Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2018/7679 E. 2018/21318 K. 10.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/7679
KARAR NO : 2018/21318
KARAR TARİHİ : 10.12.2018

Tehdit ve hakaret suçlarından sanık … hakkında yapılan yargılama sonucunda mahkumiyetine dair, ….1. Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen 27/03/2013 gün ve 2013/50 esas, 2013/291 karar sayılı hükümlerin, adı geçen sanığa kapalı ceza infaz kurumunda tebliğ edildiği, sanığın temyiz süresini geçirdikten sonra yapmış olduğu temyiz başvurusunun reddedildiği ve buna dair ek karara karşı sanığın temyizi üzerine,
Dairemizin 19/01/2017 gün ve 2016/17236 esas, 2017/1942 sayılı kararıyla;
“Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz süresinin geçmesi,
Nedeniyle Yerel Mahkemece verilen temyiz isteğinin reddine ilişkin karara karşı yapılan itirazın, tebliğnameye uygun olarak REDDİNE, yerel mahkemenin redde ilişkin kararının ONANMASINA” şeklinde karar verilmiştir.
I-İTİRAZ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 09/11/2018 gün ve KD-2018/84127 sayılı yazısı ile;
“Sanık hakkında … Asliye Mahkemesi tarafından katılan …’e hakaret eylemi nedeniyle; TCK’nun 125/1-3-a, 53/1-a-b-c-d-e-2-3, 58/2-b-6. maddeleri gereğince 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına hak yoksunluğu ve tekerrür, yine aynı katılana tehdit eylemi nedeniyle; TCK’nun 106/1-1. cümle, 53/1-a-b-c-d-e-2-3, 58/2-b-6. maddeleri gereğince 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına hak yoksunluğu ve tekerrür, katılanlar …, … ve …’e hakaret eylemi nedeniyle; TCK’nun 125/1-3-a, 43/2, 53/1-a-b-c-d-e-2-3, 58/2-b-6. maddeleri gereğince 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına hak yoksunluğu ve tekerrür ile cezalandırılmıştır. Karar sanığın yokluğunda verilmiştir.
Mahkeme tarafından sanığın yokluğunda verilen karar, cezaevinde bulunan sanığa tebliğ edilmek üzere gönderilmiş ve 09/05/2013 tarihinde kararın sanığa tebliğ edildiğine dair tebliğ tebellüğ belgesi düzenlenmiştir.
Sanık 05/09/2016 tarihli dilekçe ile kararın kendisine tebliğ edilmediğini, tebliğ edilmiş olması halinde temyiz edeceğini belirtir dilekçe ibraz etmiştir.
Sanığın vermiş olduğu dilekçe temyiz dilekçesi kabul edilerek mahkeme tarafından temyiz isteminin süresinde yapılmadığı gerekçesi ile 22/09/2016 tarihinde temyiz isteminin reddine karar vermiştir.
Sanık ek karar üzerine 27-28/09/2016 tarihlerinde verdiği ve yine kararın kendisine edilmediği gerekçesi ile dilekçe vermiş bu dilekçeler de ek kararın temyizine ilişkin kabil edilerek dosya temyiz için Yargıtay’a gönderilmiş ve Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 19/01/2017 gün ve 2016/17236 esas, 2017/1942 karar sayılı kararı ile temyiz isteminin reddine ilişkin kararın onanmasına karar verilmiştir.
./..

