Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2018/7935 E. 2018/21784 K. 13.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/7935
KARAR NO : 2018/21784
KARAR TARİHİ : 13.12.2018

Silahla tehdit ve hakaret suçlarından sanıklar … ve …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 125/4, 106/2-a-c, 62. maddeleri gereğince 5 ay 25 gün ve 2 yıl 6 ay hapis cezaları ile cezalandırılmalarına dair ….2. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/09/2008 tarihli ve 2008/9 esas, 2008/196 sayılı kararının Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 11/03/2013 tarihli ve 2010/29097 esas, 2013/6595 karar sayılı ilâmıyla onanarak kesinleşmesini müteakip, sanıklar müdafii tarafından yapılan yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulüne, sanıkların tensiben beraatine ilişkin ….2. Asliye Ceza Mahkemesinin 31/10/2016 tarihli ve 2016/395 esas, 2016/485 sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 01/11/2018 gün ve 94660652-105-63-9952-2018-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09/11/2018 gün ve 2018/89934 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 321. maddesinde yer alan “(1) Yargılamanın yenilenmesi isteminde ileri sürülen iddialar, yeterli derecede doğrulanmaz veya 311 inci maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile 314 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı hâllerde işin durumuna göre bunların önce verilmiş olan hükme hiçbir etkisi olmadığı anlaşılırsa, yargılamanın yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle duruşma yapılmaksızın reddedilir.(2) Aksi hâlde mahkeme, yargılamanın yenilenmesine ve duruşmanın açılmasına karar verir.” şeklindeki düzenlemeler karşısında, somut olayda, mahkeme tarafından yargılamanın yenilenmesi isteminin kabule şayan görülmesi üzerine duruşmanın açılmasına karar verilerek, deliller toplandıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken tensiben beraat hükmü verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Silahla tehdit ve hakaret suçlarından sanıklar … ve …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 125/4, 106/2-a-c, 62. maddeleri gereğince 5 ay 25 gün ve 2 yıl 6 ay hapis cezaları ile cezalandırılmalarına dair ….2. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/09/2008 tarihli ve 2008/9 esas, 2008/196 sayılı kararının Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 11/03/2013 tarihli ve 2010/29097 esas, 2013/6595 karar sayılı ilâmıyla onanarak kesinleşmesini müteakip, sanıklar müdafii tarafından yapılan yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulüne, sanıkların tensiben beraatine ilişkin ….2. Asliye Ceza Mahkemesinin 31/10/2016 tarihli ve 2016/395 esas, 2016/485 sayılı kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 321. maddesinde yer alan “(1) Yargılamanın
./..
.2.

yenilenmesi isteminde ileri sürülen iddialar, yeterli derecede doğrulanmaz veya 311 inci maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile 314 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı hâllerde işin durumuna göre bunların önce verilmiş olan hükme hiçbir etkisi olmadığı anlaşılırsa, yargılamanın yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle duruşma yapılmaksızın reddedilir.(2) Aksi hâlde mahkeme, yargılamanın yenilenmesine ve duruşmanın açılmasına karar verir.” şeklindeki düzenlemeler karşısında, somut olayda, mahkeme tarafından yargılamanın yenilenmesi isteminin kabule şayan görülmesi üzerine duruşmanın açılmasına karar verilerek, deliller toplandıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken tensiben beraat hükmü verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.

II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Mahkeme tarafından yargılamanın yenilenmesi isteminin kabul edilmesi karşısında, duruşma açılmadan tensiple yeni hüküm kurulmasında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
./..
.3.

Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06/12/2016 tarihli ve 2013/6-613 esas, 2016/469 sayılı kararında da belirtildiği üzere, bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak CMK’nın 309. maddesinin dördüncü fıkrasında ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Bozma nedenleri; 5271 sayılı Kanunun 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma neticesinde yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığından verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. Bozma nedenleri; mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne ya da savunma hakkını kısıtlama veya tamamen kaldırma sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması durumunda, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulması halinde ise, aynı fıkranın (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle yasa yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir. Aynı kanun maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi durumunda cezanın kaldırılmasına, daha hafif cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gerekli kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın “Hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi nedenleri” başlıklı 311. maddesi;
“(1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür.
a) Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.
b) Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa.
c) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise.
d) Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılmış ise.

