Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2018/7669 E. 2018/21803 K. 13.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/7669
KARAR NO : 2018/21803
KARAR TARİHİ : 13.12.2018

Tehdit suçundan sanık …’in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-1, 43/2, 43/1 ve 62. maddeleri gereğince 6 ay 7 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 50/1-f maddesi gereğince hapis cezasının 6 ay 7 gün süre ile kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilmesine, yine aynı Kanun’un 51. maddesi uyarınca ertelenmesine dair ….Asliye Ceza Mahkemesinin 15/05/2017 tarihli ve 2016/44 esas, 2017/56 sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 19/10/2018 gün ve 94660652-105-72-7533-2018-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30/10/2018 gün ve 2018/86651 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, sanık hakkında Asliye Ceza Mahkemesinin 25/05/2017 tarihli kararıyla temel ceza belirlenmeksizin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-1, 43/2, 43/1 ve 62. maddeleri gereğince hükmolunan 6 ay 7 gün hapis cezasının aynı Kanun’un 51. maddesi uyarınca ertelenmesi kararını müteakip, anılan Mahkemenin 15/05/2017 tarihli ek kararıyla, 6 ay 7 gün hapis cezası 6 ay hapis cezası olarak, yine bu cezanın ertelenmesine yer olmadığı şeklinde tavzihine karar verilmiş ise de, mahkemece tavzihine karar verilen bu hata “maddî yanılgı” ya da “yazım hatası” olarak değerlendirilip tavzih yoluyla düzeltilemeyeceğinden, söz konusu ek kararın yok hükmünde olduğu ve hukukî değerinin bulunmadığı gözetilerek yapılan incelemede;
Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmamasına gerekçe olarak müştekilerin zararlarının giderilmemiş olması gösterilmiş ise de; sanığın adlî sicil kaydı bulunmadığı gibi, tehdit suçundan kaynaklanan zararın manevî nitelikte olup giderilmesi gereken maddî bir zarar olmadığının anlaşılması karşısında, sanık aleyhine sonuç doğuracak nitelikte yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık …’in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-1, 43/2, 43/1 ve 62. maddeleri gereğince 6 ay 7 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 50/1-f maddesi gereğince hapis cezasının 6 ay 7 gün süre ile kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilmesine, yine aynı Kanun’un 51. maddesi uyarınca ertelenmesine dair ….Asliye Ceza Mahkemesinin 15/05/2017 tarihli ve 2016/44 esas, 2017/56 sayılı kararının, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmamasına gerekçe olarak müştekilerin zararlarının giderilmemiş olması gösterilmiş ise de; sanığın adlî sicil kaydı bulunmadığı gibi, tehdit
./..
.2.

suçundan kaynaklanan zararın manevî nitelikte olup giderilmesi gereken maddî bir zarar olmadığının anlaşılması karşısında, sanık aleyhine sonuç doğuracak nitelikte yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.

II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sanık … hakkında kurulan, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair kararın gerekçesinin, yasal olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesinin 1. fıkrasında “Hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunması halinde bu maddede düzenlenen olağanüstü yasa yoluna konu olabileceği belirtilmiştir.
Y.C.G.K.’nun 17.7.2007 gün ve 2007/145-172 sayılı, 27.3.2007 gün ve 2007/73-76 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere hükümdeki diğer yasaya aykırılıklar giderilmeden, uyuşmazlık konusunda karar verilmesi halinde, hukuka aykırılıkları giderme ve ülkede uygulama birliğini hukuka uygunlukla sağlama amacına hizmet için öngörülen “Kanun yararına bozma” kurumu, bünyesinde hukuka aykırılık taşıyan hükümleri onaylama sonucunu doğuracaktır.
Uyuşmazlık konusunda bir karar vermeden önce, kanun yararına bozma istemine konu edilen hükümde başkaca yeni hukuka aykırılıkların bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosyada,
Sanık … hakkında tehdit suçundan cezalandırılması talebiyle 04/05/2016 tarihinde kamu davasının açıldığı, yargılama neticesinde ….Asliye Ceza Mahkemesinin 15/05/2017 tarihli ve 2016/44 esas, 2017/56 sayılı kararıyla sanığın tehdit suçundan cezalandırılmasına hükmolunduğu, anılan hükümde temel ceza tayin edilmeden sanık hakkında TCK’nın 43. maddesi uygulanmak suretiyle cezanın 7 ay 15 gün hapis cezası olarak belirlendiği, daha sonra takdiri indirim uygulandığı ve cezanın 6 ay 7 gün hapis cezasına indirildiği, TCK’nın 50. maddesi gereğince hapis cezasının 6 ay 7 gün süre ile kamuya yararlı bir işte gönüllü olarak çalıştırılması tedbirine çevrildiği, müştekilerin zararını gidermemesinden dolayı yasal imkansızlık nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği, son olarak da hükmolunan cezanın türü itibariyle TCK’nın 51/1. maddesi gereğince ertelenmesine ve sanık hakkında TCK’nın 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının uygulanmasına hükmolunduğu, anılan hükmün taraflara tebliğine karşın istinaf kanun yoluna konu edilmediği, ….Asliye Ceza Mahkemesinin 25/05/2017 tarihli ve 2016/44 esas, 2017/56 sayılı ek kararıyla, sanık hakkında sehven temel cezanın belirlenmesinin unutulduğu ve cezanın ertelendiği gerekçesiyle, temel cezanın 6 ay hapis cezası olarak belirlenip bu miktar üzerinden TCK’nın 43. maddesinin uygulanmasına, cezanın ertelenmesine yer olmadığına ve TCK’nın 53/1.
./..
.3.

maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarına ilişkin fıkranın hükümden çıkarılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosyanın incelenmesinde, sanığa kamuya yararlı bir işte çalışmak isteyip istemediğinin sorulmadığı, sanıkla şikayetçiler arasında uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmediği ve olaya ilişkin tanıkların duruşmaya çağrılmadıkları görülmüştür.
….Asliye Ceza Mahkemesinin 15/05/2017 tarihli ve 2016/44 esas, 2017/56 sayılı kararıyla sanık … hakkında hüküm kurulup yargılama bitirildikten sonra, anılan mahkemenin 25/05/2017 tarihli ve 2016/44 esas, 2017/56 sayılı ek kararıyla, sanık hakkında sehven temel cezanın belirlenmesinin unutulduğu ve cezanın ertelendiği gerekçesiyle, temel cezanın 6 ay hapis cezası olarak belirlenip bu miktar üzerinden TCK’nın 43. maddesinin uygulanmasına, cezanın ertelenmesine yer olmadığına ve TCK’nın 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarına ilişkin fıkranın hükümden çıkarılmasına karar verilmiş ise de, yargılama bitirilip hüküm kurulmak suretiyle dosyadan el çekildikten sonra, uygulama ve hesap hataları dışında kalıp sonuç ceza üzerinde değişikliğe yol açmayan maddi yazım hatalarının yöntem ve zaman sınırlamasına tabi bulunmaksızın, bizzat bu hatayı yapan merci tarafından kendiliğinden veya denetim muhakemesi sonunda verilen bir karardaki uyarı üzerine düzeltilmesinin mümkün olduğu, bunlar dışında kalan ve hükmün bünyesine dahil bir husustaki hukuka aykırılığın, hükmün esasını ve sonuçlarını etkileyecek şekilde değiştirilemeyeceği, bu hususlara ilişkin hukuka aykırılıkların ancak olağan ya da olağanüstü kanun yollarıyla giderilebileceği anlaşıldığından, ….Asliye Ceza Mahkemesinin 25/05/2017 tarihli ve 2016/44 esas, 2017/56 sayılı ek kararının hukuki değerden yoksun olduğu belirlenmiştir.
Bu bağlamda;
1)Sanık …’in aşamalarda atılı suçlamaları kabul etmemesi, şikayetçilerin sanığın atılı suçu işlediklerini iddia etmeleri ve taraflar arasında husumet bulunması karşısında, olayın tanıkları dinlenilmeden eksik inceleme sonucu hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
2)TCK’nın “cezanın belirlenmesi” başlıklı 61. maddesinin birinci fıkrasında; hakimin, somut olayda; suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suçun konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, failin güttüğü amaç ve saikini göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirleyeceği, beşinci fıkrasında ise, önceki fıkralara göre belirlenen ceza üzerinden sırasıyla teşebbüs, iştirak, zincirleme suç, haksız tahrik, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ilişkin hükümler ile takdiri indirim nedenleri uygulanarak sonuç cezanın belirleneceği düzenlenmiştir. İncelemeye konu dosyada, sanık hakkında temel cezanın tehdit suçundan TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde öngörüldüğü şekilde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası aralığında belirlenmesinden sonra zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının gerektiği gözetilmeden, doğrudan zincirleme suç hükümleri uyarınca cezada artırım yapıldığı ve bu suretle yasaya aykırı davranıldığı anlaşılmıştır.

./..
.4.

3)TCK’nın 50. maddesinin birinci fıkrasının f bendinde; kısa süreli hapis cezasının, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilebileceği hüküm altına alınmıştır. Bu düzenlemeye göre kısa süreli hapis cezasının kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilebilmesi için sanığın bu çalışmaya gönüllü olması ve çalışma süresinin cezanın yarısından kendisini ifade eden bir katına kadar belirlenmesi gerekmektedir. İncelemeye konu dosyada ise bu açıklamalara aykırı biçimde, sanığa kamuya yararlı bir işte çalışmak isteyip istemediği sorulmadan, hükmolunan 6 ay 7 gün hapis cezası anılan madde uyarınca 6 ay 7 gün süreyle kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilmiştir.
4)TCK’nın 51. maddesinin birinci fıkrasında, iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezasının ertelenebileceği, bu sürenin üst sınırının, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıl olduğu, anılan maddenin üçüncü fıkrasında ise, cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresinin belirleneceği, bu sürenin alt sınırının, mahkûm olunan ceza süresinden az olamayacağı belirtilmiştir. İncelemeye konu dosyada, sanık hakkında 6 ay 7 gün süreyle kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine hükmolunması karşısında, sanığın cezasının hapis cezası olmadığı ve ertelenemeyeceği gözetilmeden, yasaya aykırı biçiminde erteleme kararı verilmiş ve ertelemeye rağmen TCK’nın 51/3. maddesi uyarınca denetim süresi de belirlenmemiştir.
5)TCK’nın 53. maddesinin birinci fıkrasında, kasten işlenen suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyet kararı verilmesi halinde hak yoksunluklarına hükmolunacağı düzenlenmiştir. İncelemeye konu dosyada, sanık hakkında 6 ay 7 gün süreyle kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine hükmolunması karşısında, sanığın cezasının hapis cezası olmadığı ve hak yoksunluklarının uygulanamayacağı gözetilmeden, yasaya aykırı biçiminde anılan maddenin birinci fıkrasında düzenlenen hak yoksunluklarının uygulanmasına hükmolunmuştur.
6)Ceza Genel Kurulu’nun 29/05/2018 tarihli ve 2017/15-496 esas, 2018/246 sayılı kararında belirtildiği üzere; uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur. 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin sekizinci fıkrasında, “Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir” hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise,
./..
.5.

uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un ikinci maddesiyle, 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin başlığında yer alan “uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin sekizinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK’nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir. CMK’nın 5560 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinin üçüncü fıkrası; “(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez.” biçimdeyken 09/07/2009 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun’un sekizinci maddesiyle anılan fıkraya “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz” cümlesi eklenmiştir. 02/12/2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı “Uzlaştırma” olarak değiştirilmiş ve 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun’un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dahil edilmiştir. Uzlaştırma kurumu, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabilecek, bu uygulama sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacak, 5237 sayılı Kanun’un 7/2. maddesindeki düzenleme de nazara alınarak kesinleşen ve infaz edilmekte olan hükümlerde de uygulanabilecek ve bu husus infaz aşamasında gözetilebilecektir. Yerine getirilen hükümler yönünden ise, uzlaştırma sanığın hukuki yararının bulunması koşuluyla uygulanabilecektir.
Uzlaştırma, 6763 sayılı Kanun’la değişik CMK’nın 253. maddesinde ayrıntılarıyla düzenlenmiş, mahkeme tarafından uzlaştırmaya ilişkin anılan Kanunun 254. maddesinde” (1)Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. (2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır. ” denilmiştir.

./..
.6.

Uzlaştırmanın asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, kovuşturma aşamasında uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının ise istisnai olarak Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.

İncelemeye konu dosyada, sanık …’e yükletilen tehdit suçunun, kamu davası açıldıktan sonra, 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’un 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde, uzlaştırma kapsamına alınmasına karşın, CMK’nın 254. maddesi uyarınca uzlaştırma işlemleri gerçekleştirilmeden sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
Yargıtay incelemesi sırasında saptanan yukarıda belirtilen yeni hukuka aykırılık nedenleri, Kanun yararına bozma konusu yapılmadığından belirtilen Kanun yolunun niteliği gereği resen giderilemeyecektir.
Kanun yararına bozma konusunun bu aşamada sonuçlandırılması, yapılan açıklamalar ışığında olanaklı bulunmamaktadır.

IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Kanun yararına bozma isteği hakkında bu aşamada bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,
2)Hükümde saptanan yeni hukuka aykırılık nedenleri açısından, Kanun yararına bozma yoluna başvurulup başvurulmayacağının takdiri için, dosyanın Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMEK üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, bu hususun değerlendirilmesinden sonra, diğer kanun yararına bozma isteminin incelenmesine, 13/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

BD