Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2017/7767 E. 2020/17478 K. 23.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/7767
KARAR NO : 2020/17478
KARAR TARİHİ : 23.11.2020

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Tehdit, hakaret, kasten yaralama
HÜKÜMLER : Mahkumiyet

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, öncelikle sanığın duruşmada bildirdiği en son adresine MERNİS kaydı adresi olduğu belirtilmeksizin Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkartılması, çıkartılan tebligatın usulüne uygun yapılamayıp bila tebliğ iade edilmesi halinde ise aynı Kanunun 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adreslerin bilinen en son adresi kabul edilerek, tebligata “tebligat çıkartılan adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda tebligatın Tebligat Kanunu 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek gerekçeli kararın sanığa usulünce tebliğ edilmesi gerektiği, sanığın son bildirdiği adresinde bulunmaması nedeniyle Tebligat Kanunu 21/1. maddesine göre yapılan tebliğ işlemi usulsüz olup temyiz isteği süresinde kabul edilerek dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, sanığın tehdit eylemini uzlaşma kapsamında olmayan eşe ve altsoya karşı kasten yaralama eylemleri ile birlikte gerçekleştirdiği belirlenerek yapılan incelemede;
1-5271 sayılı CMK’nın 45. maddesi kapsamında tanıklıktan çekinen …’nın ifadesine gerekçeli kararda atıfta bulunularak hüküm kurulması,
2-Sanığın aşamalarda kasten yaralamaya teşebbüs eylemine ilişkin suçlamayı kabul etmediği, mağdurlar … ve Züleyha’nın kasten yaralama eyleminin kendilerine yönelik olduğunu belirtmeleri, müşteki Şeyma ise, sanığın kendisine yönelik eyleminin olmadığını beyan etmesi karşısında, soruşturma aşamasında dinlenen tanık …’ın duruşmaya çağrılıp dinlendikten sonra, mağdurlar, tanık ve sanık anlatımlarının yöntemince irdelenmesi, çelişkilerin giderilmeye çalışılması ve tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek, hangi anlatıma hangi nedenle üstünlük tanındığı açıklanıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
3-Hükmün esasını oluşturan kısa kararda tehdit eyleminin mağdurlara yönelik olduğuna karar verildiği, gerekçeli kararda ise tehdit suçunun hem tüm mağdurlara hem de salt mağdur …’ya yönelik gerçekleştirildiği kabul edilerek TCK’nın 43/2. maddesi yönünden karışıklığa neden olunması,
4-17/10/2019 gün ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 251. maddesinde Basit Yargılama Usulü düzenlenmiştir.
Ancak bu düzenlemenin uygulanmasıyla ilgili olarak, 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’ya eklenen geçici 5. maddenin (d) bendi ile; “01/01/2020 tarihi itibariyle kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz” hükmü getirilmiştir.
Konuyu somut norm denetimi yoluyla inceleyen Anayasa Mahkemesi (25/06/2020, 2020/16, 2020/33; R.G. 19/08/2020, Sayı: 31218), sözü geçen geçici 5/d maddesindeki hükmün, “kovuşturma evresine geçilmiş” ibaresinin aynı bentte yer alan, “basit yargılama usulü” yönünden Anayasa’nın 38. maddesine aykırı görerek iptaline karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi kararında, hükme bağlanmış dosyalarla ilgili iptale karar verilmemiş ise de, 5271 sayılı Kanun’un 2/1-(f) maddesince hükme bağlanmış dosyalarla ilgili olarak kovuşturma evresinin kesinleşmeye kadar devam etmesi ve aynı Yasanın 251/3.
maddesi gereği mahkûmiyet hükmü verildiği takdirde sonuç cezadan dörtte bir indirim öngörülmesi, bu durumunda temyiz incelemesi devam eden dosyalar bakımından lehe düzenleme getirmesi karşısında,
Anayasa Mahkemesinin iptal kararında; sanık lehine getirilen yeni düzenlemenin, 7188 sayılı Kanunun 31. maddesi gereğince 5271 sayılı CMK’ya eklenen geçici 5. maddesiyle “kovuşturma evresine geçilmiş” dosyalar bakımından uygulanması gerektiğine işaret edildiğinden, temyiz incelemesi yapılan ve 5271 sayılı CMK’nın 251/1. maddesi kapsamına giren suçlar yönünden; Anayasa’nın 38. maddesi ile 5237 sayılı TCK’nın 7 ve 5271 sayılı CMK’nın 251 vd. maddeleri gereğince yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,
5-Anayasa Mahkemesi’nin karar tarihinden sonra 24/11/2015 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı, TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin kararın ve TCK’nın 53/1-c maddesinde düzenlenen hak yoksunluğunun uygulanma süresi ve şeklinin Kanunda öngörülen biçimde uygulanması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, sanık …’ın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, tebliğnameye aykırı olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken, aleyhe temyiz bulunmadığından, hükmün 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 23/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Hükme iştirak eden üye …’un, 26.12.2020 tarihinde vefat etmesi nedeniyle imza eksikliğinin giderilemediğine dair 5271 sayılı CMK’nın 232/5. maddesine istinaden düşülen iş bu şerhin altı imzalanmıştır.