./..
.4.

e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.
f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir.
(2) Birinci fıkranın (f) bendi hükümleri, 4.2.2003 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile, 4.2.2003 tarihinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında uygulanır” biçiminde düzenlenmiştir.
CMK’nın “Yenileme İsteminin Kabule Değer Olup Olmadığı Kararı Ve Mercii” başlıklı 318. maddesi; “(1) Yargılamanın yenilenmesi istemi, hükmü veren mahkemeye sunulur. Bu mahkeme, istemin kabule değer olup olmadığına karar verir. (2) 303 üncü Madde gereğince Yargıtayın doğrudan hüküm kurduğu hâllerde de hükmü vermiş olan mahkemeye başvurulur. (3) Yargılamanın yenilenmesi isteminin kabule değer olup olmadığına dair olan karar, duruşma yapılmaksızın verilir.”, “Yenileme İsteminin Kabule Değer Görülmemesi Nedenleri Ve Kabulü Hâlinde Yapılacak İşlem” başlıklı 319. maddesi; “(1) Yargılamanın yenilenmesi istemi, kanunda belirlenen şekilde yapılmamış veya yargılamanın yenilenmesini gerektirecek yasal hiçbir neden gösterilmemiş veya bunu doğrulayacak deliller açıklanmamış ise, bu istem kabule değer görülmeyerek reddedilir. (2) Aksi hâlde yargılamanın yenilenmesi istemi, bir diyeceği varsa yedi gün içinde bildirmek üzere Cumhuriyet savcısı ve ilgili tarafa tebliğ olunur. (3) Bu Madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.”, ” Delillerin Toplanması” başlıklı 320. maddesi; “(1) Mahkeme, yargılamanın yenilenmesi istemini yerinde bulursa delillerin toplanması için bir naip hâkimi veya istinabe olunan mahkemeyi görevlendirebileceği gibi; kendisi de bu hususları yerine getirebilir. (2) Delillerin mahkemece veya naip hâkim tarafından veya istinabe suretiyle toplanması sırasında, soruşturmaya ilişkin hükümler uygulanır. (3) Delillerin toplanması bittikten sonra Cumhuriyet savcısı ve hakkında hüküm kurulmuş olan kişiden yedi günlük süre içinde görüş ve düşüncelerini bildirmeleri istenir.”, “Yenileme İsteminin Esassız Olmasından Dolayı Reddi, Aksi Takdirde Kabulü” başlıklı 321. maddesi; “(1) Yargılamanın yenilenmesi isteminde ileri sürülen iddialar, yeterli derecede doğrulanmaz veya 311 inci Maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile 314 üncü Maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı hâllerde işin durumuna göre bunların önce verilmiş olan hükme hiçbir etkisi olmadığı anlaşılırsa, yargılamanın yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle duruşma yapılmaksızın reddedilir. (2) Aksi hâlde mahkeme, yargılamanın yenilenmesine ve duruşmanın açılmasına karar verir. (3) Bu Madde gereğince verilen kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.”, “Duruşma Yapılmaksızın Yenileme İsteminin İncelenmesi” başlıklı 322. maddesi; “(1) Hükümlü ölmüşse mahkeme yeniden duruşma yapmaksızın gerekli delilleri topladıktan sonra hükümlünün beraatine veya yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine
./..
.5.

