Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2018/7275 E. 2018/20685 K. 29.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/7275
KARAR NO : 2018/20685
KARAR TARİHİ : 29.11.2018

Tehdit suçundan sanık …’in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1 ve 62/1. maddeleri gereğince verilen 5 ay hapis cezasının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve sanığın 6 ay süre ile oyun salonlarına gitmekten yasaklanmasına dair Küçükçekmece (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 14/10/2008 tarihli ve 2008/247 esas, 2008/944 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, sanığın hakkında verilen tedbir kararına uymadığından bahisle dosyanın ele alınarak yapılan yargılama neticesinde sanığın 5237 sayılı Kanun’un 106/1-1. cümle, 62/1, 50/1-a, 52/2. maddeleri gereğince 3.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Küçükçekmece (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 12/02/2013 tarihli ve 2012/655 esas, 2013/120 sayılı kararının Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 13/04/2015 tarihli ve 2015/3378 esas, 2015/26843 karar sayılı ilâmı ile bozulmasını müteakip, sanığın 5237 sayılı Kanun’un 106/1-1. cümle, 43/1, 62/1, 50/1-a ve 52/2. maddeleri gereğince 3.740,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Küçükçekmece 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/05/2017 tarihli ve 2017/271 esas, 2017/609 sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 15/10/2018 gün ve 94660652-105-34-7870-2018-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22/10/2018 gün ve 2018/84839 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:

Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Küçükçekmece 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/05/2017 tarihli kararı ile sanığın neticeten 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, Küçükçekmece (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 12/02/2013 tarihli kararına karşı sadece sanığın temyiz kanun yoluna başvurduğu ve bahse konu kararın sanık aleyhine bozulduğu anlaşılmakla, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 307/4. maddesindeki aleyhe bozma yasağı düzenlemesi gözetilmeksizin yazılı şekilde fazla ceza tayininde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık …’in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1 ve 62/1. maddeleri gereğince verilen 5 ay hapis cezasının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve sanığın 6 ay süre ile oyun salonlarına gitmekten yasaklanmasına dair Küçükçekmece (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 14/10/2008 tarihli ve 2008/247 esas, 2008/944 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, sanığın hakkında verilen tedbir kararına uymadığından bahisle
dosyanın ele alınarak yapılan yargılama neticesinde sanığın 5237 sayılı Kanun’un 106/1-1. cümle, 62/1, 50/1-a, 52/2. maddeleri gereğince 3.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Küçükçekmece (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 12/02/2013 tarihli ve 2012/655 esas, 2013/120 sayılı kararının Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 13/04/2015 tarihli ve 2015/3378 esas, 2015/26843 karar sayılı ilâmı ile bozulmasını müteakip, sanığın 5237 sayılı Kanun’un 106/1-1. cümle, 43/1, 62/1, 50/1-a ve 52/2. maddeleri gereğince 3.740,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Küçükçekmece 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/05/2017 tarihli ve 2017/271 esas, 2017/609 sayılı kararının, Küçükçekmece 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/05/2017 tarihli kararı ile sanığın neticeten 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, Küçükçekmece (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 12/02/2013 tarihli kararına karşı sadece sanığın temyiz kanun yoluna başvurduğu ve bahse konu kararın sanık aleyhine bozulduğu anlaşılmakla, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 307/4. maddesindeki aleyhe bozma yasağı düzenlemesi gözetilmeksizin yazılı şekilde fazla ceza tayininde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.

