Yargıtay Kararı 4. Ceza Dairesi 2015/22480 E. 2015/39738 K. 10.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 4. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/22480
KARAR NO : 2015/39738
KARAR TARİHİ : 10.12.2015

Tebliğname No : KYB – 2015/22852

Tehdit suçundan sanık M.. B..’ün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1, ve 43. maddeleri uyarınca 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, anılan Kanun’un 53/l-a,b,d ve e maddesindeki haklardan hapis cezasının infaz süresince, (c) maddesinde belirtilen haklardan koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına, cezanın infazının tamamlanmasından sonra aynı Kanun’un 57/7. maddesi gereğince alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınmasına dair, Kütahya 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 04/03/2010 tarihli ve 2009/201 esas, 2010/220 karar sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28/01/2015 gün ve 22852 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
İstem yazısında; “1-5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53/2. maddesinde yer alan “Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.” ve 3. fıkrasındaki “Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz.” şeklindeki düzenlemeler karşısında, anılan maddenin 1-c bendinde yer alan hak yoksunluğunun sadece kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıvermeden sonra uygulanamayacağı, kendi altsoyu dışındaki kişiler bakımından vesayet ve kayyımlıkla ilgili hak yoksunluğu ile anılan maddenin 1. fıkrası a,b,d ve e bentlerinde yazılı hak yoksunluklarının ise cezanın infazının tamamlanmasına kadar devam edeceği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde,
2-Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 07/05/2013 tarihli ve 2012/16482 esas, 2012/18579 sayılı ilamında da belirtildiği üzere, iddianamede talep edilmediği halde, sanığa 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmeden ve alkol bağımlısı olduğuna dair doktor raporu da alınmadan. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 57/7. maddesinin sanık aleyhinde uygulanması suretiyle savunma hakkının kısıtlanmasında,
İsabet görülmemiştir.” denilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık M.. B.. hakkında yapılan yargılama sonucunda, Kütahya 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 04/03/2010 tarihli kararıyla, TCK’nın 106/1 ve 43. maddeleri uyarınca 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCK’nın 53/1. maddesinde belirtilen hak yoksunluklarının uygulanmasına ve TCK’nın 57/7. maddesi ile alkol yada uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınmasına karar verildiği, sanığın yokluğunda verilen kararın yöntemince tebliğinden sonra, sanığın temyizi, Dairemizin 09.09.2014 tarihli ve 2013/11055 esas, 2014/24770 sayılı kararı ile süre yönünden reddedilerek hükmün kesinleştiği ve infaz sırasında kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
a- TCK’nın 53/1. maddesindeki hak yoksunluğuyla ilgili aynı Kanun maddesinin 3. fıkrasındaki sınırlandırıcı hükmün dikkate alınmamasına,
b- İddianamede sevk maddesi olarak yer verilmeyen TCK’nın 57/7. maddesinin ek savunma hakkı verilmeden ve bağımlılığı hususunda doktor raporu alınmadan uygulanmasına, dair hukuka aykırılıklara ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
1- Hak yoksunluklarının değerlendirilmesi,
5237 sayılı TCK’nın 53/3. maddesinde “Mahkum olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz” hükmü yer almaktadır.
İnceleme konusu somut olayda; mahkemece tehdit suçundan hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında, 5237 sayılı TCY’nın 53. maddesinin 3. fıkrası hükmü gözetilmeden, aynı Kanun maddesinin 1. fıkrasının (a), (b), (d) ve (e) bendindeki haklardan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya, (c) bendinde belirtilen haklardan ise koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına karar verildiği görülmektedir. Ancak mahkemenin TCK’nın 53/1-c maddesindeki hak yoksunluğuyla ilgili, aynı Kanun maddesinin 3. fıkrasındaki sınırlandırıcı hükmün yalnızca “kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından”uygulanmayacağının gözetilmemesi hukuka aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
2- Ek savunma ve bağımlılık raporu konusunun değerlendirilmesi,
5237 sayılı TCK’nın 57/7. maddesinde; “Suç işleyen alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı kişilerin, güvenlik tedbiri olarak, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınmasına karar verilir. Bu kişilerin tedavisi, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılığından kurtulmalarına kadar devam eder. Bu kişiler, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca bu yönde düzenlenecek rapor üzerine mahkeme veya hâkim kararıyla serbest bırakılabilir.”