karar verir. (2) Diğer hâllerde de mahkeme, bu hususta yeterli delil varsa Cumhuriyet savcısının uygun görüşünü aldıktan sonra duruşma yapmaksızın hükümlünün derhâl beraatine karar verir. (3) Mahkeme beraat kararı ile beraber önceki hükmün ortadan kaldırılmasını da karar altına alır. (4) Yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunan kimse isterse, gideri Devlet Hazinesine ait olmak üzere önceki hükmün iptaline ilişkin karar Resmî Gazete ile ilân olunacağı gibi mahkemenin takdirine göre diğer gazetelerle de ilân edilebilir.”, şeklindedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11/03/2014 tarihli ve 2012/3-909 esas, 2014/121 sayılı kararında da belirtildiği üzere, 5271 sayılı CMK’nın 311. maddesinde hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi nedenlerine yer verilmiş ve bunlar sınırlı biçimde sayılmıştır. Bunun dışındaki nedenlerle hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesinin istenilmesi mümkün değildir. Kamu düzeninin sağlanması, davaların bir noktada sona ermesi sonucunu, yani kesin hükmü doğurmuştur. Kesin hükümle birlikte artık yargılamaya konu sorun çözülerek, maddi gerçeğe ulaşıldığından kesin hükümle sonuçlanmış bir ihtilaf kural olarak yeniden yargılama konusu yapılamayacaktır. Bununla birlikte bir yargılama faaliyeti sonucu verilen kesin hükümde adli hataların yapılması da mümkündür. Hükmün kesinleşmesinden sonra ortaya çıkan maddi olaylar kesin hükmün maddi gerçeği yansıttığı kabulünü ve kesin hükmün ispatla ilgili temellerini sarsabilecektir. Bu durumda, bir yanda kesin hüküm, diğer yanda ise adli hatanın düzeltilmesi zorunluluğu söz konusu olacaktır. Bu iki değerden birinin tamamen gözardı edilmesi mümkün olmadığından kanun koyucu maddi temelleri sarsılmış kesin hükümden fedakarlık yapmak zorunda kalmış ve bunun şartlarını belirlemiştir. Bu açıdan yargılamanın yenilenmesi kesin hükmün dokunulmazlığının istisnasını oluşturmaktadır. Kesinleşen hükmün, maddi gerçeğe uymadığına ilişkin kanunda belirtilen şartları taşıyan taleplerin değerlendirilmesi ve yapılacak değerlendirme sonucunda şartların oluşması halinde kesinleşen hükmün düzeltilmesi gerekmektedir. İşte bu nedenlerle kanun koyucu bu sorunu çözebilmek için yargılamanın yenilenmesi müessesesini şartlarını ayrıntılı olarak düzenlemek suretiyle ihdas etmiştir.
Yargılamanın yenilenmesi ancak kesinleşmiş hükümlerde başvurulacak bir yol olup hukuki niteliği itibarıyla CMK’nın sistematiği, düzenleniş şekli ve düzenlendiği yer dikkate alındığında tereddütsüz olağanüstü bir kanun yoludur. Yargılamanın yenilenmesindeki amaç, kanunda istisnai ve sınırlı olarak sayılan hallerin gerçekleşmesi halinde gerçeğin araştırılması, böylece toplum ve sanığın menfaatinin korunması olduğundan, kesin hükme yönelik olarak ileri sürülen ve gerekli şartları taşımayan her türlü yenilenme talebinin dikkate alınması da söz konusu olmayacaktır. Bu açıklamalar ışığında yargılamanın yenilenmesini; kanunda sınırlı şekilde sayılan yargılamanın yenilenmesi nedenlerinin en az birisine dayalı olarak kesinleşmiş bir hükümde adli hata bulunduğu iddiasıyla kural olarak hükmü veren mahkemeye başvurulmasıyla başlayan, hükmü veren hakimin katılımı olmaksızın, mahkemece başvurunun şekil ve esas açısından kabulüne karar verilmesi halinde devam edilerek hükme konu sanık ve fiil hakkında yeniden kovuşturma yapılmasına imkan sağlayan, olağanüstü bir kanun yolu olarak tanımlamak mümkündür.
Yargılamanın yenilenmesi, mutlaka istek üzerine yapılabilecek, davasız yargılama olmaz ilkesinin doğal sonucu olarak mahkemece re’sen yargılamanın yenilenmesi yoluna
./..
.6.

