karşısında, belgede sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdir ve tayini mahkemeye ait olup, tamamen sahte olarak oluşturulduğu belirlenen suça konu belgelerin getirtilip incelenmek suretiyle özellikleri duruşma tutanağına yazıldıktan ve denetime olanak verecek şekilde dosyada bulundurulduktan sonra aldatma yeteneğinin ne şekilde gerçekleştiği gerekçeli kararda tartışılarak sonucuna göre tüm sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiğinin gözetilmemesi,
b) TCK’nın 43/1. maddesinde, “değişik zamanlarda” denilmesi nedeniyle; aynı anda işlenen eylemlerde zincirleme suça ilişkin hükümlerin uygulanma olanağının bulunmaması, sanıklar …, …, … ile …’in eylemlerine konu edilen “iki adet sürücü belgesi” ile sanıklar … ile …’in eylemlerine konu edilen “nüfus cüzdanı ile vaftiz belgesinin” farklı tarihlerde düzenlendiğine dair dosya kapsamında kesin bir delile ulaşılamaması karşısında, bu sanıklar hakkında TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı, eylemin kül halinde TCK’nın 204/1. maddesinde öngörülen resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı ancak sanıkların güttüğü amaç ve saik, suç konusunun önemi, kastın yoğunluğu ve sahte belge çeşitliliği dikkate alınarak temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde, suçun zincirleme şekilde işlendiğinin kabulüyle, TCK’nın 43. maddesi uyarınca cezalarda artırım yapılması,
Kanuna aykırı ve sanıklar …, …, …, …, … ile sanık … müdafisinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye kısmen uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca sanık … hakkında cezayı aleyhe değiştirme yasağının dikkate alınmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 06/10/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.