Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2018/7937 E. 2019/450 K. 17.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/7937
KARAR NO : 2019/450
KARAR TARİHİ : 17.01.2019

Tehdit suçundan sanık …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-1. cümle, 43, 62/1 ve 50/1-a maddeleri gereğince 3.740,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Bakırköy 28. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/04/2018 tarihli ve 2016/572 esas, 2018/272 sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 01/11/2018 gün ve 94660652-105-34-10328-2018-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09/11/2018 gün ve 2018/89978 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Her ne kadar soruşturma aşamasında müştekiye uzlaştırma teklifi yapılmış ise de, söz konusu teklifin yapıldığı tarihte sanığın üzerine atılı hakaret ve kişinin huzur ve sükûnunu bozma suçlarını o tarihte uzlaştırma kapsamında bulunmayan tehdit suçu ile birlikte işlenmesi nedeniyle bu suçların uzlaştırma kapsamında bulunmadığı anlaşılmakla, bu uzlaştırma teklifinin hukuken geçerli olmadığı değerlendirilerek yapılan incelemede:
Dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı tehdit suçunun, hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi gereğince uzlaşma kapsamına alındığı, yine aynı Kanun’un “Mahkeme tarafından uzlaştırma” başlıklı 254. maddesinin; “Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir.” şeklinde olması karşısında, sanığın işlediği tehdit suçu bakımından uzlaştırma işlemleri yapılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerektiğini gözetilmemesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-1. cümle, 43, 62/1 ve 50/1-a maddeleri gereğince 3.740,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Bakırköy 28. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/04/2018 tarihli ve 2016/572 esas, 2018/272 sayılı kararının, sanığın üzerine atılı tehdit suçunun, hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi gereğince uzlaşma kapsamına alındığı, yine aynı Kanun’un “Mahkeme tarafından uzlaştırma” başlıklı 254. maddesinin; “Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma
.2.
konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir.” şeklinde olması karşısında, sanığın işlediği tehdit suçu bakımından uzlaştırma işlemleri yapılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerektiğini gözetilmemesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sanık …’ın eşine yönelik TCK’nın 106/1-1. cümlesi kapsamındaki tehdit suçundan dolayı uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Ceza Genel Kurulu’nun 29/05/2018 tarihli ve 2017/15-496 esas, 2018/246 sayılı kararında belirtildiği üzere; uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur. 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin sekizinci fıkrasında, “Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir” hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un ikinci maddesiyle, 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin başlığında yer alan “uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin sekizinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK’nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir. CMK’nın 5560 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinin üçüncü fıkrası; “(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez.” biçimdeyken 09/07/2009 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun’un sekizinci maddesiyle anılan fıkraya “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz” cümlesi eklenmiştir. 02/12/2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı “Uzlaştırma” olarak değiştirilmiş ve 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların
.3.
sayıları artırılmış, TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun’un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dahil edilmiştir. Uzlaştırma kurumu, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabilecek, bu uygulama sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacak, 5237 sayılı Kanun’un 7/2. maddesindeki düzenleme de nazara alınarak kesinleşen ve infaz edilmekte olan hükümlerde de uygulanabilecek ve bu husus infaz aşamasında gözetilebilecektir. Yerine getirilen hükümler yönünden ise, uzlaştırma sanığın hukuki yararının bulunması koşuluyla uygulanabilecektir.
Uzlaştırma, 6763 sayılı Kanun’la değişik CMK’nın 253. maddesinde ayrıntılarıyla düzenlenmiş, mahkeme tarafından uzlaştırmaya ilişkin anılan Kanunun 254. maddesinde” (1)Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. (2)Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır. ” denilmiştir.
Uzlaştırmanın asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, kovuşturma aşamasında uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının ise istisnai olarak Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
Türkiye’nin ilk imzalayan ve onaylayan ülke konumunda olduğu “Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” (İstanbul Sözleşmesi) kadına yönelik şiddeti ilk kez açıkça insan hakkı ihlâli olarak tanımlamış ve taraf devletlere uluslararası hukukta kadına karşı ve aile içi şiddet konusunda yükümlülükler getirmiştir. Sözleşme, Türkiye tarafından 11/05/2011 tarihinde çekince konulmaksızın imzalanmış, 29/11/2011 tarih ve 28127 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Ancak, 75. maddesindeki en az sekizi Avrupa Konseyi üyesi olan on devlet
.4.
tarafından onaylanma şartı nedeniyle Sözleşme, Türkiye bakımından 01/08/2014 tarihinde yürürlüğe girerek iç hukukumuzun parçası hâline gelmiştir.
