Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2020/18704 E. 2020/21740 K. 25.12.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/18704
KARAR NO : 2020/21740
KARAR TARİHİ : 25.12.2020

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hakaret, tehdit
HÜKÜMLER : Mahkumiyet

KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler, gerekçe içeriğine göre ve Ceza Genel Kurulunun 12/03/2013 gün ve 1515-202 ile 21/12/2010 gün ve 230-264 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında açıkça vurgulandığı gibi, kesin nitelikteki hükümler ancak kesinlik sınırını aşar nitelikte yaptırım içermek şartıyla, suç vasfına yönelik ya da suç niteliği doğru belirlenmesine rağmen yanılgılı bir uygulama ile kesinlik sınırı içinde kalan cezaların verildiği hükümlere karşı yapılan aleyhe başvuru üzerine temyiz denetimine konu olabilecektir.
Yerel Mahkemece sanık … hakkında katılan …’a yönelik tehdit suçundan 5237 sayılı Kanunun TCK’nın 106/1. maddesinin 2. cümlesi gereğince doğrudan verilen 3000 Türk Lirası adli para cezası, karar tarihi de göz önünde bulundurulduğunda 1412 sayılı CMUK’nın, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 305. maddesi gereğince kesin nitelikte bulunmaktadır. Ancak Yerel Mahkemece sanığın montunu açarak belinde bulunan silahı gösterme şeklindeki eyleminin TCK’nın 106/2-a maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülmüştür. Bu nedenle kesin nitelikteki tehdit suçuna ilişkin hükmün temyiz incelemesine tabi olduğu kabul edilerek yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak,
1- Sanığın, katılana yönelik gerçekleştirdiği iddia ve kabul edilen silah gösterme eyleminin, TCK’nın 106/2-a maddesi kapsamındaki silahla tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeden vasıflandırmada hataya düşülerek sair tehdit suçundan hüküm kurulması,
Kabule göre de;
2- 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesiyle, CMK’nın 231/8. maddesinde yapılan değişikliğin suç tarihi itibariyle yürürlükte olmaması nedeniyle, CMK’nın 231. maddesinin uygulanmasına engel mahkumiyeti bulunmayan sanığın, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapılıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, “sanık hakkında daha önce uygulama yapıldığından CMK’nın 231. maddesinin uygulanmasına taktiren yer olmadığına” şeklindeki kanuni olmayan gerekçeyle sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
3- Kurulan hükümlerde TCK’nın 52/4. maddesi uyarınca adli para cezalarının, infazda duraksamaya yol açacak şekilde taksit aralığının gösterilmemesi,
4- a) Sanık hakkında TCK’nın 106/2-a. maddesinde düzenlenen tehdit ve TCK’nın 125/2-1. maddesinde düzenlenen hakaret suçlarından kamu davası açıldığı, her ne kadar sanığın hakaret eylemi uzlaşma kapsamında olsa da, CMK’nın 253/3. fıkrasının ikinci cümlesi dikkate alındığında soruşturma aşamasında taraflara yapılan uzlaşma teklifinin geçersiz olduğunun anlaşılması ve yapılan yargılama neticesinde sanığın tehdit eyleminin uzlaştırma kapsamına giren TCK’nın 106/1-2. cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturduğunun kabulü sebebiyle hakaret ve tehdit suçlarından CMK’nın 253 ve 254. maddeleri uyarınca uzlaşma hükümlerinin uygulanması ve sonucuna göre sanığın hukuksal durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
4- b) 17/10/2019 gün ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 251. maddesinde Basit Yargılama Usulü düzenlenmiştir.
Ancak bu düzenlemenin uygulanmasıyla ilgili olarak, 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’ya eklenen geçici 5. maddenin (d) bendi ile; “01/01/2020 tarihi itibariyle kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz” hükmü getirilmiştir.
Konuyu somut norm denetimi yoluyla inceleyen Anayasa Mahkemesi (25/06/2020, 2020/16, 2020/33; R.G. 19/08/2020, Sayı: 31218), sözü geçen geçici 5/d maddesindeki hükmün, “kovuşturma evresine geçilmiş” ibaresinin aynı bentte yer alan, “basit yargılama usulü” yönünden Anayasa’nın 38. maddesine aykırı görerek iptaline karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi kararında, hükme bağlanmış dosyalarla ilgili iptale karar verilmemiş ise de, 5271 sayılı Kanun’un 2/1-(f) maddesince hükme bağlanmış dosyalarla ilgili olarak kovuşturma evresinin kesinleşmeye kadar devam etmesi ve aynı Yasanın 251/3. maddesi gereği mahkumiyet hükmü verildiği takdirde sonuç cezadan dörtte bir indirim öngörülmesi, bu durumunda temyiz incelemesi devam eden dosyalar bakımından lehe düzenleme getirmesi karşısında,
Anayasa Mahkemesinin iptal kararında; sanık lehine getirilen yeni düzenlemenin, 7188 sayılı Kanunun 31. maddesi gereğince 5271 sayılı CMK’ya eklenen geçici 5. maddesiyle “kovuşturma evresine geçilmiş” dosyalar bakımından uygulanması gerektiğine işaret edildiğinden, temyiz incelemesi yapılan ve 5271 sayılı CMK’nın 251/1. maddesi kapsamına giren suçlar yönünden; Anayasa’nın 38. maddesi ile 5237 sayılı TCK’nın 7 ve 5271 sayılı CMK’nın 251 vd. maddeleri gereğince yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafii ile katılan … vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 23/12/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.