Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2015/24465 E. 2015/40680 K. 23.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/24465
KARAR NO : 2015/40680
KARAR TARİHİ : 23.12.2015

Tebliğname No : KYB – 2015/273493

Tehdit ve mala zarar verme suçlarından sanık Ö.. B..’nun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a. 43/2, 151/1, 29, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 13 ay hapis ile 1.500 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına, mala zarar suçu açısından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair, Bozdoğan Asliye Ceza Mahkemesinin 20/11/2013 tarihli ve 2012/156 esas 2013/176 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10/09/2015 gün ve 273493 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre;
1-5237 sayılı Kanun’un 43.maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, bir suç işleme kararının icrası çerçevesinde bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi veya birden fazla kişiye karşı aynı suçun tek bir fiille işlenmesi gerektiği; inceleme konusu somut olayda ise Bozdoğan Cumhuriyet Başsavcılığının 24.08.2012 tarihli iddianamesiyle, sanık hakkında aralarında alacak ihtilafı bulunan müşteki Tarık .. iş yerinin camını bu kişinin gıyabında kırdığı için mala zarar verme suçundan, ayrıca iş yerinde bulunan işçiler .. ve .. elinde bulunan nacak ile tehdit ettiği için silahla tehdit suçundan kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda sanığın bu eylemleri sabit kabul edilerek her iki suçtan cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmış ise de mağdur … Nazilli 2. Asliye Ceza Mahkemesinde vermiş olduğu 20.01.2012 tarihli ifadesinde, olay günü sanığın iş yerine geldiğinde, aralarında alacak ihtilafı bulunan iş yeri sahibi Tarık .. gıyabında ona hitaben küfür ve tehditler ettiğini, sanığın kendisini tehdit etmediğini, olay nedeniyle şikayetinin ve zararının bulunmadığını beyan etmesine karşın, tehdit eyleminin kime yönelik olduğu açıklattırılmadan ve mağdur … aşamalardaki anlatımları ile, diğer mağdur … ifadeleri arasında ortaya çıkan çelişkiler giderilmeden, 5237 sayılı Kanun’un 43. maddesinin uygulanmasında,
2-Sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 106/2-a, 43/2 ve 62. maddeleri uyarınca sonuç olarak, 2 yıl 1 ay hapis cezasına hükmolunması gerekirken, TCK’nın 61/6. maddesindeki ölçütlere riayet edilmeyerek, 1 yıl 13 ay hapis cezasına hükmolunmasında.
3-Sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53/1-c maddesindeki hakları kullanmaktan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki aynı hakları koşullu salıverilme tarihine kadar kullanmaktan yoksun bırakılması gerekirken anılan Kanun’un 53/1 -c maddesindeki hakları koşullu salıverilmeye kadar kullanmaktan yoksun bırakılmasına karar verilmesinde,
İsabet görülmemiştir.” denilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit ve mala zarar verme suçlarından sanık Ö.. B.. hakkında yapılan yargılama sonucunda, Bozdoğan Asliye Ceza Mahkemesinin 20/11/2013 tarihli kararıyla, hapis ve adli para cezaları ile cezalandırılmasına, mala zarar verme suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, yoklukta verilen kararın temyiz ve itiraz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, infaz aşamasında sanığın talebi üzerine kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
1- Mağdur … yargılama sırasında kendisinin tehdit edilmediğini beyan etmesi karşısında, mağdurların beyanları arasındaki çelişkiler giderilmeden, tehdit eyleminde TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasına,
2-Tehdit suçundan kurulan hükümde hesap hatası yapılarak eksik ceza verilmesine
3- TCK’nın 53/1. maddesindeki hak yoksunluğuyla ilgili aynı Kanun maddesinin 3. fıkrasındaki sınırlandırıcı hükmün dikkate alınmamasına, dair hukuka aykırılıklara ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
1- Sanığın tehdit eyleminde, TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin, uygulanıp uygulanamayacağının değerlendirilmesi,
5237 sayılı TCK’nın “Zincirleme Suç” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrasında; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” şeklinde zincirleme suç tanımlanmış, ikinci fıkrasında ise; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır” denilmek suretiyle zincirleme suçtan farklı bir müessese olan, aynı nev’iden fikri içtima kuralı düzenlenmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu sistematiğinde, kural olarak yasadaki suç tanımına uygun her bir netice ayrı bir suç oluşturmasına karşın, bu kuralın istisnaları olarak, TCK’nın “suçların içtimaı” bölümünde, 42, 43 ve 44. maddelerine yer verilmiştir. Aynı nev’iden fikri içtima halinde, fiil yani hareket hukuksal anlamda tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Bu durumda hareket tek olduğu için, fail hakkında tek bir ceza verilecek, ancak bu ceza mağdur sayısı fazla olduğu için, TCK’nın 43/1. maddesine göre artırılacaktır. (Ceza Genel Kurulu’nun 05/06/2012 tarih ve 15/491-219 sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
İncelenen somut olayda; müşteki Tarık … alacaklı olan ve bu alacağının ödenmemesi nedeniyle olay tarihinde müştekinin sahibi olduğu dükkana gelen sanığın, elindeki nacakla vurmak suretiyle dükkanın camını kırdığı ve sonrasında iş yerinde çalışan mağdurlar … ve … yine elinde nacak olduğu halde “ben size bunun hesabını sorarım, siz daha beni tanımıyorsunuz” şeklindeki sözlerle tehdit ettiğinin, mağdurların 16/08/2012 tarihli emniyet, mağdur … ayrıca 23/08/2012 tarihli Cumhuriyet Savcılığı ve mağdur … yargılama sırasında verdiği beyanlar ile sanığın 13/11/2012 tarihinde Nazilli 1. Asliye Ceza Mahkemesinde verdiği savunmasından anlaşılması karşısında, sanığın her iki mağduru hedef alarak, tek bir fiille tehdit etmesi şeklinde iddianamede anlatılan ve mahkemece kabul edilen eyleminde, TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasında, dosya kapsamı itibariyle hukuka aykırı bir durum bulunmamaktadır.