Sözleşmenin 3/a maddesi, kadınlara yönelik ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsinler, söz konusu eylemlerde bulunma tehdidi, zorlama veya özgürlüğün rastgele bir biçimde kısıtlanması da dahil olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri, kadına yönelik şiddet kapsamına dahil etmiş, 5/2. maddesi ise taraf devletlere, sözleşme kapsamında yer alan şiddet eylemlerinin gereken özeni göstererek önlenmesini, soruşturulmasını, cezalandırılmasını ve tazmin edilmesini sağlamak üzere gerekli hukuki tedbirleri alma yükümlülüğü getirmiştir. Sözleşmenin “Zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerinin veya hüküm vermenin yasaklanması” başlıklı 48. maddesinin 1. fıkrasında, tarafların bu Sözleşme kapsamında yer alan her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak, arabuluculuk ve uzlaştırma da dahil olmak üzere, zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerini yasaklamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacakları belirtilmiştir.
Bu Sözleşmenin etkisiyle 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun’un kadına karşı ve aile içi şiddetle mücadelede yetersiz kaldığı düşünülerek 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” 20/03/2012 tarihli ve 28239 sayılı, bu Kanunun Uygulama Yönetmeliği ise 18/01/2013 tarihli ve 28532 sayılı Resmi Gazetelerde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden önce kabul edilen CMK’nın 253. maddesinde, aile içi fiziksel şiddete ilişkin düzenleme içeren TCK’nın 86. maddesinin 2. fıkrasının a bendinde yer alan eşe karşı yaralama eylemiyle cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar uzlaştırma kapsamı dışında bırakılmıştır. Gerek 6284 sayılı Kanun gerekse CMK’da eşe yönelik tehdit suçunun uzlaştırma kapsamı dışında kaldığına dair bir düzenleme bulunmamaktadır.
İncelenen dosyada;
Sanık … hakkında eşine yönelik hakaret, kişilerin huzur ve sükununu bozma, mesaj göndermek suretiyle tehdit suçlarından cezalandırılması talebiyle 21/10/2016 tarihinde kamu davasının açıldığı, mağdurun şikayetinden vazgeçtiği, sanığın tehdit suçunu kabul ettiği, yargılama neticesinde Bakırköy 28. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/04/2018 tarihli ve 2016/572 esas, 2018/272 sayılı kararıyla hakaret ve kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarından kamu davalarının düşmesine, tehdit suçundan ise sanığın, TCK’nın 106/1-1. cümle, 43, 62/1 ve 50/1-a maddeleri gereğince 3.740,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına hükmolunduğu, “…Türkiye tarafından 11/05/2011 tarihinde imzalanan 14/03/2012 tarihinde onaylanan 01/08/2014 tarihli kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadele hakkındaki Avrupa konseyi sözleşmesinin 48/1 maddesi uyarınca aile içi şiddet suçlarında uzlaştırmanın mümkün olmadığı yönündeki yasal düzenlemenin anayasanın 90/5 maddesi uyarıca Uluslar arası sözleşmenin kanun hükmünde olduğu dikkate alınarak uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı…” biçimindeki gerekçeyle uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmediğinin belirtildiği, hükmün sanığa tebliğine karşın istinaf edilmeksizin kesinleştiği tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır.
.5.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’un 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde sanık …’a yükletilen TCK’nın 106/1-1. cümlesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması, her ne kadar uzlaştırma usul hukuku kurumu olarak düzenlenmiş ise de, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabilmesi, Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi)’nin 48. maddesinin 1. fıkrasında, Sözleşme kapsamında yer alan her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak, arabuluculuk ve uzlaştırma da dahil olmak üzere, zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerini yasaklamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alma hususunda taraf devletlere yükümlülük getirilmesine rağmen bu eylemlerde uzlaştırmanın yapılamayacağına dair düzenlenme bulunmaması, yine CMK’da ya da diğer kanunlarda eşe karşı tehdit suçunda uzlaştırmanın uygulanamayacağına dair hüküm bulunmaması karşısında; 6763 sayılı Kanun uyarınca sanığa yükletilen tehdit suçu nedeniyle uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi gerektiği gözetilip dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi gerekirken, bu işlem yerine getirilmeksizin yasal olmayan gerekçeyle sanığın TCK’nın 106/1-1. cümle, 43, 62/1 ve 50/1-a maddeleri gereğince 3.740,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Bakırköy 28. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/04/2018 tarihli ve 2016/572 esas, 2018/272 sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, Bakırköy 28. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/04/2018 tarihli ve 2016/572 esas, 2018/272 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK’nın 309/4. maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 17/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.