gidilmesi mümkün olmayacaktır. Hükmün infaz edilmiş olması veya hükümlünün ölümü de yargılamanın yenilenmesine engel teşkil etmeyecektir. Yargılamanın yenilenmesi başvurusu kural olarak herhangi bir süre sınırlamasına tâbi tutulmamış olup, talep hükmü veren mahkemeye yapılmalıdır. Yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulması kesinleşen hükmün infazını kendiliğinden etkilemeyecek, ancak mahkemenin infazın geri bırakılmasına ya da durdurulmasına karar vermesi mümkün olabilecektir. Yargılamanın yenilenebilmesi için hükümde önemli bir adli hatanın yapılmış olması gereklidir. Yargılamanın yenilenmesini gerektiren bu hata, hükümlünün lehine ya da aleyhine olarak yapılmış olabileceğinden hukukumuzda yargılamanın yenilenmesi hem hükümlünün lehine hem de aleyhine olarak başvurulabilecek bir kanun yolu olarak düzenlenmiştir.
Yukarıda yer verilen açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, yargılamanın yenilenmesi kurumu, ancak kesinleşen hükümlere karşı ve belirli şartların varlığı halinde mümkündür. Yargılanmanın yenilenmesi talebi üç evreli incelemeyi gerektirmektedir. İlk evresi;”kabule şayan olup olmadığının mahkemesince evrak üzerinden incelenmesi”, ikinci evresi; “kabule şayan görüldüğünde ilk soruşturma niteliğinde” kanıtların toplanması, üçüncü evresi ise; “kanıtlar yargılamanın yenilenmesini gerektirir ciddiyette” ise duruşmanın açılmasıdır.
İstemin kabule şayan olup olmadığı konusundaki değerlendirmede şekli şartın yerine getirilmesi yeterli olmamakta, ikame olunan vakıa ve kanıtların önceden ileri sürülmeyen ve tamamen yeni nitelik taşıyan yapıda olması ve gerek bağımsız olarak nazara alındığında ve gerek toplanmış diğer kanıtlarla birlikte tahlil olunduğunda hükümlü lehine değerlendirmeye ve önceki hükmü değiştirmeye mahkemeyi yönlendirebilecek ciddiyette bulunması gerekmektedir.
İncelenen dosyada;
Sanıklar … ve … hakkında silahla tehdit ve hakaret suçlarından cezalandırılmaları talebiyle kamu davasının açıldığı, yargılama neticesinde ….2. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/09/2008 tarihli ve 2008/9 esas, 2008/196 sayılı kararıyla “Her ne kadar sanıklar savunmalarında üzerlerine atılı suçlamayı kabul etmemiş iselerde, katılanın aşamalardan beri değişmeyen ve huzurdaki beyanı ile bu beyanları doğrulayan tanık …’in beyanı dikkate alındığında sanıkların üzerlerine atılı suçları işledikleri sabit bulunmuş, savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu kabul edilmiş, sanık …’ın gösterdiği mekan tanıklarının beyanlarını bu gerekçelerle itibar edilmemiş” şeklindeki gerekçeyle “…olay tarihinde sanıkların katılanın kullandığı kamyoneti yolda giderken durdurdukları, ele geçirilemeyen tabancalarını çekerek katılana doğrulttukları ve ölümle tehdit ettikleri, ayrıca katılana sinkaflı küfürler ettikleri…” biçiminde kabul edilen eylemleri nedeniyle sanıkların, TCK’nın 125/1, 125/4, 106/2-a-c, 62. maddeleri gereğince 5 ay 25 gün ve 2 yıl 6 ay hapis cezaları ile cezalandırılmalarına hükmolunduğu, hükümlerin sanıklar tarafından temyizi üzerine Dairemizin 11/03/2013 tarihli ve 2010/29097 esas, 2013/6595 karar sayılı ilâmıyla onanarak kesinleştikleri, mağdur …’in 09/04/2013 tarihinde şikayetinden vazgeçtiği, sanıklar müdafii tarafından hükümlere yönelik itiraz kanun yoluna başvurulmasının talep edildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bu talebin kabul edilmediği, 22/06/2015 tarihinde sanıklar müdafiinin yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğu, …. 2. Asliye Ceza Mahkemesinin
./..
.7.