5271 sayılı CMK’nın “Suçun niteliğinin değişmesi” başlıklı 226. maddesinde;
“1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.06.2012 gün ve 13/125-236 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanığın ceza yargılamasındaki en önemli haklarından biri yargılamanın her aşamasında göz önünde bulundurulması gereken savunma hakkıdır. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan bu hakkın, herhangi bir nedenle sınırlandırılması olanaklı değildir. Nitekim 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 308/8. maddesine göre de savunma hakkının kısıtlanması mutlak bozma nedenlerindendir. Maddenin açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere, iddianamede gösterilen eylemin hukuki niteliğinin değişmesi ya da cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hallerin ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkması halinde, anılan maddenin birinci fıkrası uyarınca sanık veya müdafiine ek savunma hakkı verilmesi gerekmektedir.
Eğer suç işleyen kimse madde bağımlısı ise, bu durumda güvenlik tedbiri olarak bu bağımlılığından kurtarılması için bağımlılara özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınmasına karar verilir. Madde bağımlılarının tedavisi, toplum açısından tehlikelilikleri ortadan kalkıncaya kadar değil, madde bağımlılığından kurtuluncaya kadar devam eder. Bu kişilerin madde bağımlılığından kurtulduğu kurumun sağlık kurulu raporu ile belgelendirildiğinde, mahkeme kararıyla serbest bırakılır. Burada dikkat edilecek husus bu hükmün, ancak alkol ve uyuşturucu madde kullanımının bağımlılık aşamasına gelmesi durumunda uygulanabileceğidir. Yoksa her alkol ve uyuşturucu madde kullanımı ile ilgili durumda bu hüküm uygulanmaz. Kişilerin bağımlı olup olmadığı da ancak kurul raporuyla belirlenmelidir.
İnceleme konusu somut olayda; Sanığın alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı olup olmadığı sağlık kurulu raporu ile belirlenmeden ve yine sanık hakkında düzenlenen 26.02.2009 tarihli iddianamede TCK’nın 57/7. maddesine yer verilmemesine karşın, yargılama safhasında bu hususta ek savunma hakkı da tanınmadan, eylemini alkolün etkisiyle gerçekleştirdiğinden bahisle “alkol yada uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınması” yönünde, cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanması hukuka aykırıdır.
Öte yandan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Koruma Amacıyla Özgürlüğün Kısıtlanması” başlıklı 432. maddesinde “Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arzeden bulaşıcı hastalık veya serserilik sebeplerinden biriyle toplum için tehlike oluşturan her ergin kisi, kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması halinde, tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonulabilir. Görevlerini yaparlarken bu sebeplerden birinin varlığını öğrenen kamu görevlileri, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.
Bu konuda kişinin çevresine getirdiği külfet de göz önünde tutulur.
İlgili kişi durumu elverir elvermez kurumdan çıkarılır.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Bu durumda hakkında ceza yargılaması sonuçlanmış olan sanık hakkında, salt ek savunma verilmesi ve sağlık kurulu raporu aldırılması için kararın kanun yararına bozulması sonrasında ceza yargılamasının sadece alkol bağımlısı sanığın, tedavisine ilişkin tedbirin uygulanabilmesi bakımından devam etmesi halinde, ceza davasının gereksiz uzayacağı, ayrıca genel hükümlere göre de sanıkla ilgili tedbir ve tedavi kararı verilebileceği gözetilerek aşağıdaki gibi karar verilmiştir.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1- Tehdit suçundan sanık M.. B.. hakkında, Kütahya 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 04/03/2010 tarihli ve 2009/201 esas, 2010/220 sayılı kararının, CMK’nın 309. maddesi uyarınca, BOZULMASINA,
2- Karardaki hukuka aykırılıklar aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrasına göre, hükmün Yargıtay tarafından düzeltilmesini gerektirmekle,
a-) (1 nolu) hukuka aykırılık bakımından; Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı da gözetilerek, TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısımdan “seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibareleri çıkartılmak ve aynı Kanun’un 53/1-c maddesi uyarınca hükmedilip koşullu salıverilme tarihine kadar süreceği belirtilen hak yoksunluğunun başına, “kendi altsoyu üzerindekilerle sınırlı olmak üzere” ibaresinin eklenmesi,
b-) (2 nolu) hukuka aykırılık bakımından ise, hükmün 6. fıkrasındaki TCK’nın 57/7. maddesi ile uygulanan tedavi altına alınma tedbirine ilişkin paragrafın hükümden çıkartılması,
biçiminde DÜZELTİLMESİNE,
3- Sanık M.. B.. hakkında alkol bağımlılığı hususunda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 432. maddesi uyarınca mahalli mahkemesince yetkili vesayet makamına bildirimde bulunulmasına,
4- Kararın diğer yönlerinin olduğu gibi bırakılmasına, 10.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.