Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2019/2281 E. 2019/9065 K. 15.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/2281
KARAR NO : 2019/9065
KARAR TARİHİ : 15.05.2019

Tehdit ve kasten yaralama suçlarından sanık …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1, 86/2, 86/3-a, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 5 ay hapis ve 3.000,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına ve ayrı ayrı 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/11/2013 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı kararının 13/11/2013 tarihinde kesinleşmesini müteakip, 02/12/2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik neticesinde infaza konu ilâmdaki suçların uzlaştırma kapsamına alındığından bahisle yeniden değerlendirme yapılması talebinin kabulü ile uzlaştırma işlemleri için dosyanın Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine ilişkin anılan Mahkemenin 20/04/2017 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı ek kararı sonrasında, taraflar arasında uzlaştırmanın sağlandığından bahisle ibraz edilen 10/05/2017 tarihli uzlaştırma raporuna istinaden sanık hakkında açılmış olan kamu davasının 5271 sayılı Kanun’un 254/2. maddesi gereğince düşürülmesine dair anılan Mahkemenin 11/05/2017 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı ek kararının ve bu kararın kesinleşmesi akabinde, sanığın Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/11/2013 tarihli kararının kesinleşmesini takiben denetim süresi içerisinde Bursa 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/03/2018 tarihli ve 2017/97 esas, 2018/205 sayılı kararına konu tehdit ve mala zarar verme suçlarını işlediğinden bahisle dosyanın ele alınarak sanığın 5237 sayılı Kanun’un 86/2, 86/3-c, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 3.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/11/2018 tarihli ve 2018/643 esas, 2018/609 sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 08/03/2019 gün ve 94660652-105-16-132-2019-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18/03/2019 gün ve 2019/27340 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
1- Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/05/2017 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı ek kararı bakımından yapılan değerlendirmede;
Dosya kapsamına göre, sanığın kasten yaralama suçunu kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlediği kabul edilmesine rağmen, eylemin üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı gerçekleştirildiğinden bahisle sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 86/3-a maddesinin uygulanmasında isabet görülmemiş ise de, bahse konu yanlışlığın maddî yazım hatası olduğu gözetildiğinde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin üçüncü fıkrasına, 09/07/2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanunun 8. maddesiyle eklenen “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması halinde uzlaştırma hükümleri uygulanmaz” şeklindeki hüküm karşısında da, sanığın üzerine atılı suçlar bakımından uzlaştırma işlemlerinin gerçekleştirilemeyeceği gözetilmeksizin, yazılı şekilde düşme kararı verilmesinde,
2- Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/11/2018 tarihli ve 2018/643 esas, 2018/609 sayılı kararı bakımından yapılan değerlendirmede;
Anılan Mahkemenin 20/04/2017 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı ek kararı sonrasında, taraflar arasında uzlaştırmanın sağlandığından bahisle ibraz edilen 10/05/2017 tarihli uzlaştırma raporuna istinaden sanık hakkında açılmış olan kamu davasının 5271 sayılı Kanun’un 254/2. maddesi gereğince düşürülmesine dair anılan Mahkemenin 11/05/2017 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı ek kararının 19/06/2017 tarihinde kesinleşmesi karşısında, bahse konu ek kararın kanun yolu ile bozulmamış olması nedeni ile kesin hüküm ifade ettiği, dolayısıyla kesinleşmiş olan ek kararı müteakip, Mahkeme tarafından yeni bir karar verilemeyeceği gözetilmeksizin, dosyanın yeniden ele alınarak sanığın kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine karar verilmesinde,
isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararların bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit ve kasten yaralama suçlarından sanık …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1, 86/2, 86/3-a, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 5 ay hapis ve 3.000,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına ve ayrı ayrı 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/11/2013 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı kararının 13/11/2013 tarihinde kesinleşmesini müteakip, 02/12/2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik neticesinde infaza konu ilâmdaki suçların uzlaştırma kapsamına alındığından bahisle yeniden değerlendirme yapılması talebinin kabulü ile uzlaştırma işlemleri için dosyanın Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine ilişkin anılan Mahkemenin 20/04/2017 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı ek kararı sonrasında, taraflar arasında uzlaştırmanın sağlandığından bahisle ibraz edilen 10/05/2017 tarihli uzlaştırma raporuna istinaden sanık hakkında açılmış olan kamu davasının 5271 sayılı Kanun’un 254/2. maddesi gereğince düşürülmesine dair anılan Mahkemenin 11/05/2017 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı ek kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin üçüncü fıkrasına, 09/07/2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanunun 8. maddesiyle eklenen “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması halinde uzlaştırma hükümleri uygulanmaz” şeklindeki hüküm karşısında, sanığın üzerine atılı suçlar bakımından uzlaştırma işlemlerinin gerçekleştirilemeyeceği gözetilmeksizin, yazılı şekilde düşme kararı verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle, anılan kararın kesinleşmesini müteakip kurulan Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/11/2018 tarihli ve 2018/643 esas, 2018/609 sayılı kararının ise sanık hakkında açılmış olan kamu davasının 5271 sayılı Kanun’un 254/2. maddesi gereğince düşürülmesine dair anılan Mahkemenin 11/05/2017 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı ek kararının 19/06/2017 tarihinde kesinleşmesi karşısında, bahse konu ek kararın kanun yolu ile bozulmamış olması nedeni ile kesin hüküm ifade ettiği, dolayısıyla kesinleşmiş olan ek kararı müteakip, Mahkeme tarafından yeni bir karar verilemeyeceği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sanık …’a yükletilen suçlar açısından uzlaştırma işlemleri yapılmasının yasaya uygun olup olmadığının ve buna bağlı olarak kurulan kararlarda isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14/11/1977 günlü ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir.(Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06/12/2016 tarihli ve 2013/6-613 esas, 2016/469 sayılı kararında da belirtildiği üzere, bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak CMK’nın 309. maddesinin dördüncü fıkrasında ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Bozma nedenleri; 5271 sayılı Kanun’un 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma neticesinde yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığından verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. Bozma nedenleri; mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne yada savunma hakkını kısıtlama veya tamamen kaldırma sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması durumunda, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulması halinde ise, aynı fıkranın (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle yasa yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir. Aynı kanun maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi durumunda cezanın kaldırılmasına, daha hafif cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gerekli kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
26/10/1932 günlü ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; “Adalet Bakanının uygulamadaki hatalardan başka esas ve hükme etkili olan usul hatalarından dolayı da yazılı emir vermeye yetkili olduğu, yazılı emir üzerine bozulan mahkeme hükmünün davanın esasını hallettiği surette yargılamanın tekrarlanmaması, davanın esasını halletmediği surette yargılamanın tekrarlanması gerektiği”, yine 03/06/1936 günlü ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; “mahkûmiyet ve beraat kararı ile zamanaşımı, af ve davadan vazgeçme gibi düşme sebeplerine dayanılarak verilen kararların davanın esasını halleden kararlardan olduğu” belirtilerek, “yargılamanın tekrarlanması yasağı”nın sınırları belirlenmiştir.
1412 sayılı CMUK’nın 343. maddesi ve bu maddenin uygulanma koşullarını belirten 26/10/1932 günlü ve 29/12, 03/06/1936 günlü ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları uyarınca, davanın esasını çözen kararların bozulması halinde, bozma nedenleri yönünden herhangi bir ayrım yapılmaksızın, yargılamanın tekrarlanması yasaklanarak, Yargıtay’ca verilebilecek kararlar, cezanın çektirilmemesi veya daha az cezaya hükmedilmesi ile sınırlandırılmış ise de, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde farklı bir düzenlemeye dönülmekte ve davanın esasını çözen kararların kanun yararına bozulması halinde, bozma nedenlerinin, davanın esasını çözmeyen veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde, anılan İBK’nın öngördüğü yeniden yargılama yasağı kaldırılmak suretiyle, kararı veren hakim veya mahkemece, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olmamak koşuluyla, yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm veya kararın verilmesi usulü öngörülmüş bulunmaktadır.