.2

Sanık tebliğ tebellüğ belgesini imzalamadığı gerekçesi ile şikayette bulunması üzerine yaptırılan imza incelemesinde, Bursa polis ve kriminal laboratuvar müdürlüğü 30/01/2017 tarihli raporunda imzanın sanığın eli ürünü olmadığı, 24/07/2017 tarihli raporunda da imzanın memur Halil Emre Gül eli ürünü olduğunu belirlemiştir. Bu şekilde tebliğ tebellüğ belgesinindeki imzanın sanığın eli ürünü olmadığı, belgenin sahte olduğu dolayısı ile sanığın ilk temyizinin süresinde olduğu anlaşılmaktadır.
7201 sayılı Tebligat kanunu 19. maddesinde “mevkuf ve mahkümlara ait tebliğlerin yapılmasını, bunların bulunduğu müessese müdür veya memuru temin eder.” hükmü bulunmaktadır.
Sanığın yokluğunda verilen kararın sanığın imzası tebliğ tebellüğ memuru … tarafından taklit edilerek sahte belge tanzim edilmesi ve mahkeme kararının sanığa 7201 sayılı yasa hükmüne uygun tebliğ edilmemiş olması nedeniyle karara itiraz edilmesi gerekmiştir.
SONUÇ VE İSTEM:
1- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 19/01/2017 gün ve 2016/17236 Esas, 2017/1942 Karar sayılı kararının KALDIRILMASI,
2-Katılan …’e yönelik eylemler nedeniyle;
A- Hakaret eylemi ile ilgili temyiz istemi ile ilgili olarak;
Hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
Sanığın oda değişimi nedeniyle katılana söylediği sözler arasında onur, şeref ve haysiyetini rencide edici sözler bulunmadığı, tanık Ugur’un hakaret ve küfür ettiğini duymadığını beyan ettiği, söylenin sözledin tehdit eylemi kapsamında kalması ve bu konuda ayrı hüküm kurulmuş olması nedeniyle sanık hakkında hakaret suçundan beraat kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
Yasaya aykırı bulunduğundan hükmün CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASI,
B- Tehdit eylemi ile ilgili temyiz istemi hakkında;
Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas – 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı hükümler iptal edilmiş ise de bu husus infaz aşamasında dikkate alınabileceğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre, sanığın mahkumiyet kararının bozulmasına ilişkin ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASI,
3-Sanığın diğer katılanlara yönelik hakaret eylemi ile ilgili temyiz istemi ile ilgili olarak;
./…
.3.
Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas – 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesindeki bazı hükümler iptal edilmiş ise de bu husus infaz aşamasında dikkate alınabileceğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre, sanığın mahkumiyet kararının bozulmasına ilişkin ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASI,
4-İtirazımız yerinde görülmez ise dosyanın Yargıtay Genel Kurulu’na GÖNDERİLMESİ,
“İtirazen arz ve talep olunur” biçiminde istemde bulunulması üzerine, dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
II-İTİRAZIN KAPSAMI
İtiraz, sanık …’in, tehdit ve hakaret suçlarından hakkında hükmedilen mahkumiyet kararlarına yapmış olduğu karşı temyiz başvurusunun reddine dair ek kararın, adı geçen sanık tarafından temyizi üzerine, Yerel Mahkemece verilen ek kararının onanmasına dair, Dairemizin 19/01/2017 gün ve 2016/17236 esas, 2017/1942 sayılı ilamına yönelik olup, sanığa yapılan karar tebliğinde yer alan imzanın, sanığın eli ürünü olmadığına dair kriminal raporu da dikkate alınarak, karara dair tebligatın usulsüz olup olmadığının ve sanığın ek karara yönelik temyiz başvurusunun süresinde kabul edilip edilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
III-KARAR:
Sanık hakkında, ….1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 27/03/2013 gün ve 2013/50 esas, 2013/291 karar sayılı kararıyla, tehdit ve hakaret suçlarından mahkumiyet hükümleri kurulduğu, sanığın yokluğunda verilen kararın, kapalı ceza infaz kurumunda sanığın bizzat kendisine tutanak ile tebliğ edildiği, temyiz isteminde bulunmaması üzerine kararların kesinleştirildiği, sanığın süresinden sonra yapmış olduğu temyiz başvurusunun, Yerel Mahkeme’nin 22.09.2016 tarihli ek kararıyla süre yönünden reddedildiği, sanığın bahsi geçen ek karara karşı süresinde yapmış olduğu temyiz istemi sonucunda da, Dairemizin 19/01/2017 gün ve 2016/17236 esas, 2017/1942 sayılı kararıyla, Yerel Mahkeme’nin ek kararının onanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Sanığın, karar tebliğindeki imzanın kendisine ait olmadığına ilişkin ısrarlı dilekçeleri üzerine, sanığın yazı ve imza örnekleri alınarak savcılıkça yaptırılan imza incelemesi sonucunda, Bursa Polis Kriminal Laboratuvar Müdürlüğü’nün 30.01.2017 tarihli uzmanlık raporunda, karar tebliğine ilişkin tutanakta yer alan imzanın sanık eli ürünü olmadığının belirtilmesi karşısında, sanığın ısrarlı talepleri ve kriminal rapor içeriği birlikte değerlendirildiğinde, sanığın temyiz başvurusunun süresinde yapıldığı kabul edilerek, Yerel Mahkeme’nin ek kararının usul ve Kanuna aykırı olması nedeniyle, Dairemizin 19.01.2017 tarihli onama kararı kaldırılmak suretiyle, dosyanın esastan incelenmesi gerekmektedir.
Açıklanan gerekçelerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçesi yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,
./…