2- Hükümde yapılan hesap hatasının değerlendirilmesi,
5237 sayılı TCK’nın “Cezanın belirlenmesi” başlıklı 61.maddesinde;
“(1) Hakim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.
(5) Yukarıdaki fıkralara göre belirlenen ceza üzerinden sırasıyla teşebbüs, iştirak, zincirleme suç, haksız tahrik, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebeplere ilişkin hükümler ile takdiri indirim nedenleri uygulanarak sonuç ceza belirlenir.
(6) Hapis cezasının süresi gün, ay ve yıl hesabıyla belirlenir. Bir gün, yirmidört saat; bir ay, otuz gündür. Yıl, resmi takvime göre hesap edilir. Hapis cezası için bir günün, adlî para cezası için bir Türk Lirasının artakalanı hesaba katılmaz ve bu cezalar infaz edilmez.” hükümlerine yer verilmiştir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 13.12.1939 tarih ve 1939/25-58 sayılı kararında; “Seneden aşağı olmak üzere hükmedilen cezaya içtima sebebiyle zam yapılmak icap ettiği takdirde hâsılı cezanın, seneyi tecavüz etse bile ay olarak ifade edilmesi ve bir sene veya daha fazla hükmedilecek cezalara yapılacak artırmada veya bu cezalardan yapılacak eksiltmede artırma ve eksiltme nisbetinin senenin aylara taksimi üzerinden tâyin ve tertip olunması ekseriyetle takarrür etmiştir.” şeklindeki gerekçeyle, yıl veya üzerinde olarak belirlenen temel cezada artırma veya eksiltmenin, senenin aylara taksimi üzerinden uygulanması gerektiği ifade edilmiştir.
İncelenen dosyada; Sanık Ö.. B.. hakkında silahla tehdit suçundan, TCK’nın 106/2-a maddesi gereğince 2 yıl hapis cezasına, aynı Kanun’un 43/2. maddesi ile 1/4 oranında artırım yapılarak 2 yıl 6 ay hapis cezasına ve aynı Kanun’un 62. maddesi ile 1/6 oranında indirim yapılarak 1 yıl 13 ay hapis cezasına karar verilmiştir. Ancak yukarıda yer verilen içtihadı birleştirme kararında da açıklandığı üzere, temel cezanın bir sene üzerinde belirlenmesi karşısında, TCK’nın 62. maddesi ile indirim yapılırken, sonuç cezanın da senenin aylara taksimi üzerinden uygulanmak suretiyle, sonuç olarak 2 yıl 1 ay hapis cezasına hükmolunması gerekirken, sanığa eksik ceza verilmesi hukuka aykırıdır.
3- Hak yoksunluklarının değerlendirilmesi,
5237 sayılı TCK’nın 53/3. maddesinde “Mahkum olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz” hükmü yer almaktadır.
İnceleme konusu somut olayda; Mahkemece tehdit suçundan hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında, 5237 sayılı TCY’nın 53. maddesinin 3. fıkrası hükmü gözetilmeden, aynı Kanun maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde belirtilen haklardan koşullu salıverilme tarihine, diğer bentlerdeki hak yoksunluklarının ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar devamına karar verildiği görülmektedir. Ancak mahkemenin TCK’nın 53/1-c maddesindeki hak yoksunluğuyla ilgili, aynı Kanun maddesinin 3. fıkrasındaki sınırlandırıcı hükmün yalnızca “kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından”uygulanmayacağının gözetilmemesi hukuka aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce ( 1 ) nolu istemi yönünden yerinde görülmediğinden, CMK’nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozma isteğinin REDDİNE,
2- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce diğer sebepler yönünden yerinde görüldüğünden;
a-) Tehdit suçundan sanık Ö.. B.. hakkında, Bozdoğan Asliye Ceza Mahkemesinin 20/11/2013 tarihli ve 2012/156 esas 2013/176 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca ( 2 ) nolu kanun yararına bozma istemi yönünden aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA,
b-) (3 nolu) hukuka aykırılık bakımından; Karardaki hukuka aykırılık aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrasına göre, hükmün Yargıtay tarafından düzeltilmesini gerektirmekle, Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı da gözetilerek, hüküm fıkrasındaki TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısımın çıkartılmak ve yerine “sanık hakkında TCK’nın 53/1-(c) maddesinde yer alan hak yoksunluğunun kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar, diğer kişiler yönünden ve aynı Kanun’un 53/1-a,d,e bentlerdeki hak yoksunlukları bakımından ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar devamına” ibaresi eklenmesi biçiminde DÜZELTİLMESİNE,
4- Kararın diğer yönlerinin olduğu gibi bırakılmasına, 23/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.