Ceza Genel Kurulu’nun 29/05/2018 tarihli ve 2017/15-496 esas, 2018/246 sayılı kararında belirtildiği üzere; uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur. 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin sekizinci fıkrasında, “Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir” hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un ikinci maddesiyle, 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin başlığında yer alan “uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin sekizinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK’nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir. CMK’nın 5560 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinin üçüncü fıkrası; “(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez.” biçimdeyken 09/07/2009 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun’un sekizinci maddesiyle anılan fıkraya “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz” cümlesi eklenmiştir. 02/12/2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı “Uzlaştırma” olarak değiştirilmiş ve 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun’un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dahil edilmiştir. Uzlaştırma kurumu, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabilecek, bu uygulama sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacak, 5237 sayılı Kanun’un 7/2. maddesindeki düzenleme de nazara alınarak kesinleşen ve infaz edilmekte olan hükümlerde de uygulanabilecek ve bu husus infaz aşamasında gözetilebilecektir. Yerine getirilen hükümler yönünden ise, uzlaştırma sanığın hukuki yararının bulunması koşuluyla uygulanabilecektir.
Uzlaştırma, 6763 sayılı Kanun’la değişik CMK’nın 253. maddesinde ayrıntılarıyla düzenlenmiş, mahkeme tarafından uzlaştırmaya ilişkin anılan Kanunun 254. maddesinde” (1)Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. (2)Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır. ” denilmiştir.Uzlaştırmanın asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, kovuşturma aşamasında uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının ise istisnai olarak Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
İncelenen dosyada;
Sanık … hakkında 27/12/2013 tarihli eylemi nedeniyle TCK’nın 265. maddesi uyarınca yargılanıp cezalandırılması talebiyle kamu davasının açıldığı, yargılama neticesinde Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/11/2013 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı kararıyla sanığın, TCK’nın 106/1, 86/2, 86/3-a, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 5 ay hapis ve 3.000,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına ve ayrı ayrı 5 yıl denetim süresi belirlenmesine karar verildiği, anılan kararının 13/11/2013 tarihinde kesinleşmesini müteakip, 02/12/2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik çerçevesinde yeniden değerlendirme yapılması talebinde bulunulduğu, Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 20/04/2017 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı ek kararıyla talep kabul edilerek anılan karardaki suçların uzlaştırma kapsamına alındığından bahisle dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesine karar verildiği, uzlaştırmacı tarafından taraflar arasında uzlaştırmanın sağlandığına dair 10/05/2017 tarihli uzlaştırma raporunun sunulması üzerine bu kez Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/05/2017 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı ek kararıyla her iki suç yönünden açılan kamu davalarının uzlaştırma nedeniyle düşmesine karar verildiği, anılan kararın kanun yoluna konu edilmeksizin kesinleştiği, daha sonra Bursa 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/03/2018 tarihli ve 2017/97 esas, 2018/205 sayılı kararıyla sanığın denetim süresi içerisinde 28/12/2016 tarihinde tehdit ve mala zarar verme suçlarını işlediğinden bahisle ihbarda bulunulması üzerine dosyanın ele alınarak Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/11/2018 tarihli ve 2018/643 esas, 2018/609 sayılı kararıyla sanığın, TCK’nın 86/2, 86/3-c, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 3.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, cezanın türü ve miktarı itibariyle hükmün kesin nitelikte olduğu,
Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/11/2013 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı kararında, sanığın kasten yaralama suçunu kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlediği kabul edilmesine karşın, hüküm kurulurken TCK’nın 86/3-c maddesi yerine 86/3-a maddesi uygulanmış ise de, sonuca etkili olmayan bu hususun mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olduğu,
Anlaşılmıştır.

Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
1)Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/05/2017 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı ek kararı yönünden;
Sanık …’ın 27/12/2013 tarihinde TCK’nın 106/1-1. cümlesi kapsamında tehdit ve TCK’nın 86/2 ve 86/3-c maddeleri kapsamında kasten yaralama suçlarını işlediği kabul edilmiştir. Sanık anılan suçları birlikte işlemiştir. TCK’nın 106/1-1. cümlesi kapsamındaki tehdit suçu hükümden sonra yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’un 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde uzlaştırma kapsamına alınmıştır. TCK’nın 86/2 ve 86/3-c maddeleri kapsamındaki kasten yaralama suçu ise hem suç tarihinde hem de inceleme tarihinde uzlaştırma kapsamında bulunmamaktadır. CMK’nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinde “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması halinde uzlaştırma hükümleri uygulanmaz” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu düzenleme nedeniyle sanığa yükletilen kasten yaralama suçu uzlaştırma kapsamında olmadığı için bu suçla birlikte işlenen tehdit suçu yönünden de uzlaştırma hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Ancak incelemeye konu dosyada, Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 20/04/2017 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı ek kararıyla anılan karardaki suçların uzlaştırma kapsamına alındığından bahisle dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesine karar verilmiş, uzlaştırmacının taraflar arasında uzlaştırmanın sağlandığına dair 10/05/2017 tarihli uzlaştırma raporunu sunması üzerine bu kez Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/05/2017 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı ek kararıyla her iki suç yönünden açılan kamu davalarının uzlaştırma nedeniyle düşmesine hükmolunmuştur. Anılan hükümler kanun yoluna konu edilmeden kesinleşmiştir.
Bu açıklamalar karşısında; taraflar arasında uzlaştırmanın gerçekleştiğinden bahisle sanık hakkındaki kamu davalarının düşmesine ilişkin Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/05/2017 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı ek kararında isabet bulunmamaktadır. Ancak; anılan hükümlerin davanın esasını çözen mahkumiyet dışındaki diğer hükümlerden olması nedeniyle CMK’nın 309/4-c bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, “yeniden yargılama yasağı” nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da yapılamayacaktır.
2)Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/11/2018 tarihli ve 2018/643 esas, 2018/609 sayılı kararı yönünden;
Sanık … hakkında tehdit ve kasten yaralama suçlarından açılan kamu davalarının, taraflar arasında uzlaştırmanın gerçekleştiğinden bahisle Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/05/2017 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı ek kararıyla düşmesine karar verilmesi ve anılan kararların kanun yoluna konu edilmeksizin kesinleşmesi karşısında; Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/05/2017 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı ek kararıyla kamu davalarının düşmesine karar verildiği ve anılan kararın kesinleştiği gözetilmeden, dosya yeniden ele alınıp sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işlediği kabul edilerek Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/11/2018 tarihli ve 2018/643 esas, 2018/609 sayılı kararıyla sanığın, TCK’nın 86/2, 86/3-c, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 3.000,00 Türk lirası adlî para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, daha önce kesinleşen hüküm bulunması nedeniyle sanığın cezalandırılmasına dair anılan hükmün hukuken bir geçerliliği bulunmamaktadır. Hukuken bir geçerliliği bulunmayan ve şeklen hukuki varlığı bulunan bu kararın, hükmün infazı, sanığın adli sicil kaydının düzenlenmesi veya başka bir suç işlenmesi durumunda sanığın kişisel durumunun değerlendirilmesi gibi konularda bir karışıklığa neden olma ihtimali de bulunmaktadır. Ancak, hukuki değerden yoksun bulunan bu kararın, kesinleşerek hukuk dünyasında sonuç doğurması söz konusu olmayıp, koşulları gerçekleşmediğinden kanun yararına bozma incelemesi sonucu Yargıtayca bozulmasının da mümkün olmadığı ve hükmün hukuki değerden yoksun olduğunun tespitiyle yetinilerek kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
A)Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/11/2018 tarihli ve 2018/643 esas, 2018/609 sayılı kararı yönünden;
1)Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/11/2018 tarihli ve 2018/643 esas, 2018/609 sayılı kararının HUKUKİ DEĞERDEN YOKSUN OLDUĞUNA,
2)Bu nedenle CMK’nın 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE,
B)Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/05/2017 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı ek kararı yönünden;
1)Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/05/2017 tarihli ve 2013/500 esas, 2013/710 sayılı kesinleşen ek kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2)Kararın, davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki hükme yönelik olması nedeniyle aynı Kanun maddesinin 4–c bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurmamasına ve yeniden yargılama yapılmamasına,
15/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.