.4.
Dairemizce verilen 19/01/2017 gün ve 2016/17236 esas, 2017/1942 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Dosyanın yeniden incelenmesi neticesinde;
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ile suç tarihine göre ve sanığın yokluğunda verilen kararın, sanığa tebliğ edildiğine ilişkin 09.05.2013 tarihli tutanakta yer alan imzanın, sanığın ısrarlı dilekçeleri ve Bursa Polis Kriminal Laboratuvar Müdürlüğü’nün 30.01.2017 tarihli uzmanlık raporu içeriği de dikkate alındığında, sanığın eli ürünü olmadığının anlaşılması karşısında, sanığın temyiz isteminin süresi içerisinde yapılmadığı gerekçesiyle Yerel Mahkemece verilen 22.09.2016 tarihli ek kararın kaldırılması suretiyle dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,
A-16.09.2011 tarihli tehdit ve hakaret suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde;
1-Sanık hakkında hakaret ve tehdit suçlarını işlediği iddiasıyla Sulh Ceza Mahkemesi’ne kamu davası açıldığı, anılan Mahkemece, katılanların ifadeleri, sanık savunması ve tanık Uğur’un beyanı alınarak, sanığın 25.11.2011 tarihli eyleminin iftira kapsamında kalabileceği ve tüm suçlara ilişkin yargılamanın görevli Asliye Ceza Mahkemesi’nce yürütülmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği, Asliye Ceza Mahkemesi’nce hiçbir ifade işlemi alınmadan verilen karşı görevsizlik kararı üzerine, Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, yargılama yapma görevinin Asliye Ceza Mahkemesi’ne ait olduğunun belirlenmesi üzerine, yalnızca sanık savunması ve katılanların ifadeleri tespit edilerek sanığın mahkumiyetine karar verilmiş olması karşısında, CMK’nın 7. maddesinde düzenlenen, “yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hakim veya mahkemece yapılan işlemler hükümsüzdür” şeklindeki hükme göre, olaya ilişkin görgüleri bulunduğu anlaşılan tanıklar Uğur ve Hayati’nin duruşmaya davet edilip, tanık sıfatıyla ifadeleri alınarak, diğer tüm kanıtlarla birlikte tartışılması ve sonucuna göre sanığın hukuksal durumunun belirlenmesinin gerektiği gözetilmeden, eksik kovuşturma ve yetersiz gerekçeyle hükümler kurulması,
2-Kabule göre de;
a-Hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere önelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
Somut olaya gelince; başka suçtan hükümlü bulunan sanığın, koğuşunun değiştirilmesi amacıyla görevliler ile yaptığı görüşme sırasında, infaz koruma başmemuru katılan …’a söylediği kabul edilen, “böyle idare olmaz olsun” biçimindeki sözlerin, nezaket dışı ve kaba söz niteliğinde olup, hakaret suçunun yasal unsurlarını oluşturmadığı, “k..ından şişlenmeyi mi istiyorlar” şeklindeki cümlede geçen “k..ından” biçimindeki sözün de, tehdit suçunun unsurunu oluşturan sözler içerisinde olması karşısında, sanığın hakaret suçundan beraatine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle mahkumiyetine hükmedilmesi,
./…
.5.

b-Bozmaya uyularak yapılan değerlendirme neticesinde, sanık hakkında hakaret suçundan beraat kararı verilmesi halinde; 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren, 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre, uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesinin ilk cümlesinde düzenlenen tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilip, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
B-25.11.2011 tarihli hakaret eyleminden kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;
1-CMK’nın 158. maddesindeki, suça ilişkin ihbarın Cumhuriyet Başsavcılığına yapılabileceğine dair düzenleme ile aynı Kanunun 160. maddesinde, Cumhuriyet savcısının, bir suç ihbarını alır almaz işin gerçeğini araştırmaya başlayacağını düzenleyen amir hüküm karşısında, sanığın, 16.09.2011 tarihli eylemlerinden dolayı, soruşturma aşamasında talimatla alınan savcılık ifadesi sırasında, infaz koruma memuru katılanlar hakkında söylediği tutanakla sabit olan, “…ayrıca o ceza evindeki …, Mahir, … ve Ali Osman başefendi ceza evine uyuşturucu madde sokmaktalar, bu hususun da bilinmesini istiyorum…” şeklindeki sözlerinin, sanığın savcılıktaki ikinci ifadesi ve yargılama aşamasındaki savunma içeriği de gözetilerek, TCK’nın 267/1. maddesinde düzenlenen iftira suçunu oluşturup oluşturmayacağı tartışılmadan, eylemin hakaret suçunu oluşturduğu kabul edilerek yazılı biçimde hüküm kurulması,
2-….2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2012/321 esas sayılı dosyası üzerinden yürüttüğü yargılamada, sanığın eyleminin, TCK’nın 267. maddesine uyabileceği gerekçesiyle, 23.05.2012 tarihinde görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın da iddianame yerine geçen belge niteliğinde bulunması karşısında, sanığa ek savunma hakkı tanınmadan, görevsizlik kararındaki sevk maddeleri arasında bulunmayan TCK’nın 125/3-a, 43/2. maddelerine göre uygulama yapılması suretiyle, CMK’nın 226. maddesine aykırı davranılması,
Kanuna aykırı, sanık …’in temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, A-1, A-2(a), B-1-2. maddeleri dışında diğer yönleri incelenmeksizin HÜKÜMLERİN, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 10.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

ET