06/07/2015 tarihli ve 2008/8 esas, 2008/132 sayılı ek kararıyla yargılamanın yenilenmesi talebinin reddedildiği, yargılamadaki beyanları hükme esas alınan tanık Mehmet Kertiz’in 05/04/2016 tarihinde yargılama sırasındaki beyanlarının yanlış olduğundan bahisle dilekçe verdiği, sanıklar müdafiinin 23/05/2016 tarihinde tekrar yargılamanın yenilenmesini talep ettiği, ….2. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/06/2016 tarihli ve 2008/8 esas, 2008/132 sayılı ek kararıyla beyanları hükme esas alınan tanığın kasten gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesine ve hükümlerin infazlarının durdurulmasına karar verildiği, ….2. Asliye Ceza Mahkemesinin 31/10/2016 tarihli ve 2016/395 esas, 2016/485 sayılı kararıyla duruşma açılmadan tensiple sanıkların atılı suçlardan CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraatlerine, mağdur … ile tanık … hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği ve kanun yoluna konu edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.

Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Yargılamadaki beyanları hükme esas alınan tanık Mehmet Kertiz’in 05/04/2016 tarihinde yargılama sırasındaki beyanlarının yanlış olduğundan bahisle dilekçe vermesi üzerine sanıklar müdafiinin 23/05/2016 tarihinde tekrar yargılamanın yenilenmesini talep etmesi, ….2. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/06/2016 tarihli ve 2008/8 esas, 2008/132 sayılı ek kararıyla beyanları hükme esas alınan tanığın kasten gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesine ve hükümlerin infazlarının durdurulmasına karar verilmesi, CMK’nın 319. maddesinde yargılamanın yenilenmesi talebinin kabule değer görülmesi halinde, istemin, bir diyeceği varsa yedi gün içinde bildirmek üzere Cumhuriyet savcısına ve ilgili tarafa tebliğ olunacağının belirtilmesi, anılan Kanun’un 321. maddesinin 2. fıkrasında, yargılamanın yenilenmesi talebinin reddedilmemesi halinde mahkemenin, yargılamanın yenilenmesine ve duruşmanın açılmasına karar vereceğinin düzenlenmesi, yine anılan Kanun’un “Duruşma Yapılmaksızın Yenileme İsteminin İncelenmesi” başlıklı 322. maddesinde hükümlü ölmüşse veya yeterli delil varsa Cumhuriyet savcısının uygun görüşünü aldıktan sonra duruşma yapılmaksızın hükümlünün derhâl beraatine karar verilebileceğinin hüküm altına alınması, ….2. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/09/2008 tarihli ve 2008/9 esas, 2008/196 sayılı kararında tanık …’in beyanının yanında katılanın aşamalardaki değişmeyen beyanının da nazara alındığının anlaşılması karşısında; Cumhuriyet savcısının uygun görüşü alınmadan ve duruşma açılması gerekirken koşulları bulunmamasına karşın duruşma açılmadan sanıkların atılı suçlardan tensiple beraatine karar verilmesine dair ….2. Asliye Ceza Mahkemesinin 31/10/2016 tarihli ve 2016/395 esas, 2016/485 sayılı kararında isabet bulunmamaktadır. Ancak; anılan hükümlerin davanın esasını çözen mahkumiyet dışındaki diğer hükümlerden olması nedeniyle, CMK’nın 309/4-c bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, “yeniden yargılama yasağı” nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da yapılamayacaktır.

./..
.8.

IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1)Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, ….2. Asliye Ceza Mahkemesinin 31/10/2016 tarihli ve 2016/395 esas, 2016/485 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2)Kararın, davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki hükümlere yönelik olması nedeniyle, aynı Kanun maddesinin 4–c bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurmamasına ve yeniden yargılama yapılmamasına, 13/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.