II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sanık … hakkında hüküm kurulurken, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinde düzenlenen “aleyhe hüküm kurma yasağı”na aykırı davranılıp davranılmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III- Hukuksal Değerlendirme:
Ceza Genel Kurulunun 09/02/2016 tarihli ve 2014/8-71 esas, 2016/42 sayılı kararında da belirtildiği üzere, cezayı aleyhe değiştirememe yasağı öğreti ve uygulamada; “temyiz davası yalnızca sanık veya müdafii ya da sanık lehine Cumhuriyet savcısı veya sanığın eşi ya da yasal temsilcisi tarafından açıldığında hükümde yaptırımın türü ve ağırlığı bakımından sonucu sanığın aleyhine ağırlaştırıcı, diğer bir anlatımla aleyhe sonuç verici düzeltmelerin yapılamaması veya kurulacak yeni hükümdeki cezanın sanığın aleyhine olarak ilk hükümden daha ağır olamaması” şeklinde tanımlanmaktadır. Cezayı aleyhe değiştirememe yasağı, hükmün temyiz incelemesine başlarken, bakış açısını belirleyen bir usul kuralı olduğu gibi, bozmadan sonraki aşamada da ceza miktarının sınırını belirleyen bir yargılama ilkesidir. Bu sebeple temyiz incelemesinde öncelikle temyizin lehe veya aleyhe mi olduğu tespit edilip, inceleme buna göre yapılmalı ve sanık lehine tecelli eden bir hatanın doğuracağı hukuki neticeler aleyhte başvuru bulunmadıkça değiştirilmemelidir. Latince “reformatio in pejus judici appellato non licet” olarak adlandırılan, “bir hükmün aleyhe değiştirilmesi caiz değildir” şeklinde tecrüme edilen, öğreti ve uygulamada ise, “lehe kanun yolu davası üzerine hükmü aleyhe değiştirmeme, aleyhe bozmama zorunluluğu, aleyhe düzeltme yasağı, yaptırım ve sonuçlarını aleyhe kötüleştirememe ya da ağırlaştıramama kuralı, aleyhe bozma yasağı” olarak ifade edilen bu ilkenin amacı; hükmün aleyhine bozulabileceğini düşünen sanığın bazı davalarda istinaf ya da temyiz kanun yoluna başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek ve kanun yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır. Anılan kural, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanunu’nun 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326. maddesinin 4. fıkrasında; “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” şeklinde kanuni düzenlemeye dönüştürülmüştür. Buna göre ceza hukukumuzda genel anlamda bir kazanılmış hak kavramından bahsedilemeyeceği, yalnızca 1412 sayılı CMUK’nın 326. maddesinin son fıkrası uyarınca sınırlı biçimde uygulanabilecek olan “cezayı aleyhe değiştirememe” veya “aleyhte düzeltme yasağı”nın söz konusu olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu kuralla ilgili olarak 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 307/4. maddesinde ise; “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262. maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz” düzenlemesine yer verilmiştir. Kanundaki açık düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere; yaptırımı ve sonuçlarını aleyhe değiştirme yasağının kapsamı yalnızca ceza miktarı ile sınırlı olacak, sanık veya onun lehine ilgililer tarafından temyiz davası açıldığında, lehe bozma üzerine yeniden kurulan hükümle belirlenen ceza ve sonuç önceki hükümle belirlenen cezadan ve sonuçtan daha ağır olamayacaktır. Gerek bozma ilamında, gerekse yerel mahkemece bozmadan sonra kurulan hükümde yaptırım ve sonuçları aleyhe değiştirme yasağına aykırılığın söz konusu olup olmadığı önceki ve sonraki hükümlerde yer alan ceza ve yaptırımların tüm yönleri ile karşılaştırılması suretiyle belirlenecektir. Ceza Genel Kurulu’nun 20.06.2006 gün ve 124-165 sayılı kararında; istinaf ve temyiz kanun yolları bakımından pozitif hukukumuzda yer alan “cezanın aleyhe değiştirilmemesi” ilkesinin, ceza muhakemesinin mutlak ve vazgeçilemez değerleri arasında yer alan ve evrensel hukukun benimsediği bir ilke olmadığı, kanunun düzenleniş biçimi ve amacı itibarıyla, asıl ceza yargılamasında verilen kararlara karşı kesin hükme kadar masumiyet karinesinden yararlanma hakkı bulunan sanığın temyiz kanun yoluna başvurudan çekinmemesini temine yönelik bir prensip olduğu açıklanmıştır. Belirtildiği üzere aleyhe değiştirme yasağı münhasıran “cezalar” ile ilgili ve sınırlı olup, fiilin nitelendirilmesinde ve suç adının belirlenmesinde geçerli değildir. Cezalar 5237 sayılı TCK’nın 45. maddesinde; hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığından, cezalar arasında sayılmayan güvenlik tedbirleri ile diğer müesseselerin bu yasak kapsamda değerlendirilemeyeceği Ceza Genel Kurulunca duraksamasız olarak kabul edilegelmiştir.

İncelenen dosyada;
Tehdit suçundan sanık …’in cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı, yargılama neticesinde Küçükçekmece (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 14/10/2008 tarihli ve 2008/247 esas, 2008/944 sayılı kararıyla sanığın, TCK’nın 106/1 ve 62/1. maddeleri gereğince 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 6 ay süre ile oyun salonlarına gitmekten yasaklanmasına karar verildiği, sanığın hakkında verilen tedbir kararına uymadığından bahisle dosya ele alınarak yapılan yargılama neticesinde ise Küçükçekmece (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 12/02/2013 tarihli ve 2012/655 esas, 2013/120 sayılı kararıyla sanığın TCK’nın 106/1-1. cümle, 62/1, 50/1-a, 52/2. maddeleri gereğince 3.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına hükmolunduğu, hükmün sanık tarafından
temyizi üzerine, Dairemizin 13/04/2015 tarihli ve 2015/3378 esas, 2015/26843 karar sayılı ilâmı ile bozulmasını müteakip, Küçükçekmece 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/05/2017 tarihli ve 2017/271 esas, 2017/609 sayılı kararıyla sanığın, TCK’nın 106/1-1. cümle, 43/1, 62/1, 50/1-a ve 52/2. maddeleri gereğince 3.740,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.

Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Küçükçekmece (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 12/02/2013 tarihli ve 2012/655 esas, 2013/120 sayılı kararıyla sanığın TCK’nın 106/1-1. cümle, 62/1, 50/1-a, 52/2. maddeleri gereğince 3.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesi, anılan hükmün yalnız sanık tarafından temyiz edilmesi karşısında, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinde düzenlenen aleyhe hüküm kurma yasağı nazara alınarak, Dairemizin bozma ilamı sonrasında yapılan yargılama neticesinde sanığın, 3.000,00 Türk lirası adlî para cezasıyla cezalandırılmasının gerektiği gözetilmeden, 3.740,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Küçükçekmece 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/05/2017 tarihli ve 2017/271 esas, 2017/609 sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.

IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarnamede yer alan bozma nedeni yerinde görüldüğünden, tehdit suçundan kurulan, Küçükçekmece 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/05/2017 tarihli ve 2017/271 esas, 2017/609 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2)Yargılamanın tekrarlanması yasağı ve aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrasına göre, hükme, sanık hakkında netice cezanın belirlendiği fıkradan sonra gelmek üzere,
“Küçükçekmece (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 12/02/2013 tarihli ve 2012/655 esas, 2013/120 sayılı kararıyla sanığın 3.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırıldığı ve anılan hükmün yalnız sanık tarafından temyiz edildiği anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinde düzenlenen aleyhe hüküm kurma yasağı nazara alınarak sanığın, neticeten 3.000,00 Türk lirası adli para cezasıyla cezalandırılmasına, infazın bu miktar üzerinden yapılmasına,”
fıkrasının eklenmesine, diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesine,
3)Bozulan kararda yer alan diğer hususların olduğu gibi bırakılmasına